son derece eğlenceli işkencelerden sonra tadından yenmeyen süper ötesi bir olay.
geçen gün arabamla sakin sakin gidiyorum, gözüme kestirdiğim 18 yaşlarındaki bir emoya doğru arkadan sinsi sinsi yaklaştım. adres sorma bahanesiyle ona seslendim, dallama hemen kafasını camdan içeri soktu tabi, hemen mendili ağzına kapatıp bayılttım ve attım arabamın arka koltuğuna. gölbaşı mevkiindeki evime götürdüm o hem bebeksi hem piç suratlı her tarafı pearcinglerle dolu kertenkele saçlı, dar paça pantolonlu o emoyu. ses geçirmeyen pencerelere sahip özel işkence aletlerimin bulunduğu odada bir sandalyeye bağladım.
yavaş yavaş ayılmaya kendine gelmeye başlayınca ben de heyecanlanmaya başlıyordum. gözlerini açtığında şaşkın şaşkın etrafa bakıyordu zavallı salak. karşısında beni görünce şaşırdı, sen kimsin ne işim var benim burada gibisinden çığlıklar atmaya başladı. yavaş yavaş ona yaklaştım ve suratına bir tane tokat attım ki şlappp diye bir ses çıktı ki müthiş bir haz verdi bana * .
neyse konuşmaya başladık ismini ne iş yaptığını sordum ama çok ürkekti zavallı ismini bile zor söyleyebildi, baktım pek muhabbet sarmadı hemen işe başladım. elime aldığım makasla o punk tarzı kertenkele yelesi gibi olmuş saçlarını kıtır kıtır kesmeye başladım, bok gibi jöle sürmüş saçına kıtır kıtır ediyordu. o kestiğim saç parçalarını da bir yandan ağzına tıktım ki aman tanrım bir baktım boğulacak nefes alamıyor mundar olmadan ağzına makası sokarak kusturdum. kafasını tren yolu gibi yaptıktan sonra bir sigara yaktım, yavaş yavaş havaya girmeye başlamıştım. o da ne hemen ağlamaya başladı salak şey halbuki daha ağlayacak bir şey yoktu, çok erken bırakmıştı kendisini ama neyse. güzel bir pense elime aldım önce pearcinglerinden temizledim onu teker teker çektim kulağındaki, burnundaki pearcingleri. zannedersem bu acıdan bayılmıştı vitaminsiz şey. çakı takımlarımın bulunduğu çantamdan güzel bir çakı beğendim onun için, sonra başladım yüzünü çizmeye önce rastgele çizikler attım suratına özellikle de yanaklarına. baktım böyle rastgele çizmek çok zevksiz oluyor alnına kocaman harflerle emo yazdım, çok güzel oldu ki sormayın fotoğrafını da çekmeyi ihmal etmedim ama bu da ne innesi böyle durmadan ağlıyordu ağlak şey, buna bir çözüm bulmalıydım gecem mahvolacaktı yoksa. ben de fazla işi uzatmamaya karar verdim. bir şişe eyüp sabri tuncer marka kolonyayı kafasına boşalttım ve çakmağı çakıp uzaktan izlemeye başladım aman tanrım öyle çığlıklar atıyordu ki bu kadar cırtlak bir emo sesi hiç duymamıştım ohh yes diye bağırıyordum ahhh süperdi duyduğum hazzı anlatmakta güçlük çekiyorum sayın sözlü yazarları. kulaklarındaki kıkırdakların eridiğini görebiliyordum, daha önce hiç denememiştim bunu mükemmel ötesi bir iş çıkarmıştım yine ama hemen ölmemeliydi hemen su döktüm kafasına. bu arada etrafı da iğrenç bir yanık kokusu aldı ama bu da gülün dikeniydi. neyse baktım fazla yaşamayacak aldım elime çekici önce burnunu jeneriklik bir darbeyle küt diye kırdım. ardından aldığım son model hızarla ayaklarını kestim(bu arada ölmüştü emo) artık işin gırgırını çıkarıyordum, kollarını bacaklarını simetrik şekilde kestikten sonra rahatlamış vaziyette koltuğuma oturdum ve zevk sigaramı yakarak huzura kavuştum.
meksika'da bir süredir deniyorlar bunu. ara sıra büyük gruplar "Kill the emos" diyerek saldırıyor onlara. bu olayların peşine de bazı ülkelerde "emoları koruyun" gibi duyurular yapılmaya başlanmış. sanki nesli tükenen tür.
emolarla sadece yolda karşılaşıp arkasından okkalı bir küfür etmekten başka yakınlığı bulunmayan insanların bile yapmak istediği eylemdir, anlaşılması güçtür.