evrak satan bir adam.. siz onların sağda solda hamasi nutuklar atmalarına kanmayın..
--spoiler--
DPT'de grup başkanı iken Emin Çölaşan da DTP'de uzman yardımcısı olarak çalışıyordu. Bir ara baktık ki bizim bütün evraklar Cumhuriyet gazetesinde çıkmaya başladı. Evrakları kimin verdiğini bulamıyorduk. Bunun için ben bir teklifte bulundum. Bir tane gizli evrakı, var olan 4 dairemize birer harfini değiştirerek verelim. O zaman evrakları kimin sızdırdığını kolaylıkla buluruz. Evrakları dağıttık, ertesi gün Cumhuriyet gazetesinde Sosyal Planlama'ya gönderdiğimiz evrak yayınlandı. Sosyal Planlama Daire Başkanı Nevzat Yalçıntaş'a evrakın kendi dairesinden çıktığını söyledik. O da evrakın akışından hangi şubeden çıktığını tespit etti. Evrakları Çölaşan'ın çıkardığı tespit edildi. Cumhuriyet gazetesinin sahibi de Çölaşan'ın evrakları para karşılığı sattığını itiraf etti.
doğru söyleyenin 9 köyden kovulduğunun kanıtı olan yazar. belgesiz dökümansız asla yazı yazmaz, şakirt satılmış kalemler gibi de iftira atmaz, gerçekleri yazar.
çıkarları için çölleri aşan yazar. aydın doğan'ın hürriyeti'nde defalarca yazıları sansürlenmiş umursamamış kişi. ne zaman ki kovuldu anti doğancı oldu. ama gariptir yine doğan'ın desteğiyle çıkan sözcü'de yazıyor.
18 eylül 2012 tarihli köşe yazısında gerçekleri okuyucusunun yüzüne tokat gibi yapıştıran gazeteci.
--spoiler--
Sevgili okuyucularım, Türkiyede şehit cenazesi kaldırmaktan yorgun düştük.
Cumartesi günü dört askerimiz, pazar sabahı sekiz polisimiz şehitler kervanına katıldı.
Bir askerimizin naaşı kayıp!
Afyondaki patlamada şehit düşen 24 askerimizin cenazeleri ise aradan 11 gün geçtikten sonra
kaldırılabildi. Afyon şehitleri için özel lehimlenmiş
tabutlar yapıldı ki, toprağa verilirken kapakları açılmasın, tabutun içinde ne olduğunu hiç kimse göremesin…
Çünkü o tabutlar boş.
Patlama sonrasında şehitlerimiz un ufak olmuştu.
Yüzlerce metre öteye savrulan o küçücük beden parçalarının kime ait olduğu belli değildi.
Üstelik bunlar bir de yanmıştı.
Evet, o tabutlar boş.
içlerinde hiçbir şey yokken
toprağa verildi.
Bunları yazmak beni de, elbette okuyan sizleri de altüst ediyor ama gerçek bu.
Sonra geldik cumartesi gününe, dört askerimizi PKK saldırısında yitirdik.
Pazar sabahı ise yine acı bir haberle uyandık.
Bingölde sekiz polisimiz şehit.
--spoiler--
28 Temmuz 2012 tarihli bir oğlumuz oldu adlı yazısında iktidarın dış politikada ülkeyi getirdiği içinden çıkılmaz ve onursuz, gurursuz, etrafa pislik saçan halkmış gibi olan durumu özetlemiş.
senelerdir bilip tanıdığım ancak istisna birkaç kitap ve yazısı hariç takip etmediğim bir yazar iken malum güruh sayesinde her gün okumak durumuna kaldığım insandır aynı zamanda.
zira daha iyi yazmalarına rağmen diğer muhalif yazarlar bir köşede çürümeye terkedildi.
türkiye bu haldeyken okunulması gereken ender yazarlardandır. okuyun derim. amma tabi, ampul altı okunmaz. şayet okunursa ampul patlar. olmayan organlara zarardır.
sistemin büyük çarklarından olan kukla gazetelerde çalıştırılmayan yazar. he kendisi ister miydi çalışmak? bence evet. niye? daha fazla kişiye ulaşmak için.
ama biliyoruz ki yazılmaması gerekenleri yazıyorsan bu ülkede ya kovulursun yada suikaste kurban gidersin.
örnekleri çokça bulunmakta.
16 şubat 2012 sözcü gazetesi sürmanşeti'nde kullandığı resimden sonra, atatürk le alay eden çağdaş kızları da haber yapmazsa, nasıl bir omurgaya sahip olduğunu göreceğiz.
eğer gerçekten kendine gazeteci diyor ise o çağdaş kızları da haber yapar. ha yapar mı, o kadar gelişemedi.