en beğenilen şiirler

entry102 galeri0
    26.
  1. Bilerek mi yanına almadın giderken
    başının yastıkta
    bıraktığı çukuru

    Güveniyordum
    oysa ben sevgimize
    vapur iskelesi
    ya da tren istasyonundaki
    saatin doğruluğu kadar

    Beni senin gibi
    bir de annem terketmişti
    ki göbeğimde durur
    onun yokluğundan
    bana kalan
    çukur.
    2 ...
  2. 27.
  3. -o gözler ki-
    o gözler ki vahşidir
    yangın kızıllıklarıyla korkunç
    kanlı bir sevdayı çoğullaştırır
    karanlık kirpikleri
    göz değildirler
    bir namludan fırlamış
    mermi çekirdekleri
    o gözler ki çakmaktaki alev zehirli hançerlerdeki uç
    yakut bir avize gibi yalnızlığımızda dururlar
    nereye gitsek gelir bizi bulurlar
    gelir bizi bulurlar
    bulurlar..
    attila ilhan
    1 ...
  4. 28.
  5. nasılsa öyle yaşanacaktı
    söylenecek bir bahane hep vardır
    ha bugün yalnız
    ha günün ötesi
    seni sevmek
    beni harcamak olmayacaktı

    sana yüklediğim anlamları
    senmişsin gibi düşünme
    aldanırsın...
    sen o anlamlarla
    sadece bende varsın

    ben seviyorsam
    sen bahanesin
    ..."

    özer bal
    1 ...
  6. 29.
  7. 30.
  8. Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum
    Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
    Bir ferman yayınlamıştı;

    'Bu günden sonra, divanda, dergahta, bargahta, mecliste,
    meydanda Türkçe'den başka dil konuşulmaya' diye,

    Hatırlayanınız var mı?
    Dolanın yurdun dört bir yanını,
    Çarşıyı, pazarı, köyü, şehiri,
    Fermana uyanınız var mı?

    Nutkum tutuldu, şaşırdım, merak ettim,
    Dolandığınız yerlerdeki Türkçe olmayan isimlere,
    Gördüklerine, duyduklarına üzüleniniz var mı?

    Tanıtımın demo, sunucunun spiker,
    Gösteri adamının showmen, radyo sunucusunun diskjokey,
    Hanım ağanın first lady olduğuna şaşıranınız var mı?

    Dükkanın store, bakkalın market, torbasının poşet,
    Mağazanın süper, hiper, gros market,
    Ucuzluğun damping olduğuna kananınız var mı?

    ilan tahtasının bilboard, sayı tabelasının skorboard,
    Bilgi alışının brifing, bildirgenin deklarasyon,
    Merakın, uğraşın hobby olduğuna güleniniz var mı?

    Bırakın eli, özün bile seyrek uğradığı,
    Beldelerin girişinde welcome,
    Çıkışında goodbye okuyanınız var mı?

    Korumanın, muhafızın body guard,
    Sanat ve meslek pirlerinin duayen,
    itibarın, saygınlığın prestij olduğunu bileniniz var mı?

    Sekinin, alanın platform, merkezin center,
    Büyüğün mega, küçüğün mikro, sonun final,
    Özlemin, hasretin nostalji olduğunu öğreneniniz var mı?

    iş hanımızı plaza, bedestenimizi galeria,
    Sergi yerlerimizi center room, show room,
    Büyük şehirlerimizi mega kent diye gezeniniz var mı?

    Yol üstü lokantamızın fast food,
    Yemek çeşitlerimizin menü,
    Hesabını adisyon diye ödeyeniniz var mı?

    iki katlı evinizi dubleks, üç katlı komşu evini tripleks,
    Köşklerimizi villa, eşiğimizi antre,
    Bahçe çiçeklerini flora diye koklayanınız var mı?

    Sevimlinin sempatik, sevimsizin antipatik,
    Vurguncunun spekülatör, eşkiyanın mafya,
    Desteğe, bilemediniz koltuk çıkmaya sponsorluk diyeniniz var mı?

    Mesireyi, kır gezisini picnic,
    Bilgisayarı computer, hava yastığını air bag,
    Eh pek olasıcalar, oluru, pekalayı okey diye konuşanınız var mı?

