yabancı dizileri alt yazılı izlemektir.Alt yazıda aşağıda geçen tercümeleri, bizzat oyuncunun ağzından yakalamak ve telaffuzuna dikkat etmektir.
Daha ilerleyen aşamalarda ingilizce alt yazı ile izleme aşamasına geçilebilir.
(bkz: ee bir yerden başlamak lazım artık)
zamanında tatil mekanlarının vazgeçilmezi "i can you can drink it's eight o'clock" ve birbirlerini işaret ederek "i love you, i love you" ile başlayan yöntemdi.
şimdi ne oldu bilinmez.
ingilizce öğrenmeyi bilmem ama ingilizce yazabilen ancak konuşmakta sıkıntı çeken biri geceleri uyumadan önce gün içinde yaptıklarını ingilizce olarak kendine söyleyebilir (elbette her gece yapmadım ben, haftada 2 belki, ya da gün içinde kafasında ingilizce konuşabilir). erasmus tecrübemden önceki tek ingilizce konuştuğum insanlar taksimde gezdirdiğim iranlı turistlerdi ve o an bu kadar akıcı konuştuğumu görünce iranlılar hep mi turist gezdiriyorsun diye sormuşlardı. oysa hiç ingilizce konuşmamıştım ama dediğim şeyi uzun bir zamandır yapıyordum. nitekim erasmus başlarında da herhangi bir sıkıntı çekmeden iletişimi devam ettirebildim.
her eczanede satılan englasol hapından (halk arasında ingilizce hapı diye geçiyor) satın alınır. Sabah akşam günde 2 kere makat yolundan vucuda sokulur. Ağrı hissetmezsiniz. En kolay yöntem budur.
olmayandır belli bir seviye sonra işkenceye dönüşür.
hangisi kolay olcak ayrıca grammeri var,vocabularysi,speakingi var,listeningi var,readingi var,pronounciationı var.
edit: ingilizce biliyorum tavsiye mesajları atmanıza gerek yok.
ilk önce gramer kitabı alınıp bitirilmelidir ama o gramer kitabı ilk 1-2 sene yanınızda bulunmalı her zaman bakılacak gibi, grameri daha iyi anlamak için mektup arkadaşı edinin bende yapmak istiyorum ama bulamıyorum düşünün hepimizin aklında şu ''yahu o kadar teknoloji var internet radyo bu eskiler nasıl öğrenmiş'' en etkilisi grameri pekiştirmek için yazışmak ama öyle böyle değil uzun uzun siyaset felsefe v.b. ve biliğin kağıda el yazısı ile, başladığınız zaman o gramerler öğrenme olmadığı ezber olduğu için tekrar tekrar açılacak ve asıl amaç öğrenme olacak.
kelime öğrenmek için kelimelerin size bir şeyler anımsatması lazım şarkı çevirin mesela dinlediğiniz grupların liriklerini bulun ama bu bir örnek çabalamanız lazım.
millet daha alfabeyi sökmeye uğraşırken fırlama sınıf arkadaşımız yabancı ülkeden hatunlarla sohbet aleminde fink atardı.
ilk günler how are you ne var you derken şimdi toefl düzeyine eristigine eminim.
grammar'ı kitaplardan vocab yeteneğinizi film veya dizi ile geliştirebilirsiniz, ama bu size sadece ingilizce anlamayı sağlar konuşmayı değil. konuşamk için ingilizcenin yoğun konuşulduğu bir ülkeye gidilip uzun süre kalınmalı.
ingilizce çalıştığınız dönemde, anlasanız da anlamasanız da, seveceğiniz tarzdaki ingilizce filmleri seyretmek, ingilizce şarkıları dinlemek, seviyenizden biraz yüksek ingilizce kitap okumak, bazen ingilizce gazetelerin sitelerinden haber okumak ve sağda solda gördüğünüz ingilizce kelimeleri akılda tutmak, merak edip bakmak. sıkılıp da bırakırsanız ve kursta hocanın bize anlattıkları yeter derseniz bir nane öğrenemezsiniz. üç beş kural, üç beş kalıp öğrenir iki ay sonra unutursunuz. ama bahsettiğim şekilde uzun bir müddet devam ederseniz dili belki edinirsiniz, doğanız haline gelir, öğrenmekle edinmek arasındaki farkı anlarsınız, hafızanızdaki kelimeleri unutsanız bile ingilizceyi hayatınız boyunca unutmazsınız.
bu zamana kadar denenmiş metodlar dışında yeni öğrenme metodlarının artık gelişen teknolojiyle beraber ihtiyaç olarak doğduğu bu zamanda bana göre yapılmış en yapıcı örnekler arasında gösterebileceğim "voscreen", insanların dil eğitimlerini daha yapıcı ve kalıcı hale getirecek bir ingilizce öğrenme platformu. belirli bir periyotta oynadıktan sonra seviyenizi belirleyen özel bir algoritmaya sahip. diğer anlamda düşündüğümde altyazıları takip etmekten filmlerde ince detayları kaçırdığım çok olmuştur. sırf bunu ortadan kaldırmak için bile bu oyunun müdavimi olabilirim.
çeşitli film, dizi, şarkı ve belgesellerden aldığı kesitlerle bu işi yapıyor olması eğlenerek öğrenmeyi ve geliştirmeyi sağlıyor.
akademik dil istiyosan oturup eşşek gibi çalışacaksın, ama diyosan ki ben günlük dili bileyim yeter, konuşayım ama kuramları vb vb bilmeyim, kıy paraya git yurt dışına tek başına. sike sike öğreneceksin. kolay yolu yok.
yazın, okuyun ve en önemlisi konuşun efenim. ilkokulda konuşturmuyorlar, yazılıyı hallediyorsunuz ama emin olun ilerde konuşmanız gerekecek, gramer de önemlidir ama karşınızdakini anlamaya da çalışın.
çok ciddiye almamak gerekiyor sanırım. haydi kolları sıvadım, gittim bilmem kaç bin liralık kursa kaydımı yaptırdım, kitapları aldım, filmler de burda he bir de ev içinde türkçe konuşmak yok.. gibi eylemler bünyeyi ve beyni bir hayli kastığı için öğrenme zorlaşıyor sanki. bunun en kolay yolu ingilizce düşünmek belirli bir zaman sonra cümle kurmaya alışıyor beyniniz.
4 adımda ingilizce öğrenmek.
1. oturun zaman kalıplarını öğrenin.
2. bol bol altyazışı dizi ya da film izleyin.
3. herhangi bir kitabı, filmi, oyun metinlerini ingilizceye çevirmeye çalışın.
4. her gün en az 5 kelime öğrenin.
tebrikler artık mezunsunuz.
filmlerden kısa sahneleri anlamaktır. bu işi şu ana kadar gördüğüm en iyi yapan site http://www.voscreen.com 'dur.
2 haftada muazzam bir seviyede ilerlediğimi farkettim. tavsiye ederim.
1. ingilizceyi seveceksin ya da yabancı dil öğrenmeyi seveceksin.
2. hiç bilmiyorsan bir kursa gideceksin. biraz bilsen de kursa git çok faydalı olur.
3. kursta belli bir altyapı yaptıktan sonra altyazılı dizi ve filmleri izle AMA altyapı olmadan faydasızdır izlemek.
4. istersen kitap okuyabilirsin seviyorsan güzel olur.
5. bunlardan sonra tek zorluk konuşma olur onu da yurt dışına çıkarak konuşmanızı hızlandırırsınız.
6. öyle kolay bir yolu yok.istiyorsan uğraşacaksın. 30 günde ingilizce gibi palavralara inanmayın. süper ingilizce bilmeniz için öğrenip birde bunu kullanmanız lazım ki bu da 1-2 senenizi alır.