Kan sızıyor hâlâ, eski ve kullanılmayan bir yaradan
Bir şarkı ağrıtıyor kalbi,
Birkaç tuhaf harf makamından
Gittiğin yeri anlatan,
Sadece yalnızken çalan
Kalp bu kışları yalnız ağırlamaktan yorulan
Hiçbir yanımıza benzer kalmamış hiçbir şeyimiz
Aşk,
Bir an.
Bir anı.
Bir iz
Uzun ve derin bir gece yarısında,
Gülebilmek zor böyle, her yaşayan diri biri gibi
Cehennemi odalarda barındıran günlerde, korumak sensizliğimi
Akılda kalan her ne varsa,
Sahip çıkmak yeniden
Uzak kalmak,
Uzak uyanmak kahır;
Ölesiye el ve uzak teninden
Sadece seni hatırlaması, her şarkının
Sadece bende olmayanı çağırması
El vardığında,
Parmakların ürkmesi, canın yanması telefon tuşlarında
Vazgeçememek hâlâ,
izlemekten gelmeyişini ve düşünmekten gözlerini
Aşk,
Beklemekten, vazgeçmeme eylemi
Her derin gece yarısında,
Geçmeli! yi düşünerek,
Geçecek! ten geçmek
Geçsin! le geçen, sancı saydıran o geçersiz gerçek,
Hiçbir şeyi geçirmeyecek biliyorum
Susarak, unutmaya çalışmak zor
Zorluyor beni,
Zamanın durmaması ve kesmemesi içimdeki yuvalı ağrıların şiddetini
Sonrası, telaş.
Hâlâ, telaş.
Her derin gece,
Gemileri, bir bir yakmak
Girdaplara kapılması aşkın
Sesimin çıkmaması,
Çıkılamaması sessizliğinden her türlü yanlışın
Aşk, hâlâ sevebilmek seni
Sonra hâlâ, düşünebilmek sevebilmeyi
Sonu, hazin olması tüm geçirdiğimiz vakitlerin.
Denizimin yarasına basman, kin dolu tuzunu denizinin
Olur ya ansızın,
Seni hatırlamak gün ortasında
Bazen bir akşamüstü sonrasında,
Bir derin gece yarısında,
Hiç aklımda yokken, hiçbir şeyin
Aşk,
Hastalık gibi her gün daha çok azması, dilimdeki isminin
Kendime iyi bakamayışımın gerekçesi,
Yüreğimden kalkmayan sisin ve izi sensizliğin
Sancılı ve derin bir gece yarısında,
Bulmak çekmecelerde her şeyi parça parça
Bir yakınlığın olabilmesi ihtimali hâlâ aramızda, paramparça
Vedalar savurduğun anları kabullenmek yine, sözlerinin her gelişinde aklıma
Yakın sayarak sonra,
El çekenin, elini tutar gibi hâlâ
Karar vererek sonra ayrı durmaya
Yol demek ve yürümek, ayağımızın tozuyla toy bir yabancılığa
Şubatta
Dağılmak, damla damla
Toz toza, savrulmak hatta
Kol kola yürünen yollara, dökülmek tutam tutam
Senin, seninle gitmiş olman,
Benim farkımın olmaması, hâlâ yarımdan
Dağılmak öyle,
Bir yerden, her yere
Her yerden, herkese
Belki her şeye böyle
Ayrılık,
Gidenin, her şeyin üzerine yemin ederek, gitmesi
Kalanın, gidenin ardından sessizce kabrine sinmesi
Âşığın:
Yerden kalkıp kanı sildiğim gün,
Zaman koymalıydım bu yaraların adını.
Geçerdi belki diyebilmesi, kendine
Kimseye öldüğünü söyleyememesi, söylenemeyen onca şeyle birlikte
Konuşuyor musun şimdi seninle doyasıya?
Bir derin gece yarısında,
Hiçbir şeye ya da uzaklara daldığın anlara,
Gözlerimin önünde basmana yeryüzüne,
Gökyüzüne bakmana, çok oldu bakmayalı yanında
Yanında olduğumu hatırlatmanı, çok oldu duymayalı
Çok oldu, el ele geçmeyeli bir kaldırımdan diğer bir kaldırıma.
Birlikte doymayalı,
Çok oldu durmayalı, yan yana.
Hatırlarsın sende aslında:
Eylül ayı
Gece yarısı, o yağmurlu pazarı
Uzak demiştik,
Sadece bir karış mesafe kaplıyordu aramızı
Düşünmüyorduk:
Kentlerden, kilometrelerden, dertlerden sıralı mesafelerle, bir karış öte arasındaki kıyası
Buraları ve beni, unuttun belki de
Hiç karşılaşmadım, unutulmaya yüz tutmuş yüzünle.
Ama sürüyorsun,
Yüreğimin saklı odasına saplı kalan,
Öl öl bitmeyen bir yaşam.
Ölüp ölüp yeniden delirmenin,
Delirdikçe düşünmenin pahası, acı.
