gazetenin yazdığı yazıdan dolayı emin çölaşanın işine son verdiğini düşünmek saçmalıktır. eğer yazıdan dolayı işine son verilecek olsa yazısını gazete neden yayınlasın. emin çölaşanın her defasında akp yi eleştiriyormuş gibi çoğu insanın kutsallarına edepsiz ve hayasız bir şekilde saldırması hürriyet gibi bir gazeteyi dahi sonunda rahatsız etmiş olması kuvvetle muhtemeldir. ve bu durumu gayet güzel kullanan emin çölaşan için herkes bir anda ayağa kalkacak "görüyormusun ahali artık koskoca emin ağaya bile el uzatma cürretini gösterdiler" diye ortalığı inim inim inletecek, bu sırada kimileri bu gazeteciyi o kadar büyütecek o kadar büyütecek ki şeriat tehlikesinin karşısında ki koca bir nefer gibi taltif edilecek ve muhteşem emin ağa arkasına koca bir kitleyi alarak bir başka gazeteye transfer olacak, içindekileri orada kusmaya devam edecek, bu sırada dolgun maaşını almaya devam edecektir. ve tabi ki yeni yayın organında yazacakları ile kamuoyunda yeni izler bırakacaktır.
(bkz: bok atıp iz bırakanlar)
copy/pasteden atılmış olaması muhtemel yazardır. Zira bugün yayınladığı yazı kendi yazısı değildi, kimilerine*bölücü diyen,bir takım islam * adı altında yayın yapan grubun yazısıydı.
edit: bu halk bunları istedi herhalde. bu halk bugünleri görmek istedi herhalde. bu halk bunların hesabını boyle soruyor herhalde. bu halka kanıt gösterirsen kötü oluyorsun. bu halk halinden memnun herhalde. o yuzden emin çölaşan gibilere ihtiyaç yok herhalde. bu halk gazete okuyor mu ki zaten, bu halk hürriyet yerine kelebek ekini okuyor herhalde. hesap falan soran olmaz bu halk buna müstehak. şimdi okusun sadece saroscuları ve ikinci cumhuriyetcileri.**
emin çölaşan gibi gazetedeki muhalif bir sesi barındırıp objektifliği yakalamak ve bunun yanında ülkenin her kesimine hitab etmek varken -ki zaten şu zamana kadar yaptıkları da buydu; faraza, ben gazetemden başka bir gazete alıyorsam hürriyet oluyordu: emin çölaşan için tabi ki de, şimdi onu da almam gider güneş alırım, el değiştirmiş sözcü alırım ne bileyim muhalefet yapmayı bileni alırım, iktidarı ne de olsa her yerde görmek mümkün*- işine son verip, kimlerin arkasında olduklarını gösterdikleri durumdur. biz bu arkalarında olma hikayesini bilmiyor muyduk? tabi ki de biliyorduk, eşsiz küresel sermayenin tabi ki de ve larry king'in!!!
kaldı ki bu gibi bir eylem farklı sebeplerden de gelişmiş olabilir, mesela maaşın yeterli bulunmaması gibi, emeklilik gibi ya da benzeri herhangi bir konu gibi.
aksi halde çoğu insanın tahminleri doğrultusunda* işine son verilmiş ise ve sözlüğümüz gibi güzel her görüşü, göremeyeni, görüşmeyeni bünyesinde barındıran sözlüğümüzde "çok da iyi yapıldı hürriyete yakışmıyodu ki" gibi sözler sarfediliyorsa, burdan moderatöre bir çağırım olacaktır:
silin beni ve benim gibi olanları eğer bilgiye, doğruya giden yol buysa!
nerdeyse yazdıklarının hepsine şüpheyle baksamda, doğru ya da yanlış tutarlı bir duruşu vardı.
toplumun belirli bir kesminin nasıl düşündüğünü bize gösteren bir yazardı. yazık olmuş.