    Çarpıcı, önemli haberler flash haber,
    Yaşa, varol sevinçleri oley oley,
    Yıldızları star diye seyredeniniz var mı?

    Vırvırık dağının tepesindeki köyde,
    Cafe shop levhasının altında,
    Acının da acısı kahve içeniniz var mı?

    Toprağımızı, bayrağımızı, inancımızı çaldırmayalım derken,
    Dilimizin çalındığını, talan edildiğini,
    Özün el diline özendiğine içiniz yananınız var mı?

    Masallarımızı, tekerlemelerimizi, atasözlerimizi unuttuk,
    Şarkılarımızı, türkülerimizi, ninnilerimizi kaybettik,
    Türkçemiz elden gidiyor, dizini döveniniz var mı?

    Karamanoğlu Mehmet Bey'i arıyorum,
    Göreniniz, bileniniz, duyanınız var mı?
    Bir ferman yayınlamıştı...
    Hayal meyal hatırlayıp da, sahip çıkanınız var mı?

    Yusuf Yanç'tan
    0 ...
  9. 31.
  10. O kadar da önemli değildir bırakıp gitmeler,
    arkalarında doldurulması mümkün olmayan boşluklar bırakılmasaydı eğer.

    Dayanılması o kadar da zor değildir, büyük ayrılıklar bile,
    en güzel yerde başlatılsaydı eğer.

    Utanılacak bir şey değildir ağlamak,
    yürekten süzülüp geliyorsa gözyaşı eğer.

    Yüz kızartıcı bir suç değildir hırsızlık,
    çalınan birinin kalbiyse eğer.

    Korkulacak bir yanı yoktur aşkların,
    insan bütün derilerden soyunabilseydi eğer.

    O kadar da yürek burkmazdı alışılmış bir ses,
    hiç bir zaman duyulmasaydı eğer.

    Daha çabuk unuturdu belki su sızdırmayan sarılmalar,
    kara sevdayla sarıp sarmalanmasalardı eğer.

    Belirsizliğe yelken açardı iri ela gözler zamanla,
    öylesine delice bakmasalardı eğer.

    Çabuk unutulurdu ıslak bir öpücüğün yakıcı tadı belki de kalp,
    göğüs kafesine o kadar yüklenmeseydi eğer.

    Yerini başka şeyler alabilirdi uzun gece sohbetlerinin,
    son sigara yudum yudum paylaşılmasaydı eğer.

    Düşlere bile kar yağmazdı hiçbir zaman,
    meydan savaşlarında korkular, aşkı ağır yaralamasaydı eğer.

    Su gibi akıp geçerdi hiç geçmeyecekmiş gibi duran zaman,
    beklemeye değecek olan gelecekse sonunda eğer.

    Rengi bile solardı düşlerdeki saçların zamanla,
    tanımsız kokuları yastıklara yapışıp kalmasaydı eğer.

    O büyük, o görkemli son, ölüm bile anlamını yitirirdi,
    yaşanılası her şey yaşanmış olsaydı eğer.

    O kadar da çekilmez olmazdı yalnızlıklar,
    son umut ışığı da sönmemiş olsaydı eğer.

    Bu kadar da ısıtmazdı belki de bahar güneşleri,
    her kaybedişin ardından hayat yeniden başlamasaydı eğer.

    Kahvaltıdan da önce sigaraya sarılmak şart olmazdı belki de,
    dev bir özlem dalgası meydan okumasaydı eğer.

    Anılarda kalırdı belki de zamanla ince bel,
    namuzsuz çay bile ince belli bardaktan verilmeseydi eğer.

    Uykusuzluklar yıkıp geçmezdi, kısacık kestirmelerin ardından,
    dokunulası ipek ten bir o kadar uzakta olmasaydı eğer.

    Issız bir yuva bile cennete dönüşebilirdi belki de,
    sıcak bir gülüşle ısıtılsaydı eğer.

