-dır yaptım ya cümle sonunda, tanım oldu. o kadarı da kafi. açılımı üzebilir zira her bireyin sıkıntısı.
her ne halt edeceksen tek başına olamazsın. mesela tek başına sahilde dolaşamasın, bir kafede oturup kahveni yudumlarken denizi seyredemezsin mesela. çünkü etrafındakilerin tuhaf bakışları üzerindeyken ne kadar huzurlu olunabilirse o kadar huzuru bulabilirsin, güneşin denizi parlatmasında ve esen rüzgarın denize deymesinde. başını yanlışlıkla 20 derecelik açıyla çevirsen gözüne değenecek göz sayısı, gözünün görebileceğinden fazla ki zaten görmek istemezsin. dışarıda tek olduğun için yapışacak hemen üzerine etiket. cafcaflı bir etiket. sana ait olmayan bir sürü renk. hele bi' de yaşamını yalnız (tek) olarak devam ettirmeyi tercih ettiysen vay haline. boşluk!
yalnız yaşamanın dayanılmaz olduğu anlar, artık kendinizi bu çemberin içinde boğulur bulduğunuz anlardır. ille de biri! olsun diye işte, gerektiğinden değil. tek yaratıldığına da inancın kalmayacak böylelikle. hani şu kaburga kemiği var ya, nefret ettiren, işte hiç değilse ona sayacaksın kendine itiraf etmek istemediklerini. kötü sözler söyleyemiyor insanlar birbirine. kırılacakmış. üzüldüğün anlarına baktığında, hep bir başkasının eseri. kendinde son bulacak bir düşüncen olmayacak.
yalnız olmayacaksın, illa en az iki kişi. kural böyle konmuş, yaşarken de, gezerken de. ve bir de ölürken illa da biri. insanlar ölüm anında yanında en sevdiği olsun ister ya, aynı kalıpsal düşünce biçiminin sonuçlarından bunlar. ne yani, seni ölürken gören en sevdiğinin acısını son dakikalarında hissetmen onu ne kadar çok sevdiğinin göstergesi mi? çok sevdiğinse üzülmesini neden istersin ki? yok bu sevgi değil. öldüğümde beni kimse görmesin, zaten kimseye emanet etmeyeceğim gülüşlerimi.