Lise 2 ye giderken bir ingiliz kız ile tanışmıştım Aydın'da. O yarım yamalak telaffuzum ve bildiğim azıcık kelime ile birazda vücut dilim ile gelip gelmeyeceğini sormuştum. O da geleceğim demişti. Bekle dedi gitti. Ben şair gibi yapmadım mal gibi bekledim ama o gelmedi. Belkide ben cümleyi doğru kuramamışımdır. Benim ingilizcem bu kadar.
küçükken (azami 10 yaşındayım) mahalledeki abilerin peşine takılarak maça gitmiştik arkadaşlarımla beraber. yaşadığım şehir burdur. burdurspor ile göztepe maç yapacakmış. (ulan göztepe gibi gözde bir takım nasıl oldu da burdurspor gibi bir takımla maç yaptı anlamış değilim...) gittik tribünlere. maç başladı. dakikalar ilerledikçe rakip takımın taraftarlarına (göztepeli taraftarlara) küfürler ediliyor falan... son duyduğum şu olmuştu, bizimkiler olayı iyice abarttı "oraya geliriz *n*nızı s**eriz!"... ulan bir de burdurspor maçı kazandı ha... bir de kazanmasa ne olacaktı düşünemiyorum...
lan dedim kendi kendime sevinerek geldiğimiz maç bu muydu? futboldan soğudum resmen... yapacağınız maçın amk dedim (küfür etmemişimdir tabii de kızmışımdır sadece...) o günden sonra tuttuğum azcık da fanatiği olduğum galatasaray benim için artık platonik bir sevdadan öteye gidemedi. soran olursa takım tutmuyorum veya bir zamanlar galatasaraylıydım falan dedim...
velhasıl kelam futbol benim için o yaşlarda hayalkırıklığıyla çoktan son bulmuştu...
çok güvendiğiniz, sevdiğiniz kişinin size inanmaması ve ona en çok ihtiyacınız olduğu zamanda sizi yarı yolda bırakması, size değil başka insanların lafıyla hareket etmesidir. ya da kilo verdim sanıp tartıya çıktığınızda 3 kilo aldığınızı fark etmiş olmanız da olabilir. bankadan para çekmeye gittiğinizde maaşınızın yatmamış olduğunu fark etmeniz, bakiyenizden 4,75 TL nin size el sallıyor olmasıdır.
benim için büyümek olduğu söylenebilir,büyümenin insana verdiği o iğrenç haz sorumluluk duyguları vergi borcu kredi kartı sorumluluk tekrar hayatta kalma mücadelesi derken benim en büyük hayal kırıklığım çocuk kalamamaktır.
Dönüp bakınca aslında bir hiç olduğunu anlamaktır. Küçüklüğünüzden beri sen şöylesin, böyle kralsın önün açık geleceğin parlak diye şişirilirsin. Kendini gerçekten zeki, vazgeçilemeyen biri olarak düşünürsün. Önün çok açıktır yapamayacağın bir şey yoktur. Neye elini atsan koparacaksındır. Sonra yıllar sonra döner bakarsın ki aslında neye elini atsan tek tek elinde patlamıştır. Ne başarabildiğin tek bir şey, ne başarılı olduğun tek bir alan var. Vazgeçilmezim diye düşünürken ne bir arayan, ne bir soranın kalmış. Kendini alemin kralı herkesin sevgili sanmıştın değil mi? Halbuki öyle değilmişsin. Bir hiçmişsin sen. Öyle ki ölsen 10 gün kimse farketmeyecek duruma gelirsin. Elinde tek meziyetin ciddiyeti ağırbaşlılığın kalmıştır güvendiğin. Bir gün bir de bakarsın Wilde " Ciddiyet sığlığın sığınağıdır" demiş. Görürsün ki sen aslında en büyük hayal kırıklığının ta kendisisin.