    Yoksul düşmezdi yıllanmış şarap tadındaki şiirler böylesine,
    kulağına okunacak biri olsaydı eğer.

    inanmak mümkün olmazdı her aşkın bağrında
    bir ayrılık gizlendiğine belki de, kartvizitinde
    "Onca ayrılığın birinci dereceden failidir." denmeseydi eğer.

    Gerçekten boynunu bükmezdi papatyalar,
    ihanetinden onlar da payını almasaydı eğer.

    Issızlığa teslim olmazdı sahiller, kendi belirsiz sahillerinde
    amaçsız gezintilerle avunmaya kalkmamış olsaydın eğer.

    Sen gittikten sonra yalnız kalacağım.
    Yalnız kalmaktan korkmuyorum da, ya canım ellerini tutmak isterse...

    Evet sevgili,
    Kim özlerdi avuç içlerinin ter kokusunu,
    Kim uzanmak isterdi ince parmaklarına,
    Mazilerinde görkemli bir yaşanmışlığa
    tanıklık etmiş olmasalardı eğer!!

    (bkz: Can Yücel)
    2 ...
  11. 32.
  12. 1.
    Mırıldandığın her şeysin, sesinden öpüyorum
    sessizliğine de eğiliyorum fakat neredesin
    kapanınca harflerinin kapısı: Adın
    şiirim!
    Heceler gibi öpüyorum işte iki hecesin
    adından başlıyorum öpmeye kırlara çıkmış
    harflerinin arasından öpüyorum: Ağzın
    cennetim!
    Dilin hâlâ çocukluğun suyuyla terli
    ve haylaz suyundan öpsem küskün
    bir çeşmenin harflerin susuz. Dilin
    cehennemim

    2.
    Mırıldan dur bana, senin üstüne harf
    getirmem daha, ağız ağıza duruyor
    harflerin: Sevmenin birinci hâli gibi
    telaşlı duruyor da ben utanıyorum
    üçü bakarken birini öpmeye senin!

    3.
    Harflerin aralanmış
    sesliler sevişiyor
    sessizlere bu cümlede
    sıra gelmeyecek gibi

    Harflerin yatışınca
    belki duyarsın içinde
    sessizlerin uykusuz
    kaldığı o cümleyi

    Aşkı seslendirirken
    unuttuğun mırıltı
    bizi sessizliğimizden
    doğru bağışlar belki

    4.
    Bir ses sesini öpse
    harflerin uykusuz kalır

    5.
    Dün sabah önünden geçtim
    kağıt gibiydi harflerinin yüzü
    araları açılmış olmalı
    bütün gece sevişmekten

    6.
    Mırıldandığımız şeyler
    kalmayınca aramızda
    ağızda söz, gövdede ter,
    bir aşk bunlarla biter

    7.
    Harflerin gülüştüğünü senin adında gördüm!
    *
    0 ...
  13. 33.
  14. aysel git başımdan

    aysel git başımdan ben sana göre değilim
    ölümüm birden olacak seziyorum.
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim
    aysel git başımdan istemiyorum.

    benim yağmurumda gezinemezsin üşürsün
    dağıtır gecelerim sarışınlığını
    uykularımı uyusan nasıl korkarsın,
    hiçbir dakikamı yaşayamazsın.
    aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    benim icin kirletme aydınlığını,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim

    ıslığımı denesen hemen düşürürsün,
    gözlerim hızlandırır tenhalığını
    yanlış şehirlere götürür trenlerim.
    ya ölmek ustalığını kazanırsın,
    ya korku biriktirmek yetisini.
    acılarım iyice bol gelir sana,
    sevincim bir türlü tutmaz sevincini.
    aysel git başımdan ben sana göre değilim.
    ümitsizliğimi olsun anlasana
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.

    sevindiğim anda sen üzülürsün.
    sonbahar uğultusu duymamışsın ki
    içinden bir gemi kalkıp gitmemiş,
    uzak yalnızlık limanlarına.
    aykırı bir yolcuyum dünya geniş,
    büyük bir kulak çınlıyor içimdeki.
    çetrefil yolculuğum kesinleşmiş.
    sakın başka bir şey getirme aklına.
    aysel git başımdan ben sana göre değilim,
    ölümüm birden olacak seziyorum,
    hem kötüyüm karanlığım biraz çirkinim.
    aysel git başımdan seni seviyorum..

    attila ilhan
    0 ...
  15. 34.
  16. 2=1
    Kim o, deme boşuna...
    Benim, ben.
    Öyle bir ben ki gelen kapına;
    Baştan başa sen.


