bir türk'e göre rakı olabilir de olmayabilir de. rakının 50 çeşit kuralı kaidesi var, o da doğru.
ama dünyaya anlatma kısmında başarı imkansız yakın...
ben 2 senedir yurtdışında yaşıyorum, söyleyebileceğim şey şu olur...
rakıyı bu kadar hayatının parçası, kültürünün esensiyali haline getirip içselleştirebilecek bir medeniyet yok.
biz türkler esas olarak birbirlerini sahiden seven insanlarız.
yani almanınki veya ingilizinki gibi ''sonuçta bizden'' hikayesinden fazlası var burda...
şöyle izah edeyim...
git bir ispanyol'a ''nolacak bu fener'in hali?'' diye sor ispanyolca, sana der ki nerden çıktı...
bizde birimiz önemli bir konu konuşulurken durduk yere bunu sorsak öteki başlar anlatmaya <yaa ali koç geldi, aslında cocu'yu getirmese iyiydi, ersun emre kadıköy 20 sene vs vs>... hangi takımı tuttuğu hiç önemli değil, %100 bir cevabı vardır.
bir bakmışız konu değişmiş.
git bi hollandalı'ya duydum ki unutmuşsun'u böyle filemenkçe altyazılarıyla dinlet, sana der ki bu dini bir şarkı falan mı?
halbuki o şarkıda 2. 70'lik açılıyordur normal şartlarda... garsona da mülahazat verirsin, şefim ara sıcaklar gelsin diye.
fransızın derdi yoktur kayınçonun borç istemesi diye...
portekizlinin de uykusu kaçmaz yarın kaç ayrı şeye zam gelecek diye...
ve ancak rakı masasında kurtarılabilecek kadar sıkıntıyı bizden başka da yaşamış uygarlık maalesef zor bulunur.
çünkü afrika'nın yokluğu sende yoktur, çok şükür varlıklısındır ama ab'nin o minimal şıklığı, düşünsel estetiği, kozmopolitliği, ilericiliği, çoğulcuğu bazen senin bile en eğitimli insanına ters geldiğinden uygarlıkta yoksunsundur; hiçbir şeyin hiçbir zaman mükemmel olmayacağının farkındasındır ve bu yüzden içersin rakı.
rakı bir yerde kaderin mansiyon ödülü gibi bir şeydir.
demek istediğim;
rakının bin çeşit mezesi de olsa hayat bir şişe rakıysa, rakı bizim için sadece güzel bir meze aslında.
ama hayatı bir şişe rakıya benzetebilecek kadar içselleştirebilen yine bizleriz.
bütün dünya rakı içse ''rakı şişesinde balık olsam'' cümlesini gene çıkar bir türk kurar.
daha doğru dürüst zeytinyağlı yapmaktan haberi olmayan insanlara da rakıymış, adapmış falan bunları anlatıp kendimize güldüremeyiz.
Bazı sahtekarların yalanlarını dinlemektir. Öyle bir kafa yapar ki hele klavyenizi izlediklerini görünce artık mutluluktan sarhoş bir şekilde kahkahalarla gülmeye başlarsınız.