en beğenilen şiirler

entry102 galeri0
    51.
  1. 1.iki Kalp

    iki kalp arasında en kısa yol:
    Birbirine uzanmış ve zaman zaman
    Ancak parmak uçlarıyla değebilen
    iki kol.

    Merdivenlerin oraya koşuyorum,
    Beklemek gövde gösterisi zamanın;
    Çok erken gelmişim seni bulamıyorum,
    Bir şeyin provası yapılıyor sanki.

    Kuşlar toplanmış göçüyorlar
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    2.Eşdeğeriyle Yan

    Eşdeğeriyle yanyana yürürken
    Cehennem sokağında birey olmak,
    Ve en inceldikten sonra
    ilkel sözcüklerle konuşmak seninle.

    Saat beş nalburları pencerelerden
    Madeni paralar gösteriyorlar,
    Yalnızlığı soruyorlar, yalnızlık,
    Bir ovanın düz oluşu gibi bir şey.

    Hiçbir şeyim yok akıp giden sokaktan başka
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    3.Atı'lar Deltalara

    Atı'lar deltalara gömülen atı'lar,
    Saçı'lar fiyortları öpen saçı'lar,
    Kutu'lar, Haliçlerden susmuş kutu'lar,
    Takı'lar eski aşkları imler takı'lar.

    Bol dökümlü gömleğinin içinde
    Sırtını ve karnını dolanan
    Ve sonunda sincap olan
    O kuş.

    Seni o kadar yakından görünce,
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    4.Çekirge Bulutu

    Çekirge bulutu içinde
    Koynuma soktuğun ekin;
    Çalgılar iki durur sürgün ilinde,
    Bir gözü mavidir bir gözü blue.

    Gölgede boy atmış top fesleğen,
    Bir ilkokul bahçesinde görmüştüm seni,
    Marienbad ilkokulu, Nişantaş'ta;
    Bir çocuk yeşil örtüyü çekiverdi.

    Hızla geçen otobüslerin ardında benzeşmek...
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    5.Sülünün Yüzü

    Sülünün yüzü bir atmosfer olayıdır.
    Rasgele yazarı avcıdan öğrendim:
    Yaban ördekleri donmasın diye,
    Suya nöbetleşe kanat vururlar.

    Ve işte şamandırasıyla Beşiktaş'ınız,
    Çapraşık bir yüzyılı geriye atar;
    Tanrım siz şu uzun Anadolu'yu
    Çocukluk günlerinizde mi yarattınız?

    Senaryocu bayanla bir bankta oturuyoruz
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    6.ilkokulu Bitirdiği

    ilkokulu bitirdiği gün Cumhuriyet şairi,
    Saçında kurdelesi Lozan gibi;
    Sonra her yıl öldürüldü, öldürüldükçe de
    Hemeninden göğe huthutler çizildi.

    Gelecek zaman oldu şimdiki zaman;
    Irmak aşağı inen güz parçası,
    Çok süslü bir halkın arasından,
    Benimsin!

    iyi anlarında sesin kalınlaşıyor
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    7.Bilgisayar Olarak

    Bilgisayar olarak kullanılmış bir gölü
    Selçukluya pragmalar taşıyan Gazali
    Bir ilk aptallığı düğüm sayarak
    Yadsımış dört yanı hep yukarı bakmış.

    Bu yüzden önündeki ayna kırılır kırılmaz
    intihar etti sayılmış tasavvuf ehli,
    Yine bu yüzden doğduğu an
    Kaymaya başlamış Osmanlı yıldızı,

    Baktım yeri toparlıyor ayak izleri
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    8.Afyon Garındaki

    Afyon garındaki küçük kızı anımsa, hani,
    Trene binerken pabuçlarını çıkarmıştı;
    Varto depremini düşün, yardım olarak Batı'dan
    Gönderilmiş bir kutu süttozunu ve sütyeni.

    Adam süttozuyla evinin duvarlarını badana etmişti,
    Karısıysa saklamıştı ne olduğunu bilmediği sütyeni,
    Kulaklık olarak kullanmayı düşünüyordu onu kışın;
    Tanrım gerçekten çocukluk günlerinizde mi?..

    Eşiklere oturmuş bir dolu insan
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    9.Daha Ben

    Daha ben ilk kazmayı vurmadan
    Elime gelen Karabitki'li testi,
    Nefertiti'nin mutfağı sayılan yerde
    Koyu sır yeni hicret yollarını kesti.

    Terimler eşekarıları sözcüklerin,
    Acımasızdırlar, adsız ve sueldirler,
    Önlerine katarak insan ve hayvan listelerini
    Sabah akşam kapınızın önünden geçirirler.