    Özdemir Asaf
    0 ...
  17. 35.
  18. bugünüm sensiz geçti,
    gözlerimi hiç açmadım.
    yokluğun beni yenemedi,
    sensizlikten kaçmadım.
    bırakıp gitmiycektin beni,
    dönüp gülmiycektin bana.
    şunu bil ki sevgilim;
    o güzel kafanı koparırken
    etrafa hiç kan saçmadım!
    0 ...
  19. 36.
  20. "Sana çirkin dediler, düşmanı oldum güzelin
    Sana kafir dediler, diş biledim Hak`ka bile
    Topladın saçtığı altınları yüzlerce elin
    Kahpelendin de garez bağladım ahlaka bile"

    faruk nafiz..
    0 ...
  21. 37.
  22. bak
    çiçek açıyor.

    melih cevdet anday
    2 ...
  23. 38.
  24. karın yağdığını görünce
    kar tutan toprağı anlayacaksın
    toprakta bir karış karı görünce
    kar içinde yanan karı anlayacaksın.

    sezai karakoçtur.candır.
    0 ...
  25. 39.
  26. özledim seni...
    ayrılık yüreğimi uyuşturuyor karıncalandırıyor nicedir.
    beynimi uyuşturuyor özlemin...
    çok sık birlikte olmasak bile
    benimle olduğunu bilmenin
    bunca zamandır içimi ısıttığını
    yeni yeni anlıyorum
    Yokluğun,
    Hatırladıkça yüreğime saplanan bir sizi olmaktan çıkıp
    mütemadiyen bir boşluğa
    Sabahları seni okşayarak başlamaları
    aksamları her isi bir kenara koyup
    seninle baş başa konuşmaları özlüyorum;
    oynaşmalarımızı,
    yürüyüşlerimizi,
    sevimli haşarılığını,
    çocuksu küskünlüğünü...
    Nasılda serttin başkalarına karşı
    beni savunurken;
    ve ne kadar yumuşak
    bir çift kısık gözle kendini
    ellerimin okşayışına bırakırken
    Gitmeni asla istemediğim halde
    buna mecbur olduğunu görmek
    ve sana bunları söylemeden
    ''git artık'' demek
    ''beni ne kadar çabuk unutursan, o kadar çabuk
    kavuşacaksın mutluluğa''
    demek sana nede zor
    seni görmemek ve belki yıllar sonra
    karsılaştığımızda
    bana bir yabancı gibi bakmanı istemek senden...
    yeni bir sevdayı yasakladığım kalbime söz geçirmek...

    can yücel.
    2 ...
  27. 40.
  28. seni düşünmek

    seni düşünmek güzel şey, ümitli şey,
    dünyanın en güzel sesinden
    en güzel şarkıyı dinlemek gibi birşey...
    fakat artık ümit yetmiyor bana,
    ben artık şarkı dinlemek değil,
    şarkı söylemek istiyorum.

    bir fotoğrafa

    karşımdasın işte...
    bana bakmasan da oradasın, görüyorum seni.
    ah benim sevdasında bencil, yüreğinde sağlam sevdiğim.
    kalbime gömdüm sözlerimi, ceset torbası oldu yüreğim.
    tıkandığım o an,
    elimi nereye koyacağımı şaşırdığım o an işte,
    aklımdan o kadar çok sey geçti ki takip edemedim.
    ellerim boşlukta, ben darda kaldım.
    ellerim buz gibi, ben harda kaldım.
    bir senfoni vardı kulağımda çalınan,
    bitti artık hepsi...

    köşeme çekildim, hani hep kaldığım köşeme.
    bakış açım belli oldu yine.
    geride kalan, ardından bakar gidenlerin.
    bir meltem olacak rüzgarım dahi kalmadı benim.
    dağlara çarptım her esişimde.
    yollara küfrettim her gidişinde.

