baba ve piç, mahrem, aşk, pinhan gibi kitaplarında beni büyüleyen mevlevi kültürünü çok iyi bilen
bence Türk Edebiyatı'nda klasikleşecek eserler yazan muhteşem kadın yazar.
Keşke onunla evlenebilseydim dediğim bir kelime sihirbazı..
Ama siyah süt isimli otobiyografik romanı'nda hem kısıtlı bir kitleye hitap etmiş, hem de
önceki eserleri kadar başarılı olmadığını düşündüğüm yazar.
Mükemmel betimlemelerini ayrı bir kitapta (kağıt helva) toplayabilecek kadar başarılı yazar.
bugün kendisini bi köprü dibinde gördüm.yerde duruyordu.yazmış "firarperest" adlı kitabı ve bırakmış yine kendini zincirlikuyu'daki metrobüse giden köprü dibindeki korsan kitap satıcısına.
yanında iskender pala, j.c. grange, turgut özakman ve yaklaşık 15-20 yazar daha vardı.
'Seni uzaktan seviyorum...' diye düşündü erkek içinden.
'Yaklaşmadan, anlatmadan, anlaşılmadan....
Ben seni beklentisiz seviyorum.
Hiçbir şey ummadan, talepte bulunmadan, hayal bile kurmadan. Kendi içimde taşıdığım sessiz sedasız bir sır bu.
Ben belki de senden çok bu sırrı seviyorum.'
____
'Seni uzaktan seviyorum....' diye geçirdi kadın içinden ve başını çevirdi.
Bakmadı bile ondan yana. Bakması gerekmedi.
____
Uzaktan sevmek daha güzeldir bazen.
Ne incitir, ne acıtır. Ne yaralar ne kanatır.
Gözlerinle görmediğin ama sesini duyduğun,
Varlığıyla huzur bulduğun bir denizin
Yakınında yürümek gibidir böyle sevmek...
Uzaktan sevmek en güzelidir bazen."
baba ve piç'i kime yazdırdıysa o adamın/kadının kitaplarını okumak istiyorum ben...
Aşk gibi sulusepken,şehrin aynaları gibi saçmasapan,siyah süt gibi denyoca kitaplarını okudum baba ve piç'i beğendiğim için...
yazım üslubunu beğendiğim ilk kadın yazardı...sonra yazamadı
acıklı bir hayat hikayesi olan yazar. keza tüm romanlarında da acı vardır zaten.
ne yargılandığı gibi siyasidir ne de suçlandığı gibi aşağılayıcıdır. ne bir vatan hainidir ne de sert bir kalemi vardır. sadece hüzünlüdür tüm romanları. bir kaç kitabında da tasavvufa olan yakınlığı dikkat çeker.
aynı zaman da türkiye de kitabı bu kadar satılıp ama bir o kadar da taşlanan tek yazar olma özelliğini de taşır.
bir az önce twitter da paylaştıklarına baktığım yazar. facebook misali beğen butonu aradım ama yok haliyle.*
gereksiz yere çok ünlü oldu ve yitirdi bendeki değerini. insan okuduğu bazı romanlarla sırlarını paylaşıyor sanki. çok bilinince herkes kendisinden bahsetmeye başlayınca sır verilebilecek o güven kayboluyor ya da ben öyle düşünüyorum...
bendeki değerine nazan bekiroğlunu koyuverdim. onu bilmesin kimsecikler...
Baba ve piç kitabını merak ettiğim siyh süt adlı romanıyla son derece sıkan aşk romanıyla popülerliği tavan yapmış yazardır. Gayet güzel yazmaktadır. Ancak Ayşe Arman'a verdiği röportaj ile gözümden düşmüştür.
ünlü olmak için; nobel almak için olan yazma güdüsü: içten gelen, kusarcasına olan ve dünyaya damgasını vurmuş olan yazarların sahip olduğu yazma güdüsünün önünde olan yazar. Fakat nobel almak için yazı yazmak ile yazdığı için ödül almak arasında çok küçük bir fark var. O farkın adı nobel. Bunlardan biri nobel alamaz. Bilin bakalım hangisi?
bırak hayat sana rağmen değil seninle beraber aksın. düzenim bozulur hayatımın altı üstüne gelir diye endişe etme... nereden biliyorsun hayatının altının, üstünden daha iyi olmayacağını...
şimdilerde yeni romanına yoğunlaşmak için londrada bulunmakta imiş efendim, yakın bir zamanda ayşe arman'a da röportaj vermişti, popüler oldukça samimilikten uzaklaştığı kanısındayım, umarım o sıcacık romanlarından soğutmaz bizleri.
kitap okumayı roman, roman okumayıda sadece popülerliği olan yazarlardan ibaret sanan gündelik değişken okuyucu kitlesinin şişirmiş olduğu yazarcıktır.
okumak güzeldir hoştur lakin neden sadece moda olunanlara ilgi gösterilir kendi fikri dünyasını aydınlatacak eserler dururken neden biryerlerde ''evet bende okudum şahaneydi'' demek içinmidir tüm çaba .
okuyunuz okuyalım okuduklarımızı anlayalım.