kapıda çarpıp çıkışını unutmuşsun.
bir çiçeğin zehri düşmüş, zigon sehpaya,
bir rujunun rengi düşmüş oval aynaya,
o kavgadan arta kalan kırık vazoyla,
ikimizin kalbi düşmüş tozlu balkona.
duvardaki resminde gülüşün kalmış,
son içtiğin fincanda dudak izlerin,
portmantonun yanında gidişin,
kapıda bıraktığın ayak izlerin kalmış.
Olma boyle sinsi çakal, yahut engerek!
Bozkurt gibi, kartal gibi doğüşmek gerek!
Kılıç Arslan öldü sanma, yaşıyor bizde!
Atila'nin ateşi var içimizde!
Kanije'nin gazileri daha dipdiri!
Sınırdadir Pilevne'nin kırk bir askeri!
Edirne'de Sükrü Paşa bekliyor nöbet!
Dumlupınar denen şeyi bilirsin elbet!
Şehitlerden elli milyon bekAçisi olan
Asılmaz bir kayadır bu ebedi Vatan!
Aşk!
Ulaşıp da kıymet bilmeyenlerin
Elinde değil,
Aşığım seviyorum diyenlerin
Dilinde değil.
Ve aşk sarılıp
Vuslata erenlerin de değil.
Gerçek aşk!
Ulaşamayıp,
Masumca Vuslat ı bekleyenlerindir...!!!
alacakaranlık, insanlara karanlığın aydınlıktır diye yutturulmasıdır: karanlığımsı da aydınlığımtrak...
karanlık, aydınlığın düşmanıdır.
alacakaranlık, hiçbir şeyin ne dostu, ne de düşmanıdır.
alacakaranlık ne tezdir, ne antitezdir, ne sentezdir.
o, allahın belası pis bir şeydir.
olmaz ol alacakaranlık!
başın kelola!
gözün körola!
yerin dibine bat da bir daha çıkma!
gel ey aydınlık, gel!
sisler bulvarında seni kaybettim
sokak lambaları öksürüyordu
yukarda bulutlar yürüyordu
terkedilmiş bir çocuk gibiydim
dokunsanız ağlayacaktım
yenikapı'da bir tren vardı.
~~
Bir adın kalmalı geriye
Bütün kırılmış şeylerin nihayetinde
Aynaların ardında sır
Yalnızlığın peşinde kuvvet
evet nihayet
Bir adın kalmalı geriye
bir de o kahreden gurbet ...
~~
"havasiz bir delikte
gicirdayan somya ustunde yatakta
yakalanmissin berbat bir oksuruge
hih gel de sarki soyle.
ama yine de sari sacli adam
devam etti kemani calmaya
dirildi icimizde olu dusler."