en iyi arkadaşın engelli olması

entry14 galeri0
    14.
  1. tam hatırlamıyorum ama şöyle bir şeydi:

    "dilsiz bir arkadaşı olan konuşulacak ne kadar az şey olduğunun farkına varır "
    0 ...
  2. 13.
  3. senin engelsiz olduğuna işarettir.
    1 ...
  4. 12.
  5. en iyi arkadaşım diyebiliyorsanız engellerini görmeniz ilginçtir. o sizin için en sağlıklı insandan bile daha sağlıklı göründüğü takdirde "en iyi arkadaşım" diyebilirsiniz.
    1 ...
  6. 11.
  7. O evine gelmeden önce her şeyi ona göre ayarlarsın sonra tüy gibi hafiflersin. Artık engel yoktur. Zaten engel yoktur en iyi olmasına, candır o can...
    2 ...
  8. 10.
  9. tanıdıkça öyle olacak durumdur, zira onlardaki manevi hayat nadir bulunan türden değerlidir.
    tavsiye; tanışınca devam edin, kaybetmeyin o kişiyi.
    0 ...
  10. 9.
  11. sevdiceğin fiziksel engelli olması gibi içini sızlatır insanın. siz onunla yolda giderken herkesin size bakması... içinizden "noluyo lan, bok mu var da bakıyosunuz?" diye haykırmak geçer, ama sonra susarsınız. susarsınız işte... çünkü bu, yaşamayan birinin bileceği bir iş değildir. bilirsiniz ki siz de onların yerinde olsanız, bakardınız öyle tren-öküz ilişkisiyle diğer insanlardan faklı görünen her şeye. siz de kafatasçıları, faşistleri suçlasanız bile, en büyük faşist siz oluverirdiniz birden. hayat...
    2 ...
  12. 8.
  13. 7.
  14. 6.
  15. içimden "yaşamak güzel şey" dememi sağlayan ve ona her bakışımda onun hayata bağlılığı karşısında hayretler içinde kalan biriyim... onun karşısında sanki o değil de ben engeller içindeyim...
    (bkz: kız arkadaşının engelli olması)
    2 ...
  16. 5.
  17. Eve gelirken tartışma yaşamışsındır.Eve geldiğinde de bir profesörü andıran deneme tarzı, senin sinir olmana yönelik bir yazı yollamıştır.Sonra sen onu engellemiş veya silmişsindir.Üç-dört sonra tekrar barışacağın için bu küsmenin fazla hükmü yoktur.
    0 ...
  18. 4.
  19. en iyi arkadaşının : arkandan konuşan , seni kıskanan , riyakar, eli ayağı sağlam birisi olmasından daha iyi olabilecek bir durumdur.
    başka bir tarafdan senin hayata bakış açını değiştirip sahip olduklarınla mutlu olabilmeni sağlayabilecek bir arkadaştır.
    3 ...
  20. 3.
  21. kafa ve ruh engelli olmasından çok daha iyidir. güzel bir yürek engelli görünmez kılar. fiziğinde engeli olmayan ruhsal özürlü arkadaşın kötülüğü asıl özürün fizikte değil ruhta olacağını öğretir insana zamanla.
    5 ...
  22. 2.
  23. ona daha çok bağlanmanı sağlayan acı gerçektir. o her zaman herkesten daha üst olacaktır senin için.
    1 ...
  24. 1.
  25. içiniz kan ağlasa bile sırf 'o' daha fazla üzülmesin diye rol yapmayı öğrenmektir.

    Ruh ikizi diye bir kavram vardır genelde aşk konusunda karşımıza çıkan, fakat bu kavram insanın arkadaşlıkta da karşısına çıkabiliyormuş hem de üçüz olarak..

    Lise hazırlıkta da aynı sınıfa düşmeyi başarmıştık aynı sınıfta geçirdiğimiz 8 yılın ardından. Üniversitede okumak istediğimiz bölümlerden ötürü lise birinci sınıfın sonunda birimiz sayısal birimiz eşit ağırlık diğerimiz ise yabancı dili seçeceğimizden dolayı en azından iki sene daha aynı sınıfta olacağız diye sevinmiştik ayrı sınıflara düşünce de beraberliğimizden herhangi bir şey kaybetmeyeceğimizin bilinciyle. Önceki sekiz sene gibi dolu dolu ve çok hızlı geçirdik o iki seneyi de. Teneffüslerde beraberdik, okul sonrasında beraberdik, hafta sonları beraberdik hatta yaz tatillerinde beraberdik. Belki de beraberken daha önce yüzlerce kez yaptığımız şeyleri tekrar tekrar yaşıyorduk kimi zaman ama sıkılmıyorduk asla bunu beraberken paylaştığımız için. Sadece güzel anıları da beraber paylaşmıyorduk doğal olarak, çünkü insanın hayatında sadece güzel olaylar olmuyor ne yazık ki. Örneğin Hakan'ın babasını kaybetmesi, Öykü'nün annesi ile babasının ayrılması.. ilkbaharın serin bir gecesinde kumsala uzanıp yıldızları seyrederken yaşın ve hayatı toz pembe gösteren gözlüklerin etkisi ile hayatın ne kadar güzel olduğunu ve ileride ne kadar güzel günler yaşayacağımızı konuşan bizler bir anda bu konuştuklarımızın tam tersini yaşamış, gerçek hayatı birlikteyken anlamaya başlamıştık..

    Dostlar gerçekten böyle kötü günler içinmiş. Beraber geçirdiğimiz senelerde öğrendiklerimizden biri de buydu, belki de en acısıydı.. ama toparlamayı başardık çok şükür. Aslında bazen bunları unutmuş taklidi yapsak da aslında yaşananları sadece sineye çektiğimizi heğimiz biliyorduk ama birbirimize çaktırmadık gerçek dostların yaptığı gibi, sadece birbirimizin yanında olmaya devam ettik..