    Fazıl Hüsnü diyor ki, ne diyor Fazıl Hüsnü?...
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    10.içtim O

    içtim o bin yıllanmış testiden, içtim, içtim,
    Örtüler arasında yeryüzü beğenisiyle
    Ayışığını paylaşırdı bacakları,
    Öptüm ayak parmaklarını, öptüm, öptüm.

    Put'unu cezalandırıyor kır delisi;
    Oğlan iki ev öted, Londra'dan gelmiş;
    Yazsınlar felaketlrein hep çift geldiğini,
    Garson acıması tutmuş içkievini.

    Ortaoyunumuzun dekoru bir kağıt mendil
    Keşkye yalnız bunun için sevseydim seni.

    11.Bir Mineli

    Bir mineli altın saat,
    Bir altın köstek ve madalyon
    Bir roza maşallah,
    On iki miskal inci.

    Madalyonunu ve boncuğunu
    ittim içeri,
    Gözlerimizin dibi karıştı
    Dağyollarının uzak dumanı gibi.

    Ve konsolun üstünde noksan bir gümüş kutu
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    12.Metinlerde Buluştuk

    Metinlerde buluştuk kopkoyu deyimlerde,
    Koşut ve eş zamanlı okuduk kimi kitapları;
    O arada iki de defterimiz oldu,
    Biri babasına daha çok benziyor.

    Bir türlü kotarılamayan uğraş,
    Ç harfini daha yeni dönmüşüz;
    Gözlerimizde ibni Sina bozukluğu,
    Dostumuzsa, Bodrum'da, dönmez geri.

    Uzaklardaydın, oracıkta, öbür kıtada,
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    13.Küçük Anne

    Küçük anne, kelepir kız,
    Bir şey söyle bana,
    bana bir laf et ki binlerce,
    Onbinlerce görüntü anlatamasın.

    Genceli Nizami'nin dediği gibi
    Taşı onunla yıkasalar
    Üzerinde akik biter,
    Bakışların ki...

    ikinci bir parıltı var senin bakışlarında
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    14.18 Aralık

    18 Aralık 1985'te o salonda
    Kişi nasıl kestirebilirdi ileriyi?
    Siz, kazıbilimler, alınyazısıbilimler,
    Geçsin yıllar geçsin, seneler gibi.

    Olur mu anımsamamak Onaltıncı Louis'yi
    14 Temmuz 1789 akşamı, Louis,
    Şöyle yazmamış mıydı defterine:
    "Bugün kayda değer bir şey yok.."

    "Kehanet" adlı kısacık bir şiir buldum
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    15.Hiçbir Semtte

    Hiçbir semtte berberin olmadı,
    1954-1980 yılları arasında,
    26 yılda 28 ev değiştirdin;
    Leke kuşağı nasıl bilmez seni!

    Arabesk nedir diye düşünmüştünüz:
    Şebboy sesli bir cümbüş, eza içinde;
    Eşitlik midir komedya, içtenlik mi,
    Erdem diye benimsenmesi mi fırsatsızlığın?

    Yürütüyoruz bütünlemeye kalmış bir sessizlikte
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    16.Mutsuzluk Gülümseyerek

    Mutsuzluk gülümseyerek gelir, adıyla süslenmiştir;
    Banliyo treninde rastladığımız
    Sınav saatini kaçırmış liseli kız,
    Hep kazanırsın ey çözümsüzlük!

    Ey otobüssever ey Troya yolcusu!
    Anımsarsın günlerce konuşup durmuştuk
    O iB(ipekböceği) sesli kadını;
    Birinin Grönland'ı olmaya hazırlanıyordu.

    iki çay söylemiştik orda, biri açık,
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    17.Bir Kış

    Bir kış göğü gibi o saat alçalır ölüm,
    Yalnız işitme duyusu kalır ortada.
    Asya kentleri yürür dururlar,
    Höyükler burnumda hızma.

    Uzakta dev bir damla:Pırıl pırıl Pencap!
    Tabanlarından kayıp duran sütunlar
    Yitmiş bir geleceğin işaret parmakları:
    Horasan uykusuna havlayan köpekler, Buhara.

    Uzaklara bir bakışın vardı kafeteryada
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    18.Piri Reis

    Piri Reis geri çekmiştir haritasını
    Azmayı çoktan unutmuştur hayvanlar;
    Başlamıştır Sultanahmet sürüncemesi,
    Kızlar yatakta yan yatmaya başlar.

    Ben atımı böyle dört sürüyorum ya,
    Yetişmek için mi, bilmem, kaçmak için mi?
    Ya sen? Neden sende tehlike anlarına
    Bunca hazırlıksız olma özeni?

    Bir şey var, ancak makilerin orda söyleyebilirim,
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    19.Bir Çiçek

    Bir çiçek duruyordu, orda, bir yerde,
    Bir yalnışı düzeltircesine açmış;
    Gelmiş ta ağzımın kenarında
    Konuşur durur.

    Bir gemi bembeyaz teniyle açıklarda,
    Güverteleri uçtan uca orman;
    Aldım çiçeğimi şurama bastım,
    Bastım ki yalnızlığımmış.

    Bir başına arşınlıyor bir adam mavi treni
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    20.Gece Bitkilerinden

    Gece bitkilerinden korkuyorum,
    Hayır, geceleri bitkilerden!
    Gizlenirken vurulmuş ulaklara ağıttır
    Bana açtığın her telefon.

    iki kalp arasında en kısa yol:
    Birbirine uzanmış ve zaman zaman
    Ancak parmak uçlarıyla değebilen
    iki kol.

    An ki fıskiyesi sonsuzluğun
    Keşke yalnız bunun için sevseydim seni.

    Cemal Süreya
    1 ...
  2. 52.
  3. dünyadaki en uzak mesafe ne çin
    ne afrika, ne de hindistan,
    dünyadaki en uzak mesafe iki kafa arasındaki mesafe,
    birbirini anlamayan
    can yücel
    0 ...
  4. 53.
  5. ben şu kısa boylu hayatta
    uzun boylu kederlerle acırım.
    yorar beni şu telaş, şu karmaşa.
    bir sığınak aranırken şu uğultuda,
    bir aşk gelir, bir yara.
    bir yara;
    bir yara daha!

    eski bir aşk,
    yeni bir ayrılıktır her zaman.
    bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır.
    kimse bilmez be canım,
    bir yara bir ömrü nasıl kanatır;

    ben seni hep ayrılıkla anmışım
    titreyen ellerimle günlerin buğusuna adını;
    hep adını yazmışım.
    bir aşk gelmiş bir yara.
    bir yara; bir yara daha!

    eski bir aşk,
    yeni bir ayrılıktır her zaman.
    bunu kuşlar sorar, yıldızlar da anlatır;
    kimse bilmez be canım
    bir yara bir ömrü nasıl kanatır;

    yılmaz odabaşı
    0 ...
  6. 54.
  7. Monna Rosa, siyah güller, ak güller;
    Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister;
    Ah, senin yüzünden kana batacak,
    Monna Rosa, siyah güller, ak güller!

    *

    Ulur aya karşı kirli çakallar,
    Bakar ürkek ürkek tavşanlar dağa.
    Monna Rosa, bugün bende bir hal var,
    Yağmur iğri iğri düşer toprağa,
    Ulur aya karşı kirli çakallar.

    Zeytin ağacının karanlığıdır
    Elindeki elma ile başlayan...
    Bir yakut yüzükte aydınlanan sır,
    Sıcak ve minnacık yüzündeki kan,
    Zeytin ağacının karanlığıdır.

    Zambaklar en ıssız yerlerde açar,
    Ve vardır her vahşi çiçekte gurur.
    Bir mumun ardında bekleyen rüzgar,
    Işıksız ruhumu sallar da durur,
    Zambaklar en ıssız yerlerde açar.

    Ellerin, ellerin ve parmakların
    Bir nar çiçeğini eziyor gibi..
    Ellerinden belli olur bir kadın.
    Denizin dibinde geziyor gibi
    Ellerin, ellerin ve parmakların.

    Açma pencereni, perdeleri çek:
    Monna Rosa, seni görmemeliyim.
    Bir bakışın ölmem için yetecek;
    Anla Monna Rosa, ben öteliyim...
    Açma pencereni, perdeleri çek.

    Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna;
    Saat on ikidir, söndü lambalar.
    Uyu da turnalar gelsin rüyana,
    Bakma tuhaf tuhaf göğe bu kadar;
    Zaman çabuk çabuk geçiyor Monna.

    *

    Akşamları gelir incir kuşları,
    Konarlar bahçemin incirlerine;
    Kiminin rengi ak, kiminin sarı.
    Ah, beni vursalar bir kuş yerine!
    Akşamları gelir incir kuşları...

    Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni
    incir kuşlarının bakışlarında.
    Hayatla doldurur bu boş yelkeni
    O masum bakışlar... Su kenarında
    Ki ben, Monna Rosa, bulurum seni.

    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa:
    Henüz dinlemedin benden türküler.
    Benim aşkım uymaz öyle her saza,
    En güzel şarkıyı bir kurşun söyler...
    Kırgın kırgın bakma yüzüme Rosa.

    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak,
    Meyvalar sabırla olgunlaşırmış.
    Bir gün gözlerimin ta içine bak:
    Anlarsın ölüler niçin yaşarmış,
    Yağmurlardan sonra büyürmüş başak.

    Artık inan bana muhacir kızı,
    Dinle ve kabul et itirafımı.
    Bir soğuk, bir garip, bir mavi sızı
    Alev alev sardı her tarafımı,
    Artık inan bana muhacir kızı.

    Altın bilezikler, o korkulu ten,
    Cevap versin bu kanlı kuş tüyüne;
    Bir tüy ki, can verir bir gülümsesen,
    Bir tüy ki, kapalı geceye, güne;
    Altın bilezikler, o korkulu ten!

    *

    Monna Rosa, siyah güller, ak güller,
    Gülce'nin gülleri ve beyaz yatak.
    Kanadı kırık kuş merhamet ister;
    Ah, senin yüzünden kana batacak,
    Monna Rosa, siyah güller, ak güller!

    1952, ilkbahar.

    sezai karakoç
    0 ...
  8. 55.
  9. Aldanacaksan sevgilerinde, saf sevgilerinde
    insanların yalancı gurularına..
    Kalacaksan parlak sözlerin etkisinde,
    Kelimelerinle onlara kapılacaksan,
    Yaşama!

    Oyun yapıp oynarlar seni
    Geceleri aralarında.
    Şarkı yapıp söylerler dostlarına,
    Roman gibi okurlar boş zamanlarında.

    Aldanacaksan gecelerinde, kara gecelerinde
    Aydınlık dünyaların sen insanlarına.
    Yanılıp içini açacaksan,
    Derdini gizlemeden durmayacaksan,
    Yaşama!

    Saklarlar dinlediklerini
    En zayıf zamanında vurular seni.
    Uyduramazsan fikirlerine
    Başıboş hareketlerini
    Defe koyup çalarlar seni.
    ÖZDEMiR ASAF
    0 ...
  10. 56.
  11. Bir eşi olmalı insanın
    Rüzgar onun kokusunu getirmeli,
    Yağmur O'nun sesini.
    Akşam onu görecek diye, pırpır etmeli yüreği,
    Ayakları birbirine dolaşmalı heyecandan, eve dönerken,
    Cennetten köşe almışçasına
    Sevdiği, sakındığı, bakmaya kıyamadığı...
    Her bir hücresinden aşkın fışkırdığı,
    Çölde okyanusu yaşadığı bir eşi olmalı insanın!!!
    Ben seni ölene dek seveceğim boş laf!!!

    (bkz: Can Yücel)
    Ben seni sevdikçe ölmeyeceğim...
    0 ...
  12. 57.
  13. git iş işten geçmeden çok geç olmadan vakit
    günahıma girmeden katilim olmadan git!

    cemal safi-git
    0 ...
  14. 58.
  15. Ben seni sevdiğimde geceydi.
    Kokusu vardı burnumda aşkın.
    Henüz süslenmiştim karşına çıkmak için,
    itiraf edecektim duygularımı gözlerine.
    hoş fark etmemiş miydin sanki, ellerine dokunduğumda titrediğimi?

    Ben seni sevdiğimde geceydi.
    Ilık bir rüzgar vardı yüzüme vuran.
    Henüz taramıştım saçlarımı senin için.
    aşkı anlatacaktım dudaklarına.
    bilmiyor muydun sanki, yanındayken...
    sana yakınken hissettiklerimizdi işte. ne fazlası ne eksiği.

    ben seni sevdiğimde karanlıktı her yer, geceydi.
    şimdi her gece olduğunda ...

    Yusuf Önaç

    http://www.yusufonac.com
    1 ...
  16. 59.
  17. Yerin seni çektiği kadar ağırsın
    Kanatların çırpındığı kadar hafif
    Kalbinin attığı kadar canlısın
    Gözlerinin uzağı gördüğü kadar genç
    Sevdiklerin kadar iyisin
    Nefret ettiklerin kadar kötü
    Ne renk olursa olsun kaşın gözün
    Karşındakinin gördüğüdür rengin
    Yaşadıklarını Kar sayma:
    Yaşadığın kadar yakınsın sonuna;

    Ne kadar yaşarsan yaşa,
    Sevdiğin kadardır ömrün
    Gülebildiğin kadar mutlusun
    Üzülme bil ki ağladığın kadar güleceksin
    Sakın bitti sanma her şeyi,

