basbakanin saygideger esi.
sayesinde,
sozluk yazarlarinda ve halkin bir kisminda mevcud olan basortulu fobisi azmistir.
kendisi cahil, bos bir kadin degildir. kulturludur...
ve ayrica sayesinde halkimiz gordu ki, basortululer de tatile gidebilir,
luks arabalara binebilir,
pahali giysiler giyebilir,
guzel evlerde oturabilir...
onlarin bunlari yapmasi birileri ortadan ikiye ayrilsa da gercektir.
sadece emine erdogan degil, onun sayesinde, gundeme gelmesiyle, insanlar basortululeri de gormege basladi. buna uzulmuyorum. hayiiaaar!
(bkz: acimasiz gercekler)
davos'ta şimon peres'le yaşanan gerginlikten sonra, peres hakkında "yalan söylüyor" diyerek dışişleri bakanlığı sözcülüğüne soyunmuş orta okul mezunu hanım. çok bilgili, çok kültürlü hakikaten. diplomasiyle ilgili orta okuldan kalma o yüksek donanımı sayesinde en güzel yorumu yapmış, akademisyenlere taş çıkarmıştır.**
Eğitimine Zeynep Kamil ilkokulu'nda başlamıştır. Ardından Mithatpaşa Akşam Sanat Okulu'na devam etmiştir. Emine Hanım'ın mezun olduğuna dair bir kayda ulaşılamamıştır.
eşi tek başına iktidarın güçlü başbakanı olduğu halde mütevaziliği elden bırakmamış, eşinin yoğun iş temposuna aldırmamış ve sürekli onu desteklemiştir. bir başbakan eşi olmanın doğru icraatı neyse yapmıştır.
kendisini ideolojik açıdan bakmadan eleştirmek mümkün değildir.
hayatı sürekli mücadele ile geçmiştir.
--spoiler--
21 Şubat 1955'te Fatih'te doğdu, Üsküdar'da büyüdü. Siirt'ten istanbul'a gelen bir ailenin kızı. Beş çocuklu bir ailenin son çocuğu. Mithat Paşa Akşam Sanat Okulu'ndan ders notları iyi olmasına rağmen kendi isteğiyle ayrıldı. Romancı yazar Şule Yüksel Şenler'le tanışması, hayatının dönüm noktası oldu. Şenler'in kurduğu "idealist Kadınlar Derneği"nde aktif olarak hayata katıldı. Bu faaliyetler sırasında tanıştığı Recep Tayyip Erdoğan ile 4 Temmuz 1978 tarihinde evlendi. Çiftin dört çocuğu oldu. Ahmet Burak, Necmettin Bilal, Esra ve Sümeyye.
HAKKINDA YAZILANLAR
Emine Erdoğan'ın hayatı kitap oldu
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın eşi Emine Erdoğan'ın hayatını konu alan "Emine Erdoğan: iktidara Taşıyan Kadın" adlı kitap, piyasaya çıktı.
Gazeteci Ayla Özcan'ın hazırladığı, Emine Erdoğan'ın hayatının yakınları ve onu tanıyanların gözünden anlatıldığı kitap, Birharf Yayınları tarafından yayımlandı.
Kitapta, bir yakınının "29 yıl önce giydiği gelinliği bile kimsesizlere verdi" sözleriyle hayırseverliğine dikkat çekilen Emine Erdoğan, ortanca ağabeyi Eyüp Gülbaran tarafından "Biz çok mutlu bir çocukluk geçirdik. Eski istanbul'u doya doya yaşadık. Emine, hepimizin biricik kardeşiydi. Hepimiz onun üzerine titrerdik" şeklinde anlatıldı. Kitapta, Emine Erdoğan'ın "cici anne" dediği ve annesi Hayriye Gülbaran'ın da komşusu olan ifakat Haydargil ise, "manevi kızının" kendisine çok baktığını ve annesi Hayriye Gülbaran öldüğünde göğsüne yatarak, "Sen benim ikinci annemsin, üzülme" diyerek ağladığını anlattı. Kitapta, Haydargil'in şu sözlerine yer verildi: "Annesine babasına çok baktı. Hayriye Hanımla, Cemal Beyin muhabbetleri çok güzeldi. Birbirlerini çok seviyorlardı. Annesi Emine'yi hiçbir yere bırakmazdı. '4 erkekten sonra olan o benim biricik kızım' derdi. Hep ona hayırlı bir kısmet bulsun diye dua ederdi." AK Parti Bakırköy eski ilçe Başkanı Emine Nalbantoğlu ise kitapta, Emine Erdoğan'la ilk kez 1994 yılında Bakırköy'de bir ev toplantısında tanıştığını anlatarak, "Çok etkilidir. Çok fedakardır. Emine hanım, asla emrivaki yapmaz. Ödü patlar insanlara öyle davranmaktan. israfı hiç yoktur. Kimseyi eleştirmez. Çok lüks evlerde oturabilirdi. Herkesin yaşadığı gibi yaşamayı hep tercih etti" ifadelerini kullandı.