    Lisedeki son iki senemizde acısıyla tatlısıyla sona ermiş, sıra üniversite sınavına gelmiş fakat bu sınav bile bizi durduramamıştı. Üçümüz de aşağı yukarı kafamızdaki istediğimiz ilk veya ikinci bölümlere yerleşmiştik. Ama şehir olarak üçte üç yapamamıştık ne yazık ki. Ben ve hakan istanbul, öykü ise eskişehir'in yolunu tuttu. Öykü'nün farklı bir şehirde okuyacak olması üçümüzde de biraz burukluğa yol açtıysa da bunu belli etmedik birbirimize. En azından belli etmemeye çalıştık çünkü artık gözlerimizden ne hissettiğimizi anlayacak kadar uzun süredir beraberdik.

    Sene sonunda hayatımızı sonuna kadar derinden etkileyecek olan o geceden önceki bir seneyi her üniversitelinin ilk senesinde yaşadığı coşku, korku ve heyecan duygusuyla karışık o garip his ile bitirdik. Yaz tatili de geçen bu sene gibi çok hızlı geçti. Bunda tatil boyunca dolu dolu beraber olmamız ve ayrı geçireceğimiz zamanın gelmesini istemememizin payı büyüktü kanımca..
    Artık tatilin sonuna gelinmişti. Aslında daha beraber geçirilecek bir haftamız daha vardı fakat Hakan ve ben yurtta geçen ilk senenin ardından beraber eve çıkmak istemiş ve kayıtlardan önce gidip ev aramaya karar vermiştik. Keşke kalsaymışız bir hafta daha..

    Tatilin son gecesi vur patlasın çal oynasın eğlenelim dedik o yazın beraber geçireceğimiz son gecesinde. Eğleneceğimiz mekanda buluştuğumuzda Öykü'nün araba ile geldiğini görünce babasının bu gece için isterse arabayı alabileceğini ve bu nedenle Öykü'nün geceyi alkol almadan geçireceğini öğrendik. Kendisinin bu tercihine saygı duyup daha önceden planladığımız gibi vur patlasın çal oynasın şeklinde geçen bir gece geçirdik. Gerçekten de o akşamın yazın son gecesi olmasının hakkını verdik diyebilirim..

    Mekandan çıktık, Öykü tatlı tatlı takılıyordu o çakır keyif halimize. Hemen sonrasında Öykü'nün arabasına binip evlerimize doğru yola koyulduk. Hala aklıma geldikçe kendimi bok gibi hissettiğim o ana yaklaştığımızı bilmeden bir yandan sohbet ediyor bir yandan da müzik dinliyorduk.

    Ne olduğunu üçümüzün de anlayamadığı o andan sonra ters dönmüş arabanın içinde baş aşağı bir şekilde açtım gözlerimi. Sonra tekrar karanlık. Tekrar aydınlık olduğunda ise ilk olarak kollarıma bakmışım sanki yerlerinde mi diye kontrol edercesine.

    Ne kadar olduğunu o zaman kestiremediğim bir süre sonra kendime geldim. Ailem hemen yanımdaydı. Önemsenecek hiçbir yaram da yoktu. Bana Hakan ve Öykü'nün iyi olduğunu söylediler. Sevinmiştim. Tabi iyiden kastım tam olarak bir iyi idi aslında. Bilmiyordum öykü'nün durumunu. Sonrasında ailem bana kazayı anlattı kaba hatlarıyla. Karşı şeritten hız sınırını aşmış bir şekilde gelen araç aniden kontrolünü kaybetmiş ve bizim araç ile kafa kafaya çarpışmıştı.

    Kazanın şokunu yavaş yavaş atlatmış kendime gelmeye başlamıştım fakat bizimkiler garip bir şekilde gözgöze geliyor, aynı anda da gözlerini kaçırıyorlardı birbirlerinden. Anlamıştım o an bir terslik olduğunu. Sordum hemen ne oldu diye. Lafı hiçbir zaman uzatmayı sevmeyen babam hemen anlattı Öykü'nün durumunu o an bildiği kadarı ile. Omurilik zedelenmesi şüphesi ile hastaneye gelir gelmez ameliyata alınmıştı Öykü.

    Sonrasında bitmek bilmeyen bir ameliyat.. sanki bir yıl sürmüştü.. ameliyat sonrasında doktordan duyduğumuz yürüyemez kelimesini idrak etmemiz de bir yıl sürmüştü sanki..

    En zoruydu kötü bir olguyu kabullenmeye çalışırken aynı anda karşıdakinin moralini yükseltmeye çalışmak. Bunda hakan ile ne kadar başarılı olduk kesinlikle bilmiyorum ama en azından her saniye yanında olduk öykü'nün. Gerçek dostlar böyle yapardı çünkü.

    Bu yaz sonunda tam on sene geçmiş olacak o boktan gecenin ardından. Herşeyin normal olduğuna dair birbirimize karşı rol yapmadan bir günü geçmemiş olan tam on sene..

    Bazen düşünüyorum, yaşamayı herkesten çok seven bir insanın daha yapacak çok şeyi varken bu yapacaklarını onun elinden almak mı yoksa karıncayı bile incitemeyecek olan bir insanın araba kullanacağı bir akşamı bir bira bile içmeden geçirip alkol sınırını çoktan aşmış bir sürücü tarafından engelli yapılması mı daha boktan?

    Aradan neredeyse tam on yıl geçti, bu sorunun cevabını hala verebilmiş değilim kendime..
    51 ...
© 2025 uludağ sözlük