    demiştim sana hatırlarsan:
    "önemli olan 'zamana bırakmak' değil,
    'zamanla bırakmamak'tır.."
    şimdi bana, geçen o zamanın
    unutulmaz sancısı kalır

    gittiğim eğer bensem, söyle bana kimden gittim?
    sende yoktum zaten ben, ben yine bende bittim...

    nazım hikmet ran
    0 ...
  29. 41.
  30. üçüncü şahsın şiiri

    gözlerin gözlerime değince
    felaketim olurdu, ağlardım
    beni sevmiyordun, bilirdim
    bir sevdiğin vardı, duyardım
    çöp gibi bir oğlan, ipince
    hayırsızın biriydi fikrimce
    ne vakit karşımda görsem
    öldüreceğimden korkardım
    felaketim olurdu, ağlardım

    ne vakit maçka'dan geçsem
    limanda hep gemiler olurdu
    ağaçlar kuş gibi gülerdi
    sessizce bir cigara yakardın
    parmaklarımın ucunu yakardın
    kirpiklerini eğerdin, bakardın
    üşürdüm, içim ürperirdi
    felaketim olurdu, ağlardım

    akşamlar bir roman gibi biterdi
    jezabel kan içinde yatardı
    limandan bir gemi giderdi
    sen kalkıp ona giderdin
    benzin mum gibi giderdin
    sabaha kadar kalırdın
    hayırsızın biriydi fikrimce
    güldü mü cenazeye benzerdi
    hele seni kollarına aldı mı
    felaketim olurdu, ağlardım

    attila ilhan
    2 ...
  31. 42.
  32. Yine yalnızım şimdi…
    Bir seni düşünüyorum,
    Bir de gözlerini…
    Ürperiyorum.
    Bir korku kaplıyor bedenimi,
    Öyle bir korku ki; yüreğime sığmayan,
    Titremeye başlıyorum,
    Korkuyorum
    Şiir yazmaktan korkuyorum.
    Şiir yazamamaktan korkuyorum..
    Seni anlatamamaktan,
    Gözlerin ölesiye güzel diye korkuyorum:
    Bir köknar dalına çiğ düşmüş gibi ilkbahar sabahında…
    Gözlerine vurulurum diye korkuyorum,
    Gözlerine, vurgunum diye..!

    Yalnız olmaktan korkuyorum

    Bakışların geliyor aklıma
    Tedirgin oluyorum
    Hapsediyor o bakışlar beni
    Gözlerinin o sonsuz derinliklerine
    Boğuluyorum orada
    Kurtulamıyorum, …. Korkuyorum
    Bir anlam arıyorum o bakışlarda korkumu hafifletecek
    Bulamıyorum,,,
    Bir şey söylemeni bekliyorum; Yüzlerin kızararak,
    Bir şey söylemeni bekliyorum; Yüzlerimi kızartacak,
    Bir şey söylemeni bekliyorum; Suçuma ortak olan,
    Ya da küçük bir sıcaklık
    Dudaklarından dudaklarıma akan
    Korkuyorum,,,

    Bu yoldaki yalnızlığımdan korkuyorum ölesiye,
    Korkuyorum,
    Bu yollarda kaybolmaktan…

