benimle ilk tanıştığında "vay be ne kadar farkındalık sahibi" diyen insanlar, bir sorun olduğunda ve sorunun ne olduğunu söylemeyip kaotik zihnimi kendi hâlinde bırakınca değiştiğimi iddia ediyorlar. endişelerimi dile getirdiğimde de
"kendi kendine tribe girmişsin."
"çok anlam yüklemişsin"
"bu kadar düşünecek ne vardı" diyerek sorunun onların bana yansıttığı kötü hislerle başa çıkamayışlarımın ve o hisleri sırtıma yüklenmemin, benim deliliğime dair bir şey olduğunu savunuyorlar.
be bilmem nesine koduğum.
bir şeylere anlam yüklemeden, düşünmeden zihin nasıl gelişir, nasıl anlar? kafamın içindekini kullanmazsam takdir ettiğin farkındalığa neyle ulaşırdım ben? vahiyle mi?
çok düşünmüşsünmüş.
düşündürtme o zaman. adam akıllı şu sorunum var de bana, götünle konuşma, sana en başta söylediğim panik atağımın sebebi olma, beni kendimle arafta bırakma.
hadi içinden gelmedi konuşmadın diyelim o zaman çok düşünmüşsün deme.
ne yapayım amk beynimi mi söküp atayım?
keşke o cümleyi kuracağınıza azıcık siz düşünseniz.
düşünmelisiniz.
sonra deli olan ben oluyorum.
öptüğümün aptalları.
Sabah uyanır uyanmaz ekmeğe gidip o yakıcı güneşi yüzünüzde hissetmek en sinir olduğum şeyler arasındadır. Üstelik eve gelince aaağğ ekmek varmış kale kusura bakma annem demeleri de cabası.
birinin beni ısrarla uyandırmaya calışmasıdır tepki vermıyorsam gıt durmadan omen tanrem omen tanrem dıyıp sınırımı bozma uyku cop oluyor sonra, sınırlı bi şekilde uyanıyorum.
Şapırdatma. Sınıfımda fen lisesi çıkışlı, ders çalışırken adeta 4 köşe olan bir çocuk var ki o sakız ağzından düşmüyor.
"Sakız sesine dayanamadı arkadaşının dilini kesti" haberi de benden çıkabilir. Takipte kalın.
Edit:imlâ.