ingilizce çalıştığınız dönemde, anlasanız da anlamasanız da, seveceğiniz tarzdaki ingilizce filmleri seyretmek, ingilizce şarkıları dinlemek, seviyenizden biraz yüksek ingilizce kitap okumak, bazen ingilizce gazetelerin sitelerinden haber okumak ve sağda solda gördüğünüz ingilizce kelimeleri akılda tutmak, merak edip bakmak. sıkılıp da bırakırsanız ve kursta hocanın bize anlattıkları yeter derseniz bir nane öğrenemezsiniz. üç beş kural, üç beş kalıp öğrenir iki ay sonra unutursunuz. ama bahsettiğim şekilde uzun bir müddet devam ederseniz dili belki edinirsiniz, doğanız haline gelir, öğrenmekle edinmek arasındaki farkı anlarsınız, hafızanızdaki kelimeleri unutsanız bile ingilizceyi hayatınız boyunca unutmazsınız.
grammar'ı kitaplardan vocab yeteneğinizi film veya dizi ile geliştirebilirsiniz, ama bu size sadece ingilizce anlamayı sağlar konuşmayı değil. konuşamk için ingilizcenin yoğun konuşulduğu bir ülkeye gidilip uzun süre kalınmalı.
millet daha alfabeyi sökmeye uğraşırken fırlama sınıf arkadaşımız yabancı ülkeden hatunlarla sohbet aleminde fink atardı.
ilk günler how are you ne var you derken şimdi toefl düzeyine eristigine eminim.
ilk önce gramer kitabı alınıp bitirilmelidir ama o gramer kitabı ilk 1-2 sene yanınızda bulunmalı her zaman bakılacak gibi, grameri daha iyi anlamak için mektup arkadaşı edinin bende yapmak istiyorum ama bulamıyorum düşünün hepimizin aklında şu ''yahu o kadar teknoloji var internet radyo bu eskiler nasıl öğrenmiş'' en etkilisi grameri pekiştirmek için yazışmak ama öyle böyle değil uzun uzun siyaset felsefe v.b. ve biliğin kağıda el yazısı ile, başladığınız zaman o gramerler öğrenme olmadığı ezber olduğu için tekrar tekrar açılacak ve asıl amaç öğrenme olacak.
kelime öğrenmek için kelimelerin size bir şeyler anımsatması lazım şarkı çevirin mesela dinlediğiniz grupların liriklerini bulun ama bu bir örnek çabalamanız lazım.
olmayandır belli bir seviye sonra işkenceye dönüşür.
hangisi kolay olcak ayrıca grammeri var,vocabularysi,speakingi var,listeningi var,readingi var,pronounciationı var.
edit: ingilizce biliyorum tavsiye mesajları atmanıza gerek yok.
her eczanede satılan englasol hapından (halk arasında ingilizce hapı diye geçiyor) satın alınır. Sabah akşam günde 2 kere makat yolundan vucuda sokulur. Ağrı hissetmezsiniz. En kolay yöntem budur.
ingilizce öğrenmeyi bilmem ama ingilizce yazabilen ancak konuşmakta sıkıntı çeken biri geceleri uyumadan önce gün içinde yaptıklarını ingilizce olarak kendine söyleyebilir (elbette her gece yapmadım ben, haftada 2 belki, ya da gün içinde kafasında ingilizce konuşabilir). erasmus tecrübemden önceki tek ingilizce konuştuğum insanlar taksimde gezdirdiğim iranlı turistlerdi ve o an bu kadar akıcı konuştuğumu görünce iranlılar hep mi turist gezdiriyorsun diye sormuşlardı. oysa hiç ingilizce konuşmamıştım ama dediğim şeyi uzun bir zamandır yapıyordum. nitekim erasmus başlarında da herhangi bir sıkıntı çekmeden iletişimi devam ettirebildim.
zamanında tatil mekanlarının vazgeçilmezi "i can you can drink it's eight o'clock" ve birbirlerini işaret ederek "i love you, i love you" ile başlayan yöntemdi.
şimdi ne oldu bilinmez.
yabancı dizileri alt yazılı izlemektir.Alt yazıda aşağıda geçen tercümeleri, bizzat oyuncunun ağzından yakalamak ve telaffuzuna dikkat etmektir.
Daha ilerleyen aşamalarda ingilizce alt yazı ile izleme aşamasına geçilebilir.
(bkz: ee bir yerden başlamak lazım artık)