    Sevdiğin kadar sevileceksin.
    Güneşin doğuşundadır doğanın sana verdiği değer
    Ve karşındakine değer verdiğin kadar insansın
    Bir Gün yalan söyleyeceksen eğer
    Bırak karşındaki sana güvendiği kadar inansın.
    Ay ışığındadır sevgiliye duyulan hasret
    Ve sevgiline hasret kaldığın kadar ona yakınsın
    Unutma yagmurun yağdığı kadar ıslaksın
    Güneşin seni ısıttığı kadar sıcak.
    Kendini yalnız hissetiğin kadar yalnızsın
    Ve güçlü hissettiğin kadar güçlü.
    Kendini güzel hissettiğin kadar güzelsin

    işte budur hayat!
    işte budur yaşamak bunu hatırladığın kadar yaşarsın
    Bunu unuttuğunda aldığın her nefes kadar üşürsün
    Ve karşındakini unuttuğun kadar çabuk unutulursun
    Çiçek sulandığı kadar güzeldir
    Kuşlar ötebildiği kadar sevimli
    Bebek ağladığı kadar bebektir
    Ve herşeyi öğrendiğin kadar bilirsin bunu da öğren,
    Sevdiğin kadar sevilirsin
    HERŞEY SENDE GiZLi - CAN YÜCEL
    0 ...
  18. 60.
  19. Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
    Günahıma girmeden, katilim olmadan git!

    Git de şen şakrak geçen günlerine gün ekle,
    Beni kahkahaların sustuğu yerde bekle.

    Git ki siyah gözlerin arkada kalmasınlar,
    Git ki gamlı yüzümün hüznüyle dolmasınlar.

    Mademki benli hayat sana kafes kadar dar,
    Uzaklaş ellerimden uçabildiğin kadar.

    Hadi git, benden sana dilediğince izin,
    Öyle bir uzaklaş ki karda kalmasın izin.

    Kahrımın nedenini söylesem irkilirler;
    Çünkü herkes beni Kays, seni Leyla bilirler.

    Sanırlar ki sen beni biricik yar saymıştın;
    Oysaki hep yedekte, hep elde var saymıştın.

    Hadi git, ne bir adres, ne bir hatıra bırak,
    Zannetme ki, pişmanlık, mutluluk kadar ırak!

    Sanma ki fasl-ı bahar geldiğim gibi gitmez,
    Sanma ki hüsranını görmeye ömrüm yetmez.

    Her darbene tahammül edecektir bedenim,
    Gururum mani olur perişanıma benim.

    Yari Ferhat olanın ellerle ülfeti ne?
    Şirin ol katlanayım dağ gibi külfetine.

    Henüz layık değilken tomurcuk kadar aşka,
    Sana gül bahçesini kim açar benden başka!

    Hercai arılara meyhanedir çiçekler,
    Kim bilir şerefinden kaç kadeh içecekler!

    Mademki aşk tablosunun takdirinden acizsin,
    Git de çağdaş ressamlar modern resimler çizsin.

    Ne vedaya gerek var, ne de mektuba hacet,
    Git de Allah aşkına bir selama muhtaç et!

    Güllere de aşk olsun gene sen kokacaksan!
    Fallara da aşk olsun gene sen çıkacaksan!

    Kopsun nerden inceyse artık bu bağ, bu düğüm!
    Her gece daha berbat, daha vahim gördüğüm.

    Korkulu düşlerimi yorumdan kaçırıyorum;
    Sırf sana üzülüyor, sırf sana acıyorum!

    Git iş işten geçmeden, çok geç olmadan vakit,
    Günahıma girmeden, katilim olmadan git!..

    cemal safi
    1 ...
  20. 61.
  21. 62.
  22. biraz değiştim,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
    değiştim,
    unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
    bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
    ben benimle savaşıyorum,
    seninle değil!
    sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
    ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
    sorun değil!

    elbet alışırım,
    biraz alıştım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    alıştım,
    varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
    ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
    bir yanım bırak diyor bir yanım –ma,
    kesin değil!

    henüz tanıştım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
    duvarlara anlatırken öğrendiklerim kendi hakkımda,
    ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda…
    bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
    samimi değil!

    bir hayli kırıldım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    canıma batan her halin felç gibi indi bedenime,
    gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
    aslında ne sana, ne olanlara…
    kendime kırgınım…
    maziye hiç değil, an’a kırgınım.
    anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
    dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
    beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına…
    bir hayli kırgınım…
    beni ben kırdım oysa,
    iyi değil!

