rehber öğretmene gerek yok okullarda. gitsin herhangi bir öğretmenine sıkıntısını söylesin. cozulemeyecek gibi ise psikoloğa yönlendirir. özel sektörde calismaya gotu yemeyenler sikimsonic öğretmenlik bölümleri açarak/actirarak kapağı devlete atmaya çalışmaktan vazgecsinler.
Beden eğitimi öğretmeni. Ne boka yaradığını hala anlamadım. Kendi topumuzu kendimiz alıp oynayabilirdik yani. Öyle elinde file içinde toplarla gelen birine hiç lüzum yoktu kanımca.
zaten hukuk bazlı adalete inanmayan biriyim, çünkü hukuk ( taciz, tecavüz, hırsızlık gibi bariz konuları ayrı tutuyorum ) haklı olanı değil güçlü olanı korumak için güçlüler tarafından yazılan, korunan, yürütülen bir kavram, kurum.
tıpkı -kusura bakmayın ama- polislik gibi. polis maalesef halkı korumak için değil eliti, haksızı, hırsızı, yolsuzu, devleti, iktidarı halktan korumak için var. bu türkiye'ye özgü değil, dünyanın her yerinde böyle. bazıları sadece minareye daha güzel kılıflar hazırlıyor.
Gereksiz meslek yoktur işini seversen ve işinde iyi olursan her meslekte para kazanırsın. Bu da seni mutlu eder ve mesleğin gereksiz olduğu kanısını ortadan kaldırır.
siyaset bilimi akademisyenliği olan meslek biçimleridir. şu son seçimden önce yapılan tahminlerin ve seçim sonucunun ardından bence ülkedeki bütün siyaset bilim bölümlerinin tek celsede kapatılması gerekir de, işte bizim akademik camiada özeleştiri falan hayal tabii. dahası, siyasetin nabzını ve halkın yönelimlerini okuyamamayı marifet sayıp, seçimden sonra seçmeni suçlamak gibi bir embesillik de aşırı yaygın.
geçen gün akademisyen bir arkadaşla didiştik. her zamanki gibi 'ben başlatmadım'. ak parti'nin üst düzey sözcüsü ve başkanı ve her bir şeyi olduğum için, gelip bana ak parti ile ilgili abuk sabuk, çoğu ancak kaynıma ve eltime dayandırılabilecek, yalan dolan bir takım iddiaları saydı sayıştırdı. dedim 'sen hala konuşuyor musun ya, nasıl bir genişlik bu'. dedi, 'ne kadar güçlenseniz de gerçekleri söylemeye devam edicez!!!' dedim: puhahahahahahahahahahahahaahahahahahahahaa
söz konusu arkadaş, türkiye'nin gayet 'saygın' üniversitelerinden birinde siyaset bilim alanında doktora yapan bir şahıs. bir türk akademisyeni olmanın bütün özelliklerini bünyesinde barındırıyor: türkiye ile ilgili haberleri cnn/bbc'den takip etmek, batı medyası suriyeli mülteci yası tutmaya başlayınca mülteci hüzünçlenmesi yaşamak, arap baharı başlayınca batı medyası ile birlikte 'woaa harika bir şey bu!!' diye coşup general sisi hakkında ağzını bıçak açmamak ve daha neler neler. seçimden bir gün önce 'akp artık ölse geberse tek başına iktidar olamaz, kesin bilgi, yayalım :D :D :D' demişti.
evet, ben gülünce arkadaş biraz kızdı sanırım. gönderdiği gülmekten ağlayan smiley katsayısının artışı ile anlıyorum tabii sinirlenme oranını. o tipleri hepiniz biliyorsunuz - bütün argümanları çürütülünce 'ayhh gülüyorum sana sadece' tipleri. neyse işte, ben dedim 'bak yarın ilk iş napıyorsun biliyor musun? okula gidip hocalarını tek tek bulup hepsinin yüzlerine allah belanızı versin, kepaze ettiniz beni diye haykırıyorsun. sonra rektörlüğe gidip, kaydını sildirdiğine dair dilekçe veriyorsun. sonra kosgeb'e gidip kredi başvurusu yapıp, hemen bir çorbacı açıyorsun. ilk müşterin benim, söz.' o günden beri hiçbir şey yazmadı, umarım başına bir şey gelmemiştir.
hiçbir konuda hiçbir öngörüsü tutmamış insanların, meslek gruplarının zirvelerine yerleştirilmeleri ve basiretsizlikleri arttıkça yükselme oranlarının artıyor olması ise bir başka başlığın konusudur.