arap han yürüyordu, alabildiğine dağlık taşlık, insanların geçilmesinin imkansız olduğunu düşündüğü o, arap halkının sahip olduğu ilk dağın -efsanevi kandil dağı- tepesine doğru yürüyordu. gece gündüz demeden, kandil dağı'nın tepesine doğru yürüyordu. aylar geçti, yılllar geçti, arap han hala yürüyordu.
bir anda durdu arap han. döndü ve arkasına baktı, ne görsün? göklerden gelen bir ışığın altında, güzelliğiyle göz kamaştıran güzel bir kız. yanına yaklaştı ve seslendi "senin adın nedir?" kızdan cevap geldi arap han'a "ermeni dölü"
arap han kızın adından çok etkilenmişti. birlikte kandil dağı'nın tepesine çıktılar ve bir karar aldılar. burdan bir daha geri dönmeyeceklerdi. işte burda geçen ömürleri ve yılların geride kalmasıyla bir çocukları oldu, erkek bir çocuk.
çocuğun vücudu tamamen kıllarla kaplıydı ve inanılmaz derecede gür çıkıyordu. her geçen gün daha da artan kıllar artık çocuğun vücudunu sarmış, çocuk bir kıl yumağı haline gelmişti. etrafına saldırıyor, gördüğü her canlıdan intikam almaya çalışıyordu. çocuk büyüdükçe dahada vahşileşiyor, artık babasından ve annesinden ayrılmak ve kendi yuvasını kurmak istiyordu..
çocuğa bir isim verdiler "kürd"
artık onun adı "kürd" olacaktı ve insanlar onu bu isimle çağıracak, onu bu isimle tanıyacaklardı.
kürd büyüdü, büyüdükçe güçlendi ve müthiş bir hızla üremeye başladı. kürd olağanüstü bir yetenekle ürüyordu. artık onun bir halkı vardı ve bir karar aldılar. kandil'i ikiye bölmek. işte burda başlamıştı bu tarih. kürd tarihi..
bu kutsal ve yüce halk hala geleneklerini devam ettirmekte ve buldukları herşeyi ikiye bölmeye çalışmaktadır. kandil'i alma isteği bundan kaynaklanmaktadır.