Hatırlamak buna rağmen seninle olan güzel anları
Severken yâr,
Sevişirken ar bilmek seni
Şairken,
Dokunmak sana, dokunur gibi bir kâğıda
Geceyken, seninle her şeyken
Geceleyin çıldıran sahipsizliği, her gece yarısının
Uyku kaçıran sesi ve uyutmayışı sessizliğin
Bir hazin gece yarısında,
Sefilken,
Şiirken,
Zamanla geçmiyorken hiçbir şey,
Her şey acıtıyorken yeniden.
Sensizliğin yazgısında, kimsesizliğin kuması olmak
Bazen, sensizliğin suçunu üzerine alman;
Bir cinayetin şahidi,
Aynı cinayetin azmettireni olman,
Sevebilmeyi beceren bir katili oynaman
Hâlâ, şubat sabahlarında ölüme rastlamak,
Yalnızlıkla takas edilen bir kimliğin sahibi olmak, yıllar sonra da kanatır kullanılmayan bir yarayı
Günaydırmayan tarihleri çentiklemesi zamanın.
Avuç içlerime yokluğunu zerk etmesi, dişlerini batıra batıra bir yılanın
Vaktin geçmesi
Sonra yeniden seninle karşılaşmak geceleri
Hayalinin rüyalarıma gelip koyduğu,
Ölür! teşhisi,
Hâlâ sonuç vermedi.
Korkuyorum, birbirimizin mezarlığı olmaktan
Aydınlanmayan karanlıktan,
Bu tufanın geçmeyecek olduğuna inanmaktan,
Korkuyorum
Sen, kalbimi kıran
Aşk, kalbimi ağrıtan
Kan sızıyor hâlâ, eski ve kullanılmayan bir yaradan
Artık gücüme de gidiyor inan,
Seni hâlâ sevebilmek, fotoğraflarından
şiirleri, başlangıçta biraz arabesk gelebilecek olsa da ve kimilerinden "ne var bunda, kelime oyunları işte" gibi sığ eleştiriler alacağını tahmin etsem de, içtenlik ve samimiyet denen şeyleri ayırtedebilenlerin, farkını anlayacağını umduğum yeni neslin kayda değer şairlerinden.
üstelik kendini aşmaktadır gün be gün;
"derin uyu,
ölü sansın yanındaki!
uykuların, yüreğim gibi derin olsun geceleri...
ölü gibi soğu, soğuktan ölür gibi yum gözlerini...
ölü gibi sessiz, ölüm gibi sonsuz, uyanmayacakmış gibi deliksiz uyu!
çünkü başkasının yanındaki uyanık gecelerin, daha da acıtır...
yakar, yıkar, kahreder beni...
artık daha fazla uzaklaşamazsın benden sevgili...
dur biraz!
yorma kendini!
kan kusucu ve katledici geceler aldım aramızdaki mesafeden...
ödünç sancılar kiraladım boşluğunun soğuğundan ve kiralık katilleri satın alan,
teni hevese müsait kadınlarından geçtim bu kentin.
aşk, dipsiz bir gösteridir, kirli kırık geçmişlerimizin karşısında...
kaç ayna kırıldı gözlerimizin âlâ karanlığında?
esir gönül, esaretin tuzağında uyuşmakta...
sancı bu ve yalancı sancı satıcılar gibi, derin uyu!
sancıları savıcı isimler rutubetle dudak kenarında!
alaz bir mevsim dönüyor dilimde...
acıtacakmış gibi güçlü, acınacakmış gibi masum zaman...
başı, sonu, dibi, ucu, aynı uçurum...
göğsüyle sırtı gibi,
ne yana dönse diğerini ardında bırakan sevgilim!
yüzüne değdim senin!
yüzüne güldüm senin!
yüz yüze, göz göze, diz dize dokunduğun özündüm senin.
dilim, köle gibi adına esir!
buğday bir ten kaybeder yitik mevsim, yitik, terk edilmiş şehir...
derin uyu,
kendini katil sansın yanındaki!
uykuların, gidişin gibi beter olsun!
derin olsun!
yaralarının gölgesindeki karanlıkta, gölgemi ara!
derin olsun gecelerin o karanlıktan da...
kokunun kayıp atlasında,
uyu!
yatakların dibinde aşk, aşk bir sonsuz dip ve sessiz bir kuyu...
yankısı prangalanan sessizliklerin düşünden, düşmanının eline düşer gibi...
vakitsiz uyu!
dilim, kesik...
dilim, köle gibi adına esir...
--spoiler--
Gözyaşı sinmiş dolu bir avuçla tokalaşmamak,
Dokundurmamak için yaslarına,
Ya da bir hüznün arasından geldiğini belli etmemek için o yeni adama;
Bazı kadınlar gözyaşlarını hep ellerinin tersiyle silerler...
--spoiler--
gerçekten vurucu cümlelere sahip bir adam.
acip kelime oyunları yapabiliyor.
biraz arabesk hüzünler taşısa da yazdıkları insan onlarda kendisini bulabiliyor.
kitabı falan çıksa da okusak, yorunları duysak diye beklemekteyim.