Bugün bana bir aydınlatma yaşatmış enfes bir beyindir. Okuduğum şeyler arasında kafasının içi satır satır bağlantılarla dolu, beyninde müthiş bir düzene sahip bir kalem.
yahudi kökenli sosyolog düşünür. 1858-1917 yılları arasında yaşamıştır. intahar adlı eseri vardır. toplumsal dayanışmayı 2 ye ayrırır mekanik dayanışma ve organik dayanışma diye.
karl marx'ı ve anarşizmi oldukça etkilemiş, devrimci içgüdünün artık tahribatla birşeyler yapmaya çalışabilecek kadar insanı yoldan çıkarabileceğini ortaya koymuştur.
Anomi, dinlerin kökeni, gibi enteresan kavram ve konuları ele almış ama -çatışmacı tarafta yeralan biri olarak- oldukça yanıldığı saptamaları olduğunu düşündüğüm işlevciliğin en önemli temsilcisi sosyologtur. Zanımca birazda incelediği konulardan olsa gerek makro-sosyoloji değilde mikro-sosyolojiye oldukça saplandığını düşünüyorum. Yine de daha ileriki dönemde Parson'un da çalışmalarıyla özellikle Amerika'da etkisi görülmüştür.
insanı, toplumu ve davranışlarını ağaçla ve hayvanla açıklamaya çalışan sosyologdur. durkheim'a fazlasıyla değer veren bir hocaya(yard doç olur kendisi) ödevi hazırlarken biyoloji, kimya ve fizikten yararlanabilir miyim diye sorduğumda terslenmiştim. bu ne lahana turşusu hocam?
ölüm tarihini ilk gördüğümde 1. dünya savaşını tartışacak fazla zamanı olmamış diye düşündüğüm daha sonrasında oğlunun savaşta vefatı üzerine öldüğünü öğrendiğim için üzüldüğüm kurucu sosyolog.
sosyolojizm ekolünün kurucusu, bireyin toplum tarafından belirlendiğini ileri süren ondokuzuncu yüzyıl fransız toplum düşünürü. durkheim, toplumsal olguların kendi başlarına var olduklarını ileri sürerek psikolojik açıklamalar yapan bilim insanlarının görüşlerine karşı çıkmıştır. ona göre toplumda yaşayan bireylerin her türlü davranışlarını, düşüncelerini ve inançlarını toplum belirlemektedir.
durkheim kendi iddialarını kanıtlamak için çeşitli araştırmalar yapmıştır. intihar adlı araştırması da bireyin toplum tarafından belirlendiğini kanıtlamaya yöneliktir. durkheimın yaşadığı dönemde intiharın nedeni genellikle psikolojik olarak açıklanmasına karşın durkheim bunu kabul etmemiş ve intiharın asıl nedeninin bireyi de psikolojisini de belirleyen toplum olduğunu ortaya atmıştır. ona göre bir toplumda inançların, değerlerin, törelerin ve normların yoğunluğu o toplumun bireyleri ne kadar sıkı bir şekilde toplumdaki düzene bağladığı ve o düzenle kaynaştırdığını belirler. değerleri ve inançları katı olan toplumlarda ortaya çıkan intihar biçimiyle değerleri ve inançları gevşek olan toplumda ortaya çıkan intihar biçimi birbirinden farklıdır.
durkheim bu anlamda dört tip intihar belirlemiştir. anomik intihar, bencil intihar, özgeci intihar, kaderci intihar. bu intiharları belirlerken bireysel değil de toplumsal karakteristikleri dikkate almıştır. intiharla ilgili yaptığı araştırmalarda genel olarak toplumsal karakterlerin belirlemesiyle bu intihar türleri açıklanmıştır.
anomik intihar toplumlarda geçiş dönemlerinde ortaya çıkan intihar türüdür. Geçiş dönemlerinde toplumda inançlar ve değerler sarsılmaktadır. toplumsal düzen allak bullak olduğu için bireyler eskiden beri alışık oldukları konumlarını kaybederler ve alışık oldukları türden davranışlar sergilemezler. insanlar bu dönemde değer boşluğu yaşamaktadırlar. bu döneme normsuzluk, değersizlik hakimdir. insanlar ekonomik, siyasal ve kültürel açıdan belirsizliklerle karşı karşıyadırlar. ekonomik iflaslar artar, aile içindeki geçimsizlikler had safhaya ulaşır, kim kime dum duma bir toplumsal yaşantı vardır. kaos ve karışıklık çok belirgindir. bu dönemde anomik intihar eğilimi artar. ancak, bu dönem sonsuza dek sürmez. bir süre sonra toplumda düzen hakim olmaya başlar ve artık anomik intihar türüne daha az rastlanır. bencil intihar ise bireylerin kendi amaç ve isteklerine ulaşamamaları, toplumdan bekledikleri yaşam ve ilişki kalıplarını bulamamaları durumunda söz konusu olur. bencil intihar bireysel arzu ve isteklerin belirleyici olduğu toplumların temel bir özelliğidir. özgeci intihar ise insanların yardımseverlik ve başka insanları önemsedikleri bir kültürde ortaya çıkar. bu intiharda birey toplumun veya cemaatin ali menfaatleri için kendi yaşamından vazgeçer. kaderci intihar ise bireyin intiharı kendi yaşantısının vazgeçilmez ve zorunlu bir parçası olarak düşünmesi ve algılamasıyla birlikte meydana gelir. birey yaşantıyı kendi iradesi ve tercihinin bir sonucu olarak değil zorunlu bir kaderin parçası olarak gördüğü için kendi hayatına son verir.
durkheim bu intiharları, protestan, katolik ve yahudi toplumlarda araştırmalar yaparak ve araştırma sonuçlarını karşılaştırarak açıklamaya çalışmıştır. protestan toplumlar, katolik toplumlar ve yahudi toplumlar birbirinden tamamen farklı değer ve inanç sitemlerine hakimdir. dolaysıyla durkheim bu toplumlarda intiharın birbirinden anlamlı bir şekilde farklılık gösterdiğini bulmuştur.
durkheimın, intihar adlı sosyolojide çok klasik sayılan eserinin dışında toplumsal işbölümü, dinsel yaşamın ilkel biçimleri ve sosyolojik yöntemin kuralları adlı kitapları vardır.
toplumsal işbölümünde durkeim ilk toplumlardan itibaren toplumların evrime dayalı olarak gelişimini açıklar. ona göre toplumda işbölümü ve farklılaşmanın artışı ve gelişiminin yanında nüfus artışı toplumun gelişimini belirlemektedir. bu açıdan organik ve mekanik dayanışma tiplerinin hakim olduğu iki farklı toplum bulunmaktadır. organik dayanışma modern toplumlarda hakimdir. bu dayanışma, işbölümünün ve farklılaşmanın çok yüksek olduğu toplumların temel bir özelliğidir. tersine mekanik dayanışmanın hakim olduğu geleneksel toplumlarda işbölümü ve farklılaşma modern toplumlardan çok azdır. mekanik dayanışmanın olduğu toplumları benzerlik ve ortak bilinç belirler. toplumlarda ilk dönemlerden itibaren farklılaşma ve işbölümü artmıştır. geleneksel toplumda hakim olan işbölümünün yerini modern toplumda işbölümüne dayalı dayanışma almıştır.
dinsel yaşamın ilkel biçimleri adlı kitabında durkheim dinin toplumun evrimine bağlı olarak evrildiğini ileri sürer. ona göre ilk toplumlardaki basit toplumsal yapıdan kaynaklanan basit dinsel inançlar varken zaman içinde tek tanrılı dinler ortaya çıkmıştır. tek tanrılı dinler daha gelişmiş yapısı olan toplumlarda ortaya çıkmıştır. durkheima göre her zaman dini toplum beliler. insanlar her zaman topluma inanırlar ancak tanrıya inandıklarını düşünürler. durkheima göre din toplum için gereklidir. bunun nedeni toplumda düzeni sağlamasıdır. dinler, tarih içinde toplumların evrim geçirmesine paralel olarak evrim geçirmiş ve en sonunda modern toplumlarda bulunan dinler ortaya çıkmıştır.
sosyolojik yöntemin kurallarında durkheim, sosyolojide nesnel bir yöntemin uygulanması gerektiğini savunur. ona göre biyoloji ve fizik gibi doğa bilimlerinin yöntemiyle sosyolojinin yöntemi aynıdır. bilim adamı bilimsel araştırmalarda herkes için geçerli olabilecek doğrulara ulaşabilir. toplumsal gerçekler şeyler gibi araştırılmalıdır. sosyolog, bir toplumsal gerçeği başka bir toplumsal gerçekle açıklamalıdır. toplumsal olgularla ilgili doğru dürüst bilgiye ulaşmak için sosyoloğun, birbirinden farklı toplumların araştırma sonuçlarını birbiriyle karşılaştırılarak belirli değerlendirmelerde bulunması gerekir.
felsefeci ve düşünür. darvin'in bir başka versiyonu. darvin,maymunun evrimleşerek insan olduğunu iddia atmekte. tıpkı onun gibi insan beyninin de evrimleşerek- üç aşamadan- geçerek önce allah, sonra totem ve sonra da materyalizm aşamalarına ulaşır. ona göre her insan beyni evrim geçirerek materyalizme ulaşır bu felsefi görüş 20. yüzyıl başlarında nietche tarafından çürütülmüştür..
Realiteyi araştırmanın ilimle olduğunu ancak realitenin doğru veya yanlışlığının ilimle ilgisinin olmadığını söyleyen ve bu nedenden dolayı küfre giren yahudi filozoftur.
ayrıca ziya gökalp bu filozoftan etkilenerek çalışmalarını sürdürmüştür.artık ne kadar makbul olduğunu anlarsınız...
durkheim sosyolojinin akademik bir disiplin olarak gelişmesinde önemli bir isimdir.
durkheim'ın endüstri sosyolojisi, toplumsal sapma, yöntem, din ve bilgi sosyolojisi alanlarında yazdığı eserler sosyoloji için yaratıcı olarak kabul edilen temel eserler vermiştir.
durkheim'ın epistomolojisi, toplumu iki ayrı yapıya bölme sonucunu doğurmuştur. sosyoloğun nedensel ilişkiler kurmasını sağlayan, toplumsal evrimin belirleyici faktörü olarak toplumsal ortam ile pasif bir toplumsallaşma süreci olarak tamamlanan öznel durum.
durkheim sosyolojiyi, geleneksel felsefi sorunları, deneyici bir yolla ele alarak açıklağa kavuşturmada kullanılabilecek olan yeni bir bilim olarak görmüştür. durkheim da comte gibi toplum yaşamının, doğal dünyayı inceleyen bilginlerin sahip olduğu aynı nesnellikle incelenmesi gerektiğine inanmıştır.
Sosyoloji'nin kurucu babası olarak bilinen Fransız toplumbilimci.
Toplumbilimine yaptığı katkılar ise şöyle sıralanabilir:
-Sosyolojiyi diger sosyal bilimlerden ayırmış ve farklı yonlerini ortaya koymuştur.
-Kuramsal spekülasyonlara destek olması acısından empirik veriler üzerinde vurgu yapmıstır.
-işbölümü ve onun toplumsal hayat üzerindeki etkilerini vurgulamıştır.
-ortak değerler ve ahlaki kuralların gerekliliği ya da kolektif vicdan üzerine tartışmıştır.
-Functionalism yani işlevsellik de katkıda bulunduğu konulardan biridir.
Durkheim'a gore; toplumsal gercekler sosyolojinin konusudur. Dolayısıyla da biyolojik ve psikolojik olgulardan ayrı çalışılması gerekmektedir.
toplumsal gerçekler, bireyler üzerinde ikna edici etkiye sahip olan davranış biçimleridir.
sosyalleşme ve eğitim yoluyla bu kurallar bireylerin bilincinde yerleşmeye başlar. boylelikle bu sınırlamalar ve yol gösterimler ile bireyler toplumsal kurallara uymaya başlarlar.
(bkz: Human dualism) bu kavramı anlatırken Durkheim, insanlarda iki tür bilincin-vicdanın oldugunu bildirir. Ona gore, ilki grup vicdanı, digeri ise sahsi ve farklı olan vicdan. bu ikincisi bizi birey yapan vicdandır.
sosyolojinin babası olması için fazla hayalperest olduğunu düşünüyorum.
işlevselci yaklaşım
toplumda her bireyin işlevleri olduğundan ve iş bölümlerinde bireyselleşmenin faydalarından bahseder iyi hoş
ancak durkheim'ın hukukla ilgili bir düşüncesi var
ilkel toplum modern topluma geçerken baskıcı hukuk, onarıcı hukuka doğru ilerler
peki çok sayın durkheim,
zaman geçtikçe toplumsal faktörleri esas alan hukuk, yeni tasnif edilen suçlar ve cezai yaptırımlarla onarıcılıktan ziyade daraltıcı bir yoruma sahip olmuyor mu?
toplum bilimci olup yaklaşımına ideolojileri, çatışmaları, güç kavramlarını ele almayan bir toplum bilimci olmak garip geldi bana.
en azından işlevsel yaklaşımında oldukça eksik nitelikler bulunduruyor
neyse lan nereden aklıma geldiyse.