bekir coşkun'un da tepki göstererek istifa ettiği söylentilerinin çıkmasına neden olan haber. etti iki. özdemir ince'ye de yol verilirse gayet isabet olur. böylece hürriyet gerçek kimliğine kavuşmuş olur. ahmet hakan'ı, cüneyt ülsever'i, demirbaş özkök'ü ile kendileri çalar kendileri oynarlar artık.
hürriyet'in patronun değil okurların gazetesi olduğu geyiği söylenir hep. göreceğiz bakalım. gerçi uzun bir süredir sadık okuyucuları bile nefret etmeye başlamıştı hürriyetten ve sadece bu adı geçen yazarların hatırına alıyorlardı.
hayırlı uğurlu olsun efendim, bunlar daha başlangıç bir süre sonra iktidardakilere gözünün üstünde kaşın var bile denilemeyecek günler gelecek.
oysa en despot iktidarların bile muhalefete ihtiyacı vardır. yoksa kendi elleri ile göstermelik de olsa yaratırlar ki rejim meşru gözüksün.
ertuğrul özkök'ün bugünkü köşesinde ipin ucunu gösterdiği durumdur:
"samimiyetle, duyguyla, bilgiyle, mizahla, tarafsızlıkla yapılan muhalefet, çifte su verilmiş çelik gibi oluyor.
ona kimsenin itirazı kalmıyor.
ama hakaret, iftira, takıntı, lakap takma, haksızlık gibi şeyleri muhaliflik gibi sunmaya kalktığınız zaman iş değişiyor.
onları okudukça şunu düşünüyorum:
bu tavır özünde iktidara muhalif değil, tam aksine müttefik bir tavırdır."
iktidarı yeteri kadar şakşaklayan bir gazete için yapılabilecek en doğru davranış çünkü emin çölaşan iktidar muhalefet ayrımı yapmadan herkesi eleştiren ve doğruları söyleyen bir adam .. he emin çölaşan yazarlığından birşey kaybetti mi hürriyetten kovularak hayır aksine kazandı çünkü bu ülkede böyle taraflı gazeteler ve gazetecilik kimse istemiyor ve istemiyecek... boşuna dememişler gazeteci olmak isteyen birine babası çok güzel meslek seçtin yalnış memleket seçtin (bkz: !!!)
kılıf budur. yarın öbürgün "emin çölaşan'ın işine neden son verdiniz?" sorusuyla karşılaşınca "hakaret, iftira, takıntı, lakap takma, haksızlık gibi şeyleri muhaliflik gibi sunmaya kalkan birisiydi, bu tavrı özünde iktidara muhalif değil, onunla müttefik bir tavırdı!" denilecektir.
okkalısından bir "hadi lan oradan!" çakıyorum sayın özkök'e, peşin peşin...
güneş balçıkla sıvanmazmış. emin çölaşan' da kendisine yakışmayan grubun bir üyesi olmaktan kurtuldu bence. onu sevenerli mutlaka bulur yazılarını okur. hürriyetten ayrılması mesleği bırakması anlamına gelmiyor ne de olsa. keskin kalemi yine birilerini rahatsız etmeye devam edecek. yine bir yerlerden kovulacak belki. doğru söyleyeni 9 köyden kovmuşlar. bekir coşkun gibi 10. köye yerleşir o zaman.
hürriyet gazetesini almamak için yeterli ikinci bir sebep daha. iyi olmuştur. önceden demokrasiyi savunan insanların çıkarları için taraf değiştirdikleri ve bu seferde karşıt görüşleri savundukları bir ortamda bulunmak zaten yakışmazdı. nice onuncu köylere... *
bundan böyle ertuğrul özkök yazılarının okunmamasını gerektiren hadisedir. zira emin çölaşan sız bir ertuğrul özkök yazısı bizi toz pembe bir hayat yaşıyor olduğumuza inandırabilir.