-"LiDER EŞi DiYEMEM, LiDER MiZAÇLI BiR KADIN..."-
Kitapta, Eski Refah Partisi'nin il Hanımlar Komisyonu Başkanı Sibel Eraslan ise Başbakan Erdoğan hapse girdiğinde Emine Erdoğan'ın çalışmalarını tek başına devam ettirdiğini belirterek, Çekmeköy'de bir düğün salonundaki toplantıda partilileri teselli etmesini şöyle anlattı: "Salon tıklım tıklımdı. Salon sahibi gelip 'salon yıkılacak' diye bizi uyardı. Balkon demirleri ve merdiven tırabzanları kırıldı. Tayyip Bey'in haksız yere hapse girmesi bir infiale sebep olmuştu. Emine Hanımın geldiğini duyan herkes ağlayarak yollara düşmüştü. Kendisini içeri zorla sokabilmiştik. Yazdıkları çok güçlü bir metindi. Bizzat kendi yazmıştı. 'Bugünler geçecek, bizi güzel günler bekliyor' derken sesi titriyordu. Ağlayan herkesi teskin etti. Metaneti inanılmazdı. O kadar güçlüydü ki ve o kadar inançlı sanki başı örtülü bir amazon gibiydi. Eşi hapisteyken bile çalışmaları aksatmadı asla. Onun için sadece bir lider eşi diyemem, lider ruhlu, lider mizaçlı bir kadın..." -"ÇOK DUYGUSALDIR"- AK Parti istanbul Eski il Sosyal işler Başkan Yardımcısı Nilgün Diptaş da, Emine Erdoğan'ın bilinmeyen yönlerini şöyle anlattı: "Çok duygusaldır. Evde otururken bile ne yapsak, neler üretsek diye düşünür. Kafası hep meşguldür. Hastaya oturur üzülür, sevincini de mutlaka paylaşır. ...Sesi çok güzeldir. Evde olunca birlikte şarkı söylerdik. Ben şimdi ud kursuna gidiyorum. ...Çok iyi Arapça bilir. Kur'an-ı Kerim'i çok iyi okur. ...Nefsine çok hakimdir. Kafasına bir şey koyarsa onu mutlaka yapar. Kafasına taktığı bir şeyi mutlaka yapması lazım. ...Araba kullanmayı hem çok sever, hem de iyi araba kullanır. 1990'lı yıllarda tam yılını hatırlamıyorum, ehliyet almıştı. Sonra kullanıyordu da. Ama Tayyip Bey Belediye Başkanı olunca rahat kullanamaz oldu. Sonra da bıraktı. ...Sigara içmez, içeni de hemen uyarır, yanında asla içirtmez, içene çok kızar. Tayyip Bey de çok kızar..." Kitabın sonunda Emine Erdoğan'ın, fotoğraf albümü de yer alıyor. iÜ Turizm işletmeciliği Eğitim Programı'ndan mezun olan Ayla Özcan, 1991 yılında Meydan gazetesinde başladığı meslek yaşamını, halen Vatan gazetesinde sürdürüyor.
--spoiler--
En büyük ağabey Hüseyin, 1970'te kız kardeşi Emine'den, 15 yaşına geldiğinde örtünmesini istedi. Emine Erdoğan, olayı yıllar sonra Nasıl Örtündüler kitabının yazarı Gülay atasoy'a şöyle anlattı: "...O kadar ki ağabeyim bana örtünmem gerektiğini söylediği zaman intihar etmeyi bile düşünmüştüm. Nasıl olur da örtünürdüm! Çevremde bir tane örneği yoktu. Köy gibi bir yerde olsam neyse... Orada dikkati çekmezdim. Ama burada olamazdı. Bu karışık duygular içindeyken, bir vesileyle Şule Yüksel Şenler'le tanıştım. Bu tanışma beni çok etkiledi. Böylelikle bir Müslüman hanımın hem modern hem kültürlü hem de örtülü olabileceğini gördüm. Hemen o anda örtünmeye karar verdim."