    ALi ÇiÇEK
    0 ...
  33. 43.
  34. 44.
  35. BAŞKA TÜRLÜ BiR ŞEY
    Başka türlü bir şey benim istediğim
    Ne ağaca benzer ne de buluta
    Burası gibi değil gideceğim memleket
    Denizi ayrı deniz havası ayrı hava
    Nerde gördüklerim nerde o beklediğim
    Rengi başka tadı başka
    Bir başka yolculuk dalından düşmek yere
    Yaşadığımdan uzun
    Bir tatlı yolculuk dalından inmek yere
    Ağacın yüksekliğince dalın yüksekliğince rüzgarda
    Ve bir yeni ömür vardığın çimen yeşilliğince
    Başka türlü bir şey benim istediğim
    Ne ağaca benzer ne de buluta
    Burası gibi değil gideceğim memleket
    Denizi ayrı deniz havası ayrı hava
    Nerde gördüklerim nerde o beklediğim
    Rengi başka tadı başka...
    (bkz: Can YÜCEL)
    0 ...
  36. 45.
  37. Ben
    senden önce ölmek isterim.
    Gidenin arkasından gelen
    gideni bulacak mı zannediyorsun?
    Ben zannetmiyorum bunu.
    iyisi mi, beni yaktırırsın,
    odanda ocağın üstüne korsun
    içinde bir kavanozun.
    Kavanoz camdan olsun,
    şeffaf, beyaz camdan olsun
    ki içinde beni görebilesin...
    Fedakârlığımı anlıyorsun :
    vazgeçtim toprak olmaktan,
    vazgeçtim çiçek olmaktan
    senin yanında kalabilmek için.
    Ve toz oluyorum
    yaşıyorum yanında senin.
    Sonra, sen de ölünce
    kavanozuma gelirsin.
    Ve orda beraber yaşarız
    külümün içinde külün,
    ta ki bir savruk gelin
    yahut vefasız bir torun
    bizi ordan atana kadar...
    Ama biz
    o zamana kadar
    o kadar
    karışacağız
    ki birbirimize,
    atıldığımız çöplükte bile zerrelerimiz
    yan yana düşecek.
    Toprağa beraber dalacağız.
    Ve bir gün yabani bir çiçek
    bu toprak parçasından nemlenip filizlenirse
    sapında muhakkak
    iki çiçek açacak :
    biri sen
    biri de ben.
    Ben
    daha ölümü düşünmüyorum.
    Ben daha bir çocuk doğuracağım.
    Hayat taşıyor içimden.
    Kaynıyor kanım.
    Yaşayacağım, ama çok, pek çok,
    ama sen de beraber.
    Ama ölüm de korkutmuyor beni.
    Yalnız pek sevimsiz buluyorum
    bizim cenaze şeklini.
    Ben ölünceye kadar da
    bu düzelir herhalde.
    Hapisten çıkmak ihtimalin var mı bu günlerde?
    içimden bir şey :
    belki diyor.
    nazım hikmet ran.
    2 ...
  38. 46.
  39. Bağlanmayacaksın bir şeye, öyle körü körüne.
    "O olmazsa yaşayamam." demeyeceksin.
    Demeyeceksin işte.
    Yaşarsın çünkü.
    Öyle beylik laflar etmeye gerek yok ki.
    Çok sevmeyeceksin mesela. O daha az severse kırılırsın.
    Ve zaten genellikle o daha az sever seni,
    Senin onu sevdiğinden.
    Çok sevmezsen, çok acımazsın.
    Çok sahiplenmeyince, çok ait de olmazsın hem.
    Çalıştığın binayı, masanı, telefonunu,
    Kartvizitini...
    Hatta elini ayağını bile çok sahiplenmeyeceksin.
    Senin değillermiş gibi davranacaksın.
    Hem hiçbir şeyin olmazsa, kaybetmekten de
    korkmazsın.
    Onlarsız da yaşayabilirmişsin gibi davranacaksın.
    Çok eşyan olmayacak mesela evinde.
    Paldır küldür yürüyebileceksin.
    ille de bir şeyleri sahipleneceksen,
    Çatıların gökyüzüyle birleştiği yerleri sahipleneceksin.
    Gökyüzünü sahipleneceksin,
    Güneşi, ayı, yıldızları...
    Mesela kuzey yıldızı, senin yıldızın olacak.
    "O benim." diyeceksin.
    Mutlaka sana ait olmasını istiyorsan birşeylerin...
    Mesela gökkuşağı senin olacak.
    ille de bir şeye ait olacaksan, renklere ait
    olacaksın.
    Mesela turuncuya, yada pembeye.
    Ya da cennete ait olacaksın.
    Çok sahiplenmeden, Çok ait olmadan yaşayacaksın.
    Hem her an avuçlarından kayıp gidecekmiş gibi,
    Hem
    de hep senin kalacakmış gibi hayat.
    ilişik yaşayacaksın.
    Ucundan tutarak...
    1 ...
  40. 47.
  41. "1.
    Benim o hep fırtınalarla boğuşan ruhum
    Yorulmuyor yaşamaktan.

