yönetmenliğini gus van sant'in yaptığı
2003 yılı 56. cannes film festivalinde altın palmiye ödülünü alan
amerika'da bireysel silahlanmanın
nerelere geldiğini gösteren
müthiş kurgusuyla şaşırtan film..
bu filme en iyi film ödülünü veren cannes film festivalinin itibarını skyim. minimalist filmmiş bu mına koyım. şini ben 3 dakika 31 çeken bi herifi kısa film diye sürsem, desem bu herif şu kadar zamandır yalnız o yüzden böyle hunharca sıvazlıyo ondan sonra bunun ilk cinsel deneyimide kötüymüş bunun annesi zaten fahişemiymiş onada bi hıncı var falan filan ben aslında bunu anlatmak istedim hani minimalist çekiyoruz ya mına koyım. bu mudur yani? hani derse ki bu film kendi kendiyle, toplumla, eğitim sistemiyle falan dalga geçmiş bu yüzden böyle sıkıcı onu anlayabilirim belki. ben bu film işinden anlamıyorum galiba ne bileyim.
alex'in suç ortağına okuldakileri öldürmek için nasıl bir plan izleyeceklerini ayrıntılı bir şekilde anlattıktan sonra söylediği: "most importantly, have fun" cümlesinin geçtiği sahne filmin en can alıcı noktalarından biridir.
gus van sant 'in yönetmenliğini üstlendiği filmde objektifliğin sağlanması amacıyla
olaylar, durumlar ve sınırlı da olsa geçen konuşmalar hiçbir yoruma yer verilmeden, olduğu gibi aktarılmış. belki de bu nedenle biraz ağır ilerleyen bir film olmuş. sahneler karakterlere göre bölünmüş. başlangıçta her birinin bir gün içindeki hikayesi ayrı verilmeye çalışılmış gibi görünse de sonradan zamanda yapılan geriye dönüşlerle birbirleriyle bağlantıları kurulmuş ve konu bütünlüğü sağlanmış. her zaman güncelliğini koruyan 'okul içi şiddet' temasını süslemelerden uzak bir anlatımla işlemesi filmi izlenilir kılan en önemli özelliklerden.
alex frost, eric deulen, john robinson, elias mcconnell, jordan taylor gibi oyuncuların oynadığı 2003 yapımı çok ilginç bir filmdir. kamera sürekli olarak bir karakterin kafasının üstