düğünüme yirmi gün kala kaybettiğim kardeşim, karındaşım. en son sabah beni işe bıraktıktan sonra gördüğüm, öğlen morgda teşhis ettiğim, üzerinden tam sekiz ay geçmesine rağmen dün gibi taze olan, her sabah fotoğrafına bakıp günaydın dediğim, hala her gün dertleştiğim, çok çok çok özlediğim. yokluğuna inanamadığım, inanmak istemediğim.
bundan 3 sene önceydi. üniversite son sınıftaydım ve yarı zamanlı bir işte çalışıyordum.
bir gün öğle molası henüz bitmişken aynı bölümü okuduğumuz ev arkadaşım aradı. "abi" dedi. "emin ahmet vefat etmiş. ben de hastanedeyim şu anda. haberin olsun."
insan algılayamıyor önce. yaşıtının, sapasağlam birinin aniden ölüme geçiş yapabileceğini kavrayamıyor.
"oğlum ne diyorsun sen" dedim. "emin misin? yani söylediğin şey çok ciddi. kaza filan olmuştur yaralanmıştır en fazla?"
dediği doğruymuş ev arkadaşımın. morgta teşhis etmişler.
sonrasında hastaneye gidiş, ailesinin durumu, cenazesi derken rahmetliyi toprağa teslim ettik. ne de çabuk geçmiş 3 sene. tabi bizler kendi derdimize düştük. acaba ailesine de çabuk mu geçti bu 3 yıl? abisi, ablası ve bir kardeşi vardı. bir de onlardan dinlemeli.
ahmet çok iyi bir insandı. hani kör ölür badem gözlü olur misali değil. gerçekten iyi bir insandı öncelikle. çalışkandı. muhtemelen mezun olsa idi şu anda çok saygın bir firmada mesleğini icra ediyor olacaktı.
ama kaderin önüne geçilmiyor. insan plan yaparmış, kader gülermiş. biz yarına çıkacağımız garantiymiş gibi çalışıyoruz. arada bir geriye çekilip durup düşünmek lazım ama zor işte. toplumsal hayat ezip geçiyor insanı.
bu vesileyle şu mübarek mirac gecesinde rahmetli kardeşimi yâd etmek istedim. ruhu şâd, mekanı cennet olsun.