üretilen her malın değerinin, o mal üretilirken kullanılan emek ve zaman üzerinden hesaplanmasıdır. genel olarak klasik iktisatçılar tarafından kullanıldığı söylenebilir.
iktisatın henüz genç bir bilim dalı olduğu 1800'lü yılların başlarında, klasik iktisatın babalarından biri olan david ricardo'nun ortaya attığı değerleme teorisi...
emek değer kuramına göre bir ürünün değerini belirleyen ana üretim faktörü emektir. bunun bir sonucu olarak da üretilen ürünün fiyatı o ürünün üretimi için kulanılan emeğin bir fonksiyonudur.
ilerliyen yıllarda karl marx ricardo'nun bu kuramından yola çıkarak emeğin üretim aşamasında ürettiği değerin tamamına sahip olamadığını; bu değerin büyük bir kısmının üretime direk olarak katkıda bulunmadıkları halde sermaye sahipleri tarafından sömürüldüğünü ortaya atacaktır.
klasik iktisatın temeli olduğu kadar, günümüz iktisadın da dokumadan geçemediği kavramlardan biridir. ne kadar tahrif edilirse edilsin, emek gücünün teknolojiyle yok edildiği ya da azaldığı söylensin, ne istatistikler ne de verili bilgilerin bütünü emek-değer teorilerinin ekonomi biliminin temeli olduğu gerçeğini değiştirmiyor.
marx' ın analizine kadar klasik iktisatçılarının meta fetişizminin de etkisiyle yarım yamalak bir faraziye halinde duran emek-değer ilişkisinin marx tarafından tam bir analizle açıklığa kavuşturulduğu kuramdır.
Bu saçmalığı savunmak için bir de üretken olmayan emek/ üretken emek gibi tuhaf açıklamalara sığınıyorlar.
21.Yy da hala bunu savunanları görmek feci. Doğal seçilim işini düzgün yapmıyor.
Edit: x bir urun veya hizmetin fiyatı emekle degil, o urun veya hizmetin tüketicisinin, o urun veya hizmeti ne kadar istediğiyle ( talebiyle) belirlenir.