kendi çapında iftiralar atıyor, gazeteye bol bol tazminat ödetiyordu. hangi işyeri sahibi kendisini hergün mahkemelik yapan işçisine tahammül edebilir ki?
habertürk'in internet sayfasında pınar altuğ ve carmen elektra kadar bile haber değeri taşımayan olay.
ama ilginçtir, asıl haber sitede yer almazken, hiç bahsedilmemişken, bu habere melih gökçek'in verdiği tepki haber olmuştur. nasıl bir habercilik anlayışıdır bu anlayan varsa beri gelsin. ufuk güldemir'in en önemli özelliklerinden birinin "haberi yıkma" olduğu söylendiği hatırlanırsa, habertürk'ün bugün yazılı basında ve internetteki bir çok haber sitesinde flaş haber olan bu olayı görmemezlikten gelmesi anlaşılmaz.
kişilik haklarına saldırmakdan aldığı tazminat cezaları dünyanın etrafını iki kere tur atan adamın nesini savunursunuz anlamadım gitti, muhalif gazeteciymiş, ulan bu adam muhalifse oray eğin muhalifin allahı, neden bu adam savunulurken o adam kötülenir?
sanırım çok basit, emin çölaşan ak parti muhalifi, oray eğin değil, bazı maymuncuklar tarafından ajdar anık, ak partiye muhalif olsa dünyanın en büyük sanatcısı ilan edilir.
emin çölaşan acaba siyasi yazılar yazmasa, ona buna asılsız giydirmese, kim okur bu adamı, edebiyat bilgisi nedir mesala? bir roman yazabilirmi? hayal gücü, melih gökçek'e tazminat ödemek için kurduğu senaryolardan başka ne işe yarar?
ankara belediye başkanı melih gökçek'in bayrakları yarıya indirecem lafını hiç tasvip etmedim ayrıca, değil bayrak indirmek, işemek için pantolonunu indiren şerefsizdir, fermuarı açsam yeter.
sayın emin çölaşan, buraları okurmusun okumazmısın bilmem ama melih gökçek olmasa sen bir hiçsin!
gerçekleri söyleyen, sözünü sakınmayan bir köşe yazarının işine son verilmesidir. fakat iktidar yanlısı medya ve onların şakşakçıları tarafından işine son verilmiştir. işine son vererek onu susturmanın mümkün olduğunu düşünmek nasıl bir zihniyettir merak etmekteyim.*
akp faşizminin 22 temmuz parodisinden sonraki uygulamalarını irdeleyecek olursak;
1) musa'nın çocukları, musa'nın gül'ü, musa'nın mücahidi gibi kitapların yazarı ergun poyraz apar topar gözaltına alındı.
2) bir akp milletvekili üstelik eski solcu kimliği olan bir zevat, anayasadan atatürk ilkelerinin çıkarılmasını önerdi.
3) sabah gazetesinin tek muhalif yazarı yılmaz özdil köşesinden ayrılmak zorunda bırakıldı.
4) 22 senedir hürriyet gazetesi'nde yazan muhalif yazar emin çölaşan'ın işine son verildi. gazete bir hafta önce muhalif yazar yılmaz özdil'i saflarına katmıştı. bu hareketin kamuoyunda yazdıkları her zaman önem teşkil eden çölaşan'ın işine son verilmesine gösterilecek tepkiyi savuşturnak için yapıldığı anlaşıldı. çölaşan kadar popüler olmayan başka bir muhalifi saflarına katarak çölaşan depreminin şiddetini azaltmaya çalıştılar.
işte akp demokrasisi, işte akp'nin öngördüğü düşünce özgürlüğü. ülkeye küfredenleri savunan demokrasi(!) havarilerini göreve çağırıyoruz.
bilmem farkında mısın ama çoşkunların bekirle beraber sayıp sövdüğünüz, aşağıladığınız, seçimlerini beğenmediğiniz bu halka şimdi daha yakın olacaksın sanıyorum. "kıraathane ağzıyla konuşan ama nasıl olduysa bir gazetede köşe yazarı olan adam" ironisini oynadın hayatın boyunca. şimdi ironin bitti. o yüzden sana çalışabileceğin bir kuruluş öneriyorum:
bu olayı bir bakıma medyanın en çok kazandıran sektörlerden biri haline gelip medya kuruluşlarının holding, başındaki insanların da holding patronu haline gelmesinin doğal bir sonucu olarak görebiliriz.
medya tüm objektifliğiyle haberleri insanlara ulaştırmak görevinin yanında farklı düşüncelerin , önemli konumlara gelmiş kişilerin subjektif düşüncelerinin de yansıtılabildiği bir alan olarak kendine yer bulmuştur bunca yıldır. muhalif bünyelerin ülkenin herhangi bir yanındaki herhangi bir işleyişin yanlışlığını anlatmak için kullandıkları yegane araçtır. osmanlı döneminde bile -ki istibdat dönemi denilen abdülhamit dönemi de dahil olmak üzere- rejime veya padişaha muhalif aydınlar takma isimlerle de olsa gazetelerde yazılarını yazmış, neticede etkiledikleri kitlelerle abdülhamit'in meşrutiyeti ilan etmesine bir şekilde vesile olmuşlardır. o zamanlar gazeteler küçük şahıs matbaalarında basılır ulaştıkları kitleler de oldukça sınırlı olurdu. bugün ise devasa tesislerde milyonlara ulaşan tirajlardan bahsediyoruz. bu tabloya baktığımızda pastanın büyüklüğü sebebiyle sahip olanlar da büyük patronlar oluyor doğal olarak. tüm dünyada da durum bundan farklı değil. medya patronları artık iş dünyasının en önemli isimleri konumuna gelmiş durumda. hangi ülkede ya da hangi sektörde olursanız olun iş dünyasının bir ferdiyseniz düşünceleriniz hükümetle uyuşmasa bile keskin zıtlaşmalardan kaçınırsınız çünkü aksi takdirde bir sorun mutlaka çıkar karşınıza. bu noktada tartışılması gereken medyanın iş dünyasının en önemli sektörlerinden biri haline gelmesinden sonra tarafsızlığını hala koruyup koruyamayacağı, objektifliği korumak için hangi kuruluşların ne şekilde önlemler alabileceği olabilir. bunları da zamanla göreceğiz.
emin çölaşan olayına döndüğümüzde, ülkenin tartışmasız en çok okuduğu yazardır kendisi. seveni de vardır sevmeyeni de. seveni de okur emin çölaşan bugün ne yazmış diye sevmeyeni de okur bu adam ne diyor bugün yahu diye. sonuç olarak halkın bu kadar önünde olan bir yazarın işine son verilmesi , siyasi dönem açısından düşünüldüğünde de oldukça tepki çekmiştir. ama böyle insanların yazılarını iletmelerini engellemek de mümkün olmaz , eminim ki kendisi yazılarını bir şekilde halka yine ulaştıracaktır. belki en yüksek tirajlı gazetedeki köşesinden yazılarını okuyamayacağız ama her yazdığı zaten bir şekilde haber değeri taşıyacak bundan sonra ve bir gazetenin köşesinde değil hepsinin gündem haberlerinde göreceğiz yazdıklarını.
sonuç olarak bundan önce birçok yazarın işine son verilmiştir bundan sonra da birçok yazarın işine son verilecektir. belki de bugün yazan birçok yazarın bazı yazıları da bir sebeple geri dönmektedir. bugün geçerli olan oyunun kuralları da bunu gerektirmektedir oyunun kurallarını değiştirmek içinse öncelikle oyunu kazanmalısınız.