bugun tanistigim, izmirli, umut onur çöpür isimli ancak onur ismini tercih eden, bana da 2 bira ismarlamis ve kitabini hediye etmis kisinin kitabi.
arka kapak;
--spoiler--
sen, su anda benim kralligimda, ve benim yasalarimin hukum surdugu ve benden baska yargilayicinin bulunmadigi topraklara ayak bastin.
varligimin bilincinde olman; sahip oldugun anahtarlar ve yuregindeki cesaret, senin acmak icin ilerledigin kapiya dokunmani ve aralamani sagladi ve boylece ait oldugun diyara ilk adimini atmis bulunmaktasin.
unutma! her dusunce birer altin anahtardir ve her eylem sahip oldugun anahtarlar ile actigin kapilari simgeler...
inanclarimiz degisebilir mi ?
insanlik tek cati altinda toplanabilir mi?
beklenen kurtarici geldi mi?
uc buyuk din... ankara'yi kana bulayan cinayetler..
kurbanlar... kancalar... ipuclari... anahtarlar, kapilar...
ilahi sozler...
yeni bir dinin habercisi....
polisiye ve psikolojik gerilimin bulusmasi...
--spoiler--
osmanlı protokolünde, gelen elçinin padişah'ın yüzüne bakması yasaktı. tenezzül meselesi tabii. bunla beraber, elçinin bir diyeceği varsa, beraberindeki tercümana iletilirdi. tercüman da sadrazam'a o da, devletlü padişaha iletirdi. bir ara, eğilmesi gerektiğinden fazla eğilen bir elçi, yere düşmüş; olay sonrası burnunu kırmıştır.
sikine göre devletin söylettirmek istediğini çeviren adamlar olunca bunlar, yerine kablosuz iletişim araçları toprak üstüne kablolarla çıkarılmaya başlanmış
duyduğuma göre de en güzel yemekler, yataklar falan bu dingillere veriliyormuş eskiden, bunlar hala işin karında. ülkelerine geri döndüklerinde kelleleri kesiliyor yalnız
bir haberci kuşlar kadar dürüst olamamışlar, böceğe çevirlip ateşlere atılmışlar sonra