son dönem gençler arasında daha da bir türemiş, bazı ergenlerin " şekil " merakı nedeniyle oluşturdukları güruh. lakin bu defa hiç çekilir gibi değil, o ayrı. peki niçin?
kendilerine yaptıkları o tuhaf görüntüleri geçtim işin daha da vahim boyutu mevcuttur ki o da şu emo alfabesidir. bildiğin türkçeyi katletmek olan bu yeni alfabe ile onlar kendi aralarında nasıl iletişim kuruyorlar ben henüz çözmüş değilim. rica ederim anlayan beri gelsin zira cidden güç bir hadise. halbuki ben kendilerine ilkçağ dönemlerinin vazgeçilmez iletişim öğesi olan dumanı falan öneririm. hiç olmazsa çok daha kolay bir yoldur.
işin bir de şöyle bir vahim boyutu var tabi. giyimde kuşamda hatta iletişimin en büyük aracı dilde bile bu denli tuhaflıklara giden gençlerin derdi belli. nedir, " farklı " olmak, olabilmek. ya da bir diğer ifadeyle " şekil " merakı...
aslında bu bir yere kadar iyi. yani onlar " farklı " olmak adına sıradanlaşırken asıl " farklı " olmanın keyfini bizler sürüyoruz.
zaten sanırım işin kerametide burada.
zira bu zamanda " farklı " olabilmek " normal " kalabilmekten geçiyor.
eski misir mezopotamyasi'nda ve yeni sahra colu'nde zerzevat gibi giyinen sulugoz embesillere verilen ad. hala ayni sac kesimini kullaniyorlar, ilginc.
rexx sinemasının önünde bol miktarda görebileceğiniz, genelde bir gözlerini saçma saçlarıyla kapatan, "ulan ne olmuş bu gençliğe" dedirten çocuk(!) topluluğu.
2. dünya savaşı sonrasında, tarih birçok gençlik hareketine tanıklık etmiştir.
özellikle altmışlı ve yetmişli yıllardaki gençlik hareketleri, düzene karşı memnuniyetsizlik ve buna bağlı tepki ekseninde gelişmiş, entellektüel bir perspektifle beslenmiştir.
ancak seksenli yıllarda, sovyetlerin dağılmasıyla da birlikte tek kutuplu hale gelen dünyamız büyük bir apolitizasyon kasırgasına maruz kalmıştır.
bireyselliği ve tüketimi öven, zorlayan bu zamanlarda, doksanların dünya gençliği kendini grunge akımlarında aramış ve pasivist hareketin temellerini atmıştır.
kayıp kuşak da denilen bu gençler küreselleşme - yani amerikan kültürü dayatması- içinde kollektif problemlerden çok, bireysel problemlerine odaklanmış, aktivist, siyasi, çoğulcu bir tavır alamamışlardır.
günümüze gelirsek gençlik hareketi hala düzenden memnun değil ancak artarak büyüyen küreselleşme yüzünden bunu ezilenlerin,dünya halklarının sorunu olarak değil kendi hayatlarındaki sorunlar olarak dışa vuruyorlar.
emo ismiyle tanımladığımız ve dünyada da, ülkemizde de çok destekçisi olan hareket, tam da bu sorunların yarattığı bir alt kültür.
küreselleşmenin etkisiyle cinsiyet, bölgesel kültür ve daha bir sürü olguyu anlamsız bulan bugünün ergenlerin ve gençlerin kapitalist düzen harici bir dünyaları olmadığı ve entellektüel yetersizlikleri yüzünden tam da çağı temsil eden böyle bir hareket ürettiklerine inanıyorum.
ancak her zaman umut var. bize düşen görev bizim yaratacığımız ve bizim yetiştireceğimiz yeni nesillere ''neden hayat bu kadar sıkıcı'', '' neden kimse beni sevmiyo'', soruları yerine ''neden düzen bu kadar kötü'', ''neden yaşıtlarım açlıktan, savaştan ölüyor sorularını sordurmaktır.
hayatta tanıdıkları tek kültürün sömürgeci batı kültürü olmamasını sağlamak, bağlama çalmaktan utanç değil kıvanç duymalarını öğretmektir.
bu sadece bir rica değil üstümüze düşen sorumluluk ve hatta zorunluluktur.
saçlarını üçgen şeklinde suratlarına yapıştırmalarına az önce anlam verdiğim ergen bireyler.
ergen bireyler diyorum, konumuz ergen olmaları zaten. şimdi bunlar ergen olduklarından mütevellit bir sürü sarı, kırmızı, siyah sivilceleri vardır. bunları sebamed ve muadilleri ile kapatamayanları hayata küsüp emo olmaktadırlar. yüzlerini saçları ile örtüp insan içinde dolaşmaktadırlar. sivilceleri kuruduğunda saçlarını kestirip askere gideceklerdir. *
sivilceli çirkin suratlarını kapamak için saçlarını yandan öne eğen, yere oturan, gıcık olduğu kimselerin resimlerini çizip sonra da onu büyük bir sinirle karalayan, ota boka ağlayan, tokyo motel dinleyen gereksiz varlıklar. pardon yokluklar.
yeni neslin* bi bok sanıp benimsediği akım.en yakın zamanda norveç'in karlı ormanlarından fırlamış kanlı bir black metalci tarafından soylarının tamamen kurutulmasını temenni ediyoruz efenim.*
orta okulda ve lisede ''hadi çocuktur yapar böyle şeyler'' dediğim fakat üniversite içinde de bu tiplerden gördüğüm anda kalbime giren ağrı yüzünden durup 2 saniye nefes almama sebep olan, dükkanların önüne oturarak müşterileri korkutan,Türkçe'nin içine eden, kendilerine ait bir klavyeleri olan(ne q ne de f klavye)saçlarına ayırdıkları vakiti yararlı bir şeyler yapmak için harcasalar alim olurlar dediğim vurulasıca insancıklar.
bazen altyazılarda her şey çevrilmese daha iyi olcak dediğim anlardan birini yaşamış olmama sebep kelime. dizimax kanalında csi miami dizisinin altyazısında türkçeye 'duy' olarak çevrilmiş türkçesi duygusal olan emotional kelimesinin kısaltması.