    Midyat'lı bir gümüş ustasıdır, süryani
    Ve yüzündeki çıban gibi
    Yüreğinde yaralar
    Taşımaktan.

    Yorulmuyor yorulmuyor
    Ağır işçi
    Kedere ve aşka çalışmaktan

    Kiminde peçeli bir gülüş çağırıyor
    Kiminde kovuluyor kapılardan.

    2.
    bak sabah yaklaşıyor birazdan ufuk
    moraracak
    sevgilim çıplak sokaklarında
    ayak seslerim dolaşsın
    yasak
    ırmaklarında yıkanayım
    avuçlarına karlı öpüşler
    bırakayım

    rüzgar
    unutulmuş
    bir dağ çeşmesine
    götürsün bizi.

    Zamanın saatleri unuttuğu
    Şavkıyan bir dağ çeşmesine.

    3.
    ey eflatun aşk
    bana eflatun yağmurlar
    yağdırabilir misin

    getirebilir misin geçen günleri geri
    tutup yıldızları yanıma oturtabilir misin

    sana neyi anlatayım
    her sarnıç küflü bir yağmuru
    her sevda bir ayrılığı yaşar..."

    bir eflatun aşk- behçet aysan
    2 ...
  42. 48.
  43. "hayat gül kokulu bir sağanak yine

    gözlerimin önünde ıslak dağların kabaran yalnızlığı
    ne varsa uçurumlar eşiğinde
    hüzünlerle yalpalayan ne varsa
    gözlerimin önünde

    ve hayat gül kokulu bir sağanak yine
    birşeyler anlatmak istiyor hayat
    ve alıp götürmek bir şeyleri kurt sofralarına
    gün batıyor
    gün batıyor bukağısı paslı bir sevinç oluyor yalnızlığım

    unutuyorum sevgilim suretini
    durgunluğun "niçin"di unutuyorum

    gün batıyor ürkek yıldızlar dolanıyor yalnızlığıma
    umurumda değil ne yağmur ne ayaz
    ne de kerpiç kokusu havada
    unutuyorum /sabaha kadar/ gün batıyor
    sonra bir akasyayı okşuyor gözlerim
    geciken sabahlara koşuyor kuşlar
    gözlerimin önünde
    ve hayat gül kokulu bir sağanak yine..."

    yılmaz odabaşı
    0 ...
  44. 49.
  45. Burda insanların yalnız ağzı var.
    Siyah beyaz bir fotoğrafın içindeyim muzdarip.
    Düşüncelerim kurşuna dizildi sabaha karşı,
    Esselatu hayrun minen nevm derken ezanlar, açıldı sonsuza giden yol.
    Burda insanların yalnız ağzı var...

    Ne açtı yüreğini güzellerin gülü can nede beyaz atın yelesindeki sırra erdim...
    Ve buyureyledi ötelerden o ihtiyar adam, Hoşgeldin oğlum Osman, hoşgeldin.
    Ne açtı yüreğini güzellerin gülü can nede beyaz atın yelesindeki sırra erdim.

    osman öztunç
    1 ...
  46. 50.
  47. -SERENAT-

    Yeşil pencerenden bir gül at bana
    Işıklarla dolsun kalbimin içi,
    Geldim işte mevsim gibi kapına.
    Gözlerimde bulut, saçlarımda çiy.

    Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak
    Ben aşkımla bahar getirdim sana,
    Tozlu yollarından geçtiğim uzak
    iklimden şarkılar getirdim sana.

    Şeffaf damlalarla titreyen ağır
    Goncanın altında bükülmüş her sak;
    Senin için dallardan süzülen ıtır,
    Senin için, yasemin, karanfil, zambak.

    Bir kuş sesi gelir dudaklarından,
    Gözlerin gönlümde açan nergisler,
    Düşen bir öpüştür dudaklarından
    Mor akasyalarda ürperen seher.

    Pencerenden bir gül attığın zaman
    Işıklarla dolacak kalbimin içi.
    Geçiyorum mevsim gibi kapından
    Gözlerimde bulut, saçlarımda çiy.

    -Ahmet Muhip DRANAS-.
    0 ...
© 2025 uludağ sözlük