halkın üstünde baskı yaratmak ve eşinin partisine oy kazandırmak için ona buna ağlarken, düğüne bile devletin ata uçağını kullanarak gitmesiyle nasıl bir karakteri olduğunu göstermiştir. o çok sevdiğinizi sandığınız veya seviyormuş gibi davrandığınız halkınız, açlıktan, yoksulluktan, işsizlikten bıkmış haldeyken, gemiciklerinizle, milyon dolarlık servetinizle nasıl insanları kendinize inandırdığınızı çok merak ediyorum. milyarlarca değeri olan takılarınızı, eşarplarınızı nasıl bu kadar rahat takabiliyorsunuz merak ediyorum...
asla akpli biri olmam ama sevip sevmemekten gelmez bazı düşünceler.başörtüsü var diye first lady olmayı haketmiyor diye birşey cahilene bir düşüncedir.bir başbakan eşi olarak pazardan almaz her halde başörtüsünü.vücut gösterisi yapıp saatte bilmem kaç dolar kazananların ota boka harcadıkları paralar hiç konuşulmaz.eğri oturup doğru konuşmak lazım.ben başbakan eşi olcam da bağdat caddesi ve bunun gibi bir çok yerde babalarının,eşlerinin paralarıyla hava atanlar gibi yaşamıycam.
efendim bilindiği gibi kendisi siirtli; hatta eşi tayyip bey ne zaman siirt'e gitse ya da ne zaman laf açılsa her fırsatta ben siirt'in eniştesiyim deyip duruyor. peki insanın kanını donduran o iğrenç tecavüz olayından sonra siirtli başbayandan bir laf, bir kınama ya da herhangi bir şey duyduk mu? elbette hayır. normal şartlarda bit kadar yere iki tane bank konulduğunda bile kurdela kesmeye beyiyle giden başbayan bu olayda neden sessiz peki? "şimdi bir laf ederim de seçime 1 yıl kalmışken dincileri küstürürüm, beyim de başbakanlıktan olup yüce divanda yargılanır" diye mi düşünüyor acaba? bu soruları da artık bu ekibi her fırsatta yalayan liboş takımına sormak lazım.
aslen siirtli arap bir ailenin kızıdır. süleymancılar diye bilinen cemaatten yetişmedir. gelmiş geçmiş başbakan eşlerine göre daha güleryüzlü, daha cana yakın ve dindar bir bayandır. semra özal, rahşan ecevit ve berna yılmaz'la karşılaştırılınca kıymeti bir kat daha artmaktadır. çok saklamaya çalışır ama hemen her hafta fakir fukaraya büyük oranda erzak yardımı dağıtır. (zengin olmak her zaman da kötü değilmiş demek)
akşamları eşiyle otururken dünya haritasında bir yere parmağını koyar ve 'buraya gitmek istiyorum' der.ertesi sabah sayın başbakanımız ve kabinesi özel uçaklarıyla yanlarına emine hanımı da alıp gezmeye giderler.
yapmacıklığın first lady'si..müslüman geçinmesine rağmen münafıklıktan öteye gitmez yaptıkları..bilmemkaçliralık başörtüleri gucci,versace elbiseler takılar..birinden duydum rivayet de olabilir ama kendisi işin içinde olunca daha bi inandırıcı oluyor..Şöyle ki kendileri aışveriş yapacağı zaman kocaaa bi alışveriş merkezini kapatıp 5-10 milyarlık alışveriş yapıyormuş..Bide kendisiyle ilgili şöyle bi izlenimim var.Nedende kocasıyla gittiği bütün yabancı memleket gezilerinde sanki öbür başbakan eşleri tarafından pek de siklenmiyor görüntüsü veriyor..
ota boka ağlayan kişilik. son olarak pakistan'a yardım kampanyaında ağladı. gazze'de ağladı. ama bu kadının hiç, terör şehitlerine, işsizlikten bunalıp intihar eden gençlere, elektrik parasını ödeyemeyip mum ışığından çıkan yangınla ölen aileye ağladığını görmedim? bu kadının vidanı, hüzün şekli değişik yada ağlamak için ben bilmem beyim bilir felsefesinde.