    galiba yoruldum,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    kendime kalbimi kanıtlamaktan,
    ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
    ve dahası kocaman bir sahada tek başına koşmaktan yoruldum..

    can yücel
    0 ...
  23. 63.
  24. bir aşk için yapabileceğin her şeyi yaptığına inanıyorsan ve buna
    rağmen hala yalnızsan, için rahat olsun.
    giden zaten gitmeyi kafasına koymuştur ve
    yaptıkların onun dudağında hafif bir gülümseme
    yaratmaktan başka hiçbir işe yaramayacaktır.
    sen kendini paralarken o her zaman bahaneler bulmaya hazırdır.
    hani ağzınla kuş tutsan "bu kuşun kanadı neden beyaz değil?"
    diye bir soruyla bile karsılaşabilirsin.
    iki ucu keskin bıçaktır bu işin.
    yaptıklarınla değil yapmadıklarınla yargılanırsın her zaman.
    bu mahkemede hafifletici sebepler yoktur.
    iyi halin cezanda indirim sağlamaz.
    sen,"ama senin için şunu yaptım" derken o,"şunu yapmadın" diye cevap
    verecektir. ve ne söylesen karşılığında mutlaka başka
    bir iddiayla karşılaşacaksındır.
    üzülme,sen aşkı yaşanması gerektiği gibi yaşadın.
    özledin,içtin,ağladın, güldün, şarkılar söyledin, düşündün, şiirler yazdın.
    "peki o ne yaptı" deme.herkes kendinden sorumludur aşkta.
    sen aşkını doya doya yaşarken o kendine engeller
    koyuyorsa bu onun sorunu.
    bir insan eksik yaşıyorsa ve bu eksikliği bildiği halde tamamlamak için
    uğraşmıyorsa sen ne yapabilirsin ki onun için?
    hayatı ıskalama lüksün yok senin. onun varsa, bırak o lüksü
    sonuna kadar yaşasın.
    her zamanki gibi yaşayacaksın sen. "acılara tutunarak"
    yaşamayı öğreneli çok oldu.
    hem ne olmuş yani,yalnızlık o kadar da kötü bir şey değil.
    sen mutluluğu hiçbir zaman bir tek kişiye bağlamadın ki....
    epeydir eline almadığın kitaplar seni bekliyor.
    kitap okurken de mutlu oluyorsun unuttun mu?
    kentin hiç görmediğin sokaklarında gezip yeni yaşamlara tanık olmak da
    keyif verecek sana.yine içeceksin rakını balığın
    yanında. üstelik dilediğin kadar sarhoş olma özgürlüğü de cabası....
    sen yüreğinin sesini dinleyenlerdensin ve biliyorsun aslolan yürektir.
    yürek sesi ne bilmeyenler,ya da bilip de duymayanlar acıtsa da içini unutma;
    yasadığın sürece o yürek var olacak seninle birlikte.
    sen yeter ki koru yüreğini ve yüreğinde taşıdığın sevda duygusunu.
    elbet bitecek güneşe hasret günler. ve o zaman kutuplarda yetişen
    cılız ve minik bitkiler değil, güneşin çiçekleri dolduracak yüreğini...

    nazım hikmet
    0 ...
  25. 64.
  26. bir dost

    Bir dost buldum uzun yaşamın sonun'da
    Terketmeyecek, unutmayacak hep kolum'da
    Gitsemde sonsuzluğa doğru kendi yolum'da
    O terketmeyecek güzel dost hep kolum'da

    Sevgi dolu dostlar, dostlarını hep kollar,
    Önün 'de olsada uzuun, bitmeyen yollar,
    Sevgi dolu yürekle engelleri hep zorlar.
    Sarılır dostuna her zaman sevgi dolu kol'lar...
    0 ...
  27. 65.
  28. bekleyeceğim

    Yaşam boyu bir çok beklentim oldu,
    Sabırla beklerken gözlerim yaşla doldu,
    Gözlerimin yaşını gören hiç kimse yoktu.
    Bekletenlerin de yüreğinde hiç insaf yoktu...

