dün bir fotoğraf yüklemiştim belki gören vardır, bahçedeki ağaç kökünden sökülmüş, yerde resmen ceset gibi yatıyordu. kökleri etrafa dağılmış... bi an o ağaç canlı olduğunda acaba ona hakettiği değeri gösteriyor veya farkında mıydım diye düşündüm. hemen komşunun bahçesindeki ağaca baktım, canlı, diri, gür bir şekilde orada dikiliyor. fakat diri haliyle duygusal veya insani bir şeyler canlandırmıyor içimde. enteresan. şunu anladım ki bir şey, herhangi bir şey, her ne olursa olsun ya en aciz en berbat, ölü halindeyken içimizdeki bazı şeyleri harekete geçirir, işte o şeyleri yakalayıp canlının, sağlıklının, dirinin değerini akılda tutmak gerekir.
şu an en sevdiği faaliyet olan sporu ayağını kaybettiği için yapamayan insanlar var.
şu an en çok zevk aldığı iş olan resim yapmayı kolunu kaybettiği için yapamayan insanlar var.
şu an çocuk esirgeme yurdunda olup 18 yaşında sokağa atılacak insanlar var.
bunlar ve buna benzer durumda olanlar varken bizde sevmediğimiz yemekleri eleştirir, satın alamadığımız elbiselerden şikayet ederiz. elimizdekilerin kıymetini gerçekten bilemiyoruz.
aslında bir çeşit inat biçimidir.
mesela hayalinde belli bir kadın tipi varsa ona ait özellikleri taşımayan ya da onlara yakın olmayan biriyle sırf yalnız kalmamak için flört etmez, sırf sevişmiş olmak için sevişmezsin.
evrene '' madem öyle işte böyle '' deme biçimidir. zaten yıllardır hayallerinden uzak kalan ve hüzünlü, depresif hisseden bir insan mutlaka inat edip bildiğini okuyacaktır.
terapi görebilir, ilaç alabilir ama kendi bildiğini okumaya devam eder çünkü sadece iyi hissetmek ister, beklentiye girip hayal kurmayı bırakır.
inanın uyku çoğu şeyden daha değerli ve rahatlatıcıdır.