banu güven.özellikle ekşi sözlükte. o dünyanın en güzel kadınıdır, zaten haberleri de en kusursuz türkçeyle o sunar. hiç teklemez,hiç eeeeelemez. ingilizce röportajları ise ayrı güzelliktedir.
cem yılmaz. o ne yaparsa komiktir. sululuk ta etse, zıpırlık ta yapsa, çok zekidir o,biz sıradan zekalarımızla onu eleştirme hakkına sahip değilizdir. yüzümüze tükürse yeridir, çünkü o çok komiktir. pek azımız aklına getirir cem yılmaz'ın mizah yapmadığını, yaptığının gerçekten ve sadece komiklikten ibaret olduğunu. o an için hakikaten güldürür, kırar geçirir,ama böyle böyle mizahtaki beğeni eşiğimizi aşağılara çeker,sıradanlaştırır. sonra daha düzeysiz türevleri peydah olur. recep ivedik gibi. bak, yarattığı karakter kendi adının önüne geçti bile. allah ivedik'in türevlerinden sakınsın.
baskın oran hocamız da bu kapsamdadır. politikaya atılır, canlı yayında sunucu,katılımcı, dinleyici,orada olan olmayan herkesin diline dil payına pay,azarlar ,aşağılar, kabalık eder, ondan naziği, ondan insancılı yoktur. kızı fransa' da politikaya soyunur, ermeni soykırımını kabul edeceksin,yoksa adaylığını düşüreceğiz derler, sırma oran kabul eder, soykırımı resmen tanıdığını beyan eder. yine de içine sinmez faşistlerin, adaylığını iptal ederler. solcuların solcusu, her tür ayrımcılık ve baskının amansız muhalifi baskın hocamızın faşizmin dik alası uygulamaya gıkı çıkmaz, ama o yine tutarlıdır, yine bilgelerden bilgedir. eleştirilemez velhasıl, sütte leke vardır baskın oran' da yoktur.
eleştirilmeyi değil yalnızca takdir edilmeyi ve sevilmeyi hak eden insanlarımızdır. "kusursuz insan yoktur gerçeği" bu gerçeği değiştirmez. bu konuda benim aklıma ilk önce bu insan geliyor: (bkz: ataturk)
genelde sezen aksu'nun adı geçer bu insanlar içinde. ancak alakası yoktur. mantıklı her insan sezen aksu'ya atılan iftiraları ve sürülmeye çalışan çamurları farkındadır. vatan hainliğinden estetiklerle yüzünü mahvetmesine kadar saçmasapan aslı astarı olmayan şeyler söylenmiştir. ancak kendisi evinde oturup gülmüştür tüm bunlara, olgun insanın hali başka oluyor tabi.
uzun yıllar köşesinde sessiz sedasız oturan müjde ar son zamanlarda adı geçen listeye sıkı giriş yapmış gibidir. ntv' deki programda kafasına göre , aslında tribünlere oynayarak takılmakta, ne söylerse söylesin her lafında ayrı keramet aranmakta ve tabii eleştirilememektedir.
hatalarını göremiyecek kadar kör olup, hatasız olduklarını kaşısındaki kişiye baskı yaparak da olsa kabul ettirmeye çalışırlar, bu kişler kendilerini hint kumaşı olarak da görürler.
eleştiriye açık yanları henüz gelişimini tamamlamamış insanlarımızdır, kültür, yetiştirilme tarzı, kafa yapısı, bencillik, kibirli olma kaygılarının ağır baskısı altında ezilen bünyenin tüm bunların yansımasında kendini tüm olayların ve düşüncelerin en doğru ve tek haklısı olarak gösterir ki bunun münasip dille anlatılması bile fayda getirmez, mutlak zavallılık içinde hayatı sürüp gider...
orhan pamuk. kalkar türkler'in şu kadar insanı soykırıma tabi tuttuklarını söyler, bizzat şahit olmuş gibi, sanki elinde doğruluğu ispatlanmış belgeler varmış gibi.siz onun bu tavrını eleştirmeye kalktığınızda arkaikten başlayıp faşizana varan yelpazede olmadığınız bir alay sıfatla anılırsınız. demecin zamanlaması, verildiği yer, söz konusu zatın daha önce ve sonra dünyada yapılan hiç bir zulmün karşısında, hiç bir dramın yanında yer almamış olması gerçek niyetine dair ikna edici deliller verir ama yine siz ön yargılısınızdır. alnıma çalınan en büyük karayı unutup kazandığı nobelle gurur duymam için baskı uygulanır. hani barış ödülü veremedikleri için winston churchill' e de armağan edilmiş nobel edebiyat ödülü ile gurur duymam beklenir. aksi gibi tam da o günlerde fransa soykırımı inkar garabetini geçirir parlamentosundan. olanca iyimserliğinizle en azından '' soykırıma dair söylediklerimin arkasındayım, ama fransa' nın çıkardığı bu yasa ifade özgürlüğü ile, bilimsellikle çelişmektedir, yakıştıramadım '' demesini umut edersiniz. nafile, orhan pamuk'tan ne bir ses ne bir nefes. yine de eleştiremezsiniz orhan pamuk' u. dokunulmazdır o pamuklarda saklanmalıdır.
bunlar medyada, internet ortamında, hatta otobüste, sokakta adeta koruyucu melekleri olan insanlardır. haklarında ne dediğinize, haklı olup olmadığınıza bakılmaksızın tenkite, saldırıya, hakarete uğrarsınız. onlar serapa marifettirler, bütün hata ve kusurlardan aridirler sanki. en nesnel kritikleriniz dahi ad hominem ekseninde '' sen şunu, bunu yaptın mı ki, onu tenkit etmeye kalkışıyorsun '' argümanları ile karşılanır.
sanki futbol federasyonu başkanını eleştirmek için en azından kulüp yönetmiş olmak gerekliymiş gibi. fatih terim ve sezen aksu deyip somutlaştırayım da hem derdimi daha iyi anlatayım, hem de siftah etmiş olalım. bereket sözlükçülerden.