    Sonsuza kadar beklemekte olsa bekleyeceğim,
    Sabitleştim bu noktaya, bir yere gitmeyeceğim.
    Neden beni bekletiyorsun hiç demeyeceğim
    Bekleyeceğim, bekleyeceğim, BEKLEYECEĞiiiiM.
    0 ...
  29. 66.
  30. sana bakmak
    her şey yapılabilir
    bir beyaz kağıtla
    uçak örneğin uçurtma mesela
    altına konulabilir
    bir ayağı ötekinden kısa olduğu için
    sallanan bir masanın
    veya şiir yazılabilir
    süresi ötekilerden kısa
    bir ömür üzerine.

    bir beyaz kağıda
    her şey yazılabilir
    senin dışında
    güzelliğine benzetme bulmak zor
    sen iyisi mi sana benzemeye çalışan
    her şeyden
    bir gülden bir ilk bir sonbahardan sor
    belki tabiattadır çaresi
    senin bir çiçeğe bu kadar benzemenin
    ve benim
    bilinci nasırlı bir bahçıvan çaresizliğim
    anlarım bitkiden filan
    ama anlatamam
    toprağın güneşle konuşmasını
    sana çok benzeyen bir çiçek yoluyla

    sen bana ışık ver yeter
    bende filiz çok
    köklerim içimde gizlidir
    gelen giden açan soran bere budak yok
    bir şiir istersin
    içinde benzetmeler olan
    kusura bakma sevgilim
    heybemde sana benzeyecek kadar
    güzel bir şey yok

    uzun bir yoldan gelen
    tedariksiz katıksız bir yolcuyum
    yaralı yarasız sevdalardan geçtim
    koynumda bir beyaz kağıt boşluğu
    her şeyi anlattım
    olan olmayan acıtan sancıtan
    bilsem ki sana varmak içindi
    bütün mola sancıları
    bütün stabilize arkadaşlıklar
    daha hızlı koşardım
    severadım gelirdim
    gözlerinin mercan maviliğine

    sana bakmak
    suya bakmaktır
    sana bakmak
    bir mucizeyi anlamaktır

    sağa sola bakmadan yürüdüğüm yollar tanıktır
    aşk sorgusunda şahanem
    yalnız kelepçeler sanıktır
    ne yazsam olmuyor
    çünkü bilenler hatırlar
    hem yapılmış hem yapma çiçek satanlar
    bahçıvanlar değil tüccarlardır
    sen öyle göz
    sen öyle toprak ve güneş ortaklığı
    sen teninde cennet kayganlığı iken
    sana şiir yazmak ahmaklıktır

    bir tek söz kalır
    dişlerimin arasından
    ben sana gülüm derim
    gülün ömrü uzamaya başlar

    verdiğim bütün sözler
    sende kalsın isterim
    ben sana gülüm derim
    gül sana benzediği için ölümsüz
    yazdığım bütün şiirler
    sana başlayan bir kitap için önsöz

    sana bakmak
    bir beyaz kağıda bakmaktır
    her şey olmaya hazır
    sana bakmak
    suya bakmaktır
    gördüğün suretten utanmak
    sana bakmak
    bütün rastlantıları reddedip
    bir mucizeyi anlamaktır
    sana bakmak
    allah'a inanmaktır

    (bkz: yılmaz erdoğan)
    0 ...
  31. 67.
  32. bir zamanlar

    Bir zamanlar,
    Bu koca dünya'da.
    El ele tutuşan
    Vee
    Kırlarda, bahçeler'de
    Gezip dolaşan,
    Sevişen, öpüşen..
    Sen ve ben.

    Şimdi mutfakta,
    Sulu köfte yapıp
    Yatak odamız'da
    Yatıp,
    Veee
    Sevişerek
    Çocuk
    Üretip
    insanlığa
    Katkı sağlayarak
    Yaşayıp gidiyoruz,
    Bu koca dünyada.
    1 ...
  33. 68.
  34. "
    Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
    Tenhaydı düşlerim, geceydi, çıkıp geldim işte
    Su ve ateş bir de gülünç yalnızlığım var sana
    Getirebildiğim, kokularını yitirmişti çünkü güller

    Suyu dinle ateşi yak özledim demek bu

    Parasız yatılı hüzünlerden ne kalır geriye
    Biraz Tamil biraz Türküz ayıptır söylemesi
    intiharsa günahtır külliyen yasak bilirsin
    Pısırık bir ihtilal gibi getirdim sana bunları

    Bir de belleğim, başıma bela hazin ve komik üstelik
    Hatırla eskiyen meydan saatini, çocukluğundur
    Tayyare pulları getirdim sana evden kaçışlarımı
    istersen yok say bunları tespih de yapabilirsin

    Beni vur saatin altında seni seviyorumdur bu

    Şiir yazan bir adamın fotoğrafı var yanımda
    Kendini ölümlü sanıyor onu getirdim ganimettir
    Büyüdü büyülenerek, taşlayarak kovdu kabilesi onu
    Suyun öte yakasında yaşadı, Sisyphos dediler adına

