eger gercekten "en iyi arkadas" ise ve ölüm söz konusu değil ise kaybetmek kesinlikle yanlış bir tabirdir.
bir kişi oturupta en iyi arkadasımı kaybettim diye için için yanıyorsa bilsin ki o aslında o kişinin "en iyi arkadası" değildir hiç olmamıştır; zira en yakın arkadas ne olursa olsun onu yalnız bırakmaz bırakamaz.
et tırnaktan ayrılmaz, eski dosttan dusman eski sevgiliden dost olmaz mantıgı hukum surer.
yarım bırakan durumdur. kimseye anlatamayıp sadece onunla paylaşabildiğiniz herşeyin içinizde kalması, derdinizi anlatabileceğiniz sizi yargılamadan dinleyebilecek kimsenin kalmamasıdır. nadiren görüşseniz de onun orada bi yerlerde olduğu hissini kaybetmeniz demektir. herşeyin daha zor olmasıdır ve susmayı öğrenmenizdir.
nasıl kaybetmek bu? neye göre? çok düşündüm; ölseydin, seni öyle kaybetseydim daha mı iyi olurdu diye. aslında sendin beni kaybeden ama yine de düşündüm. hangisi daha çok acıtırdı içimi? düşündüm. en çok güvendiğim insanın sırtımdan vurup gitmesi mi, ölmesimi? ölüm daha temiz geldi yemin ederim, ama yüreğim de elvermedi seni tabut içinde görmeye. seni hiç bir zaman affedemeyeceğimi bile bile ölmeni isteyemedim. istesem de ne değişirdi ki sen benim içimde bittikten sonra. kardeştik biz ya... bu kadarmış dostluğun, kardeşliğin. sayende izi hiç geçmeyecek yaralar edindim. kimseye güvenemiyorum artık, sen de yaptın ya bunu. hiç kimseye güvenemiyorum.
orta ikiye gidiyorsundur. o zamanlar çok sevdiğin ilkokul birinci sınıftan beri birlikte olduğun, yediğin içtiğin ayrı gitmeyen bir arkadaşın vardır adı ozandır. bir yaz bir telefon gelir annene, önce annen ağlamaya başlar ama sana bir şey söyleyemez, sonra babana söyler o ağlamaya başlar, sonra teyzene söyler o ağlamaya başlar... sonra bir gün şunu duyarsın aralarında konuşurlarken "beyin tümöründen hastanede yatıyormuş" gibisinden bir şey duyarsın ... anlamazsın o zamanlar beyin tümörünün ne olduğunu biliyorsundur fakat, kimse söylemez sana en sevdiğin arkadaşının, kafası sıfıra vurulduktan sonra utandığı için seni yanına çağırmadığını, istemediğini. daha sonra bir telefon daha gelir, annenler yıkılır... o zaman zaten artık konuşacak bir şey kalmamıştır annelerle... kaçarsın, annenlerden kaçarsın, babandan kaçarsın, teyzenden kaçarsın... bunu bilen herkesten kaçarsın ki sana söyleyemesinler... sanki daha geç öğrendiğin zaman daha geç ölecekmiş, daha çok yaşayacakmış gibi...
he en sonunda öğrenirsin bin bir yumuşatma çabasıyla söyler yüzüne, ama idrak etmen bile bildiğin şeyi kabullenmen bile çook uzun zaman alır.
benim için günün anlam ve önemidir. üzerinden aylar geçmiş "eski" dost tarafından sabah uyandığınızda hiçbir şey olmamışcasına atılan "günaydın, nasılsın" mesajıdır. derinden etkileyen, maziye götürendir.
eğer 5 yıllık bir ilişki yaşadığın evlenmeyi düşündüğün kızla ummadığın bir kimse olarak gidip evlenmişse onun adı kaybetmek değildir.
en yakınındaki iki yılandan daha kurtulmaktır.
unutulmaz acıdır. sen kardeşten öteyiz demiştin hani, ben o yaşananlardan sonra bir kişiye dahi kardeş demedim, diyemedim ve dememde bunu bil. hem birileri bu kelimeyi birbirlerine kullanıyor ya aradan yıllar geçsede derinlerdeki o burukluk hep hissetiriyor kendisini. kardeş! ne uzak bir kelime.
Yaşamının koca bir bölümünün puslanmasına neden olur. Hatırladıkça burukluk, hüzün, acı hepsini bir arada yaşarsınız. Başkasının onun gibi olamayacağını düşünürsünüz.