oda da sigara içip balkonun kapısını açmamak ayrı meseledir. bilgisayar başında fazla kalmak ayrı bir mesele. gece geç yatmak ayrı, sabah geç kalkmak ayrı. tam anlamıyla ensenize çökmüş yaptığınız tüm hareketleri takip eden, sürekli yakınmak için sebep arayan babayla aynı evi paylaşmaktır. zor zanattır vesselam.
kırık plak edasıyla hergün kafanızı aynı sözcük ve de cümlelerle ütülüyorsa allah yardımcınız olsun denilesi durumdur.
ben senin yaşındayken le başlayan ve de bitmeyen açıklamalar beyninizi zonklatabilir.
yeni yeni huylar edinip, yıllardır tanıdığınızı zannettiğiniz babanızı tanımadığınızı anlayacağınız dönemdir. böyle bir garip karmaşadır ama hiç yaşlansız istemezsiniz yine de.
sabah erken kalktığı için her gün aynı laf 'günün yarısı bitti' diye tepende dolanabilir. sigara içdiğinizi bilmiyosa ya da ne bileyim bilmemezlikten geliyosa bütün namaz vakitlerini sabırla bekleten babadır.
sabahın köründe uyan borusuyla bütün aileyi kahvaltı masasına toplayan, jilet kıvamında ütülenmiş gömleğini obsesifler gibi yeniden yeniden ütületen, bütün haber kanallarını yakın gözlüğünü takıp kumandadan şak diye bir seferde bulabilen, günlük gazetelerin siyaset kısımlarını tek çizgi halinde gazeteyi katlayarak okuyup kahvehaneleri avam bulan, politika konusunda otorite kesilip sanki tsk'nın bütün gizli sırlarını bünyesinde saklıyormuşta karşısındakiyle paylaşsa anlamazmış gibi bakışlarla politik tartışmalara son noktayı koyan, bütün zorluklarına rağmen yine de sevilen babacan emekliyle aynı evi paylaşmaktır. insan o günlerin kıymetini babası gittikten sonra daha iyi anlıyor, çok özlüyor.
+ Lan bi bırak şu telefonu elinden
- pofsss -homurdanmalar-
+ Ooooh beyimizin keyfine geliyoz gidiyoz hala bilgisayarın başında kak ulan
- hay amk yaa
+ Söylenme bana aç ordan okeyi benim müzikleri de at
- Al yaa al gidiyom ben gelmem gece abimlere gidicem
+ paranı onlar veriyor ya it ooolu it
Çaaaat kapı çarpılır ve üç gün eve uğranılmaz. aynı olay üç gün evde durunca yine meydana gelir. ne monoton lan.
- oğlum her su içişinde başka bardak alıyosun sen
- ee nolcak baba
- senin bardağın o, içsene işte onla
- baba bi git içeri ya, mutfağa geliyorum hemen arkamdan geliyosun ya
- ama kirli değildi ki o bardak senindi
- baba git nolur ya
(giderken)
- her suya ayrı bardak ooo iyi be...
b: bak ya bak habere bak nasılde erken bitiriyor ..şerefsizin haberi işte !
o: baba bu aynı haber hani bugün izlediğin..
b: sen ne bilirsin git işine sende !
o: ....
muhtemelen bkm mutfaktaki baba-oğul faruk gibi bir durum olacaktır. baba emekli olduğı için çok sıkılır ve çevresindeki herkese işkence yapar. size de bu duruma sabır göstermek kalır.
rahat etmenize sebeptir. o evde oturduğundan araba boşta kalmıştır. istenildiği zaman araba alınıp rahat rahat otobuste insanların ter kokusunu çekmeden okula gidilebilir. okuldan sonra planlar yapılabilir. "nasıl gitsemde en kısa zamanda evde olsam" düşüncesi kafada yoktur. mutluluk sebebidir.
streslidir, yıllarca çalışmaya alışmış baba birden bire ev hayatına uyum sağlayamaz. zaten evin içerisindeki hayat akışından habersizdir. baba çalışırken ev içerisinde karşılaşılan problemler ona hiç duyurulmadan profesyonelce halledildiği için bu problemlerle karşılaşan baba panikler, kendi çözüm yollarını üretir fakat asla işi size bırakmaz. halbuki bıraksa zaten problemle kolayca başa çıkılacaktır. doğal olarak emekli olan baba herşeye karışmak zorunda hisseder kendini:
baba: durr durr dur ne yapıyorsun, o çay daha demlenmedi bile!
anne: demlendi haşmetçim demlendi
baba: bırak şunu bırak, ben yaparım...
anne: ay haşmet yeter ama artık, yıllardır böyle içiyoruz biz bu çayı..
baba: yıllardır yanlış yapıyoruz demek ki mualla, zararın neresinden dönersek kardır..
anne: #$€@!!!!
baba: hüdaverdi, oğlum kıssana şu müziğin sesini biraz, kulaklıkla dinliyorsun ama salondan duyuluyor.
çocuk: tamam baba kısıyorum şimdi...
baba: hem ne biçiim ders çalışmak o, kulağında kulaklıkla kafana girmez
çocuk: yok baba ben bu şekilde daha rahat ediyorum.
baba: olmaz öyle, ders ayrı, müzik ayrı. dersini bitirdiğin zaman müziğinide dinlersin.
çocuk: müzikle daha iyi konsantre oluyorum baba
baba: ama bak hala bangır bangır bağırıyor, kıssana şunu oğlum.
emeklilik yaşına ermiş babanın henüz kendi ayakları üzerinde durmayı beceremeyen evladaı iseniz fazla ukelalık etmeniz , yakışık almaz.
adama bi siktir git çay koy derler sonra. yani ben baba olsam , öyle derdim.
(bkz: işte kapı işte sapı)
Eğer acil müdahale olmazsa ciddi hasarlar bırakacak durumdur. Televizyonun esir edilmesi, yatma kalkma saatlerinin yeniden gözden geçirilmesi gibi farklı zorluklarla burun buruna gelebilirsiniz. En büyük etki evdeki ne yapacağını bilmez haldeki babanın bıraktığı etkidir. Gazete bittikten sonra örgü örecek değildir herhalde. Hadi çok çok çiçek sulasın. Erkekler emekli olmasın derler ya!
eğer emekli subay olacak ise * eyvahlar olsun sizi asker yerine koyar devamlı emirler yağdırır karşıda gelemezsin sen kimsindir ki devletin koskoca subayına karşı geleceksin, çaresizsindir... o yüzden en iyisi şehir dışında bir üniversite ye gitmektir veya şehir dışında iş bulmaktır mümkünde yurt dışında.
yaratıcılığı beraberinde getirir. emekli babanın durmadan bir şeyler ile uğraşmasını sağlarsınız. bir gün "ebru ile uğraş, ben sana alırım malzemeleri, sıkılmazsın" denilerek onun oyalanmasını sağlarsınız, ardından onu oyalayabilecek bilgisayar oyunları bırakırsınız önüne, durmadan kafanızı çalıştırırsınız, durmadan pratik yaparsınız, çaresizlik anında yaratıcılığınız tavan yapar.