    Sülfür inceldi ve en yorgun yerinden kırıldı ayna
    Ayna pusluydu bunca yıl nice sır taşımaktan
    Kırılmanın sesini duydum ve onu getirdim sana
    Unutulmaya geldim işte onarılmaya değil

    Kov beni kabilenden ama bekliyorum demek bu
    "
    1 ...
  35. 69.
  36. sen benim sarhoşluğumsun.
    ne ayıldım,
    ne ayılabilirim.
    ne ayılmak isterim..
    başım ağır
    dizlerim parçalanmış,
    üstüm başım çamur içinde,
    yanıp sönen ışığına düşe kalka giderim.

    nazım hikmet
    1 ...
  37. 70.
  38. biraz değiştim,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar…
    değiştim,
    unutamadığım sözlerinin arasında sıkışıyorum,
    bir yanım kendimi kolluyor bir yanım seni
    ben benimle savaşıyorum,
    seninle değil!
    sonucu kılıcı kuşananından belli olan bir savaşın
    ne kazanabileni ne de kaybedeniyim,
    sorun değil!

    elbet alışırım,
    biraz alıştım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    alıştım,
    varlığını istemediğim tüm eksik yanlarıma,
    ve çokluğunu da yokluğunu da istemediğim bu iki arada bir derede duyguya alışıyorum,
    bir yanım bırak diyor bir yanım bırakma,
    kesin değil!

    henüz tanıştım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    tanıdığımı sandığım bana daha da yakınım artık,
    duvarlara anlatırken öğrendiklerimi kendi hakkımda,
    ve aynalara ağlarken gördüklerim kendi tarafımda…
    bir yanım memnun oldum diyor, bir yanım tanıyamadım daha,
    samimi değil!

    bir hayli kırıldım,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    canıma batan her sözün felç gibi indi bedenime,
    gözlerimden tut da ciğerime kadar kırgınım!
    aslında ne sana, ne olanlara…
    kendime kırgınım…
    maziye hiç değil, an’a kırgınım.
    anlatamadığım, anlayamadığım masalların bana yaptıklarına,
    dinlediğim şarkılarda bana seni anlatan şarkıcılara,
    beni anlamadığın kelimelerin bana her şeyi anlatıyor gibi geliyor oluşlarına…
    bir hayli kırgınım…
    beni ben kırdım oysa,
    iyi değil!

    galiba yoruldum,
    her şey kadar, herkes kadar, sen kadar,
    kendime kalbimi kanıtlamaktan,
    ve kanıtladığıma kendimi inandırmaktan,
    ve dahası kocaman bir sahada tek başıma koşmaktan yoruldum..

    can yücel
    0 ...
  39. 71.
  40. sevdiğim ikinci kadınsın sen,
    ilkini sevmeye mecburdum.
    çok iyiliği oldu bana,
    ve hayatımda hiçbir mecburiyeti onun kadar sevmedim,
    sevdiğim ikinci kadınsın sen!
    ilkinin yerini alman mümkün değil,
    o öğretti bana sevmeyi,
    o öğretmese sevemezdim seni bile,
    inan o tuttuğu için ellerimden,
    yürümeyi öğrendim, koşabildim sana.
    onun gözlerine benzediği için gözlerin,
    alamadım gözlerimi senden,
    sana aşığım, seni seviyorum.
    sevdiğim ikinci kadınsın sen!
    hayatım boyunca omuzumda taşıyorum onu,
    ve sen her sabahımdasın,
    kıskanma
    alfabede bile senin adının baş harfi ondan sonra gelir,
    kalbim şimdi senin,
    onun kadar sev beni kafi
    o doğurdu, sen öldürme!

    (bkz: ceyhun yılmaz)
    1 ...
  41. 72.
  42. 1 ...
  43. 73.
  44. 74.
  45. bir kadını beklemek

    bir kadının bana gelecek olması, bir rüzgarı geçerek
    bir şarkıyı geçerek, saçlarının uçuşunda
    bir kadının bana gelecek olması, bir ömrü geçerek

    aşkın buruk tadında, buluşması iki yalnızlığın
    bir akşamı geçerek

    belki de dağılan sesleri hüznün ve akşamın
    belki de
    bir kadını geçerek

    bir kadını bekliyorum
    eteklerini ve saçlarını uçurarak gelecek...

    ataol behramoğlu- yaşadıklarımdan öğrendiğim bir şey var.
    0 ...
  46. 75.
  47. Ey özünün sırlarına akıl ermeyen;

    Suçumuza, duamıza önem vermeyen;

    Günahtan sarhoştum, ama dilekten ayık;

    Umudumu rahmetine bağlamışım ben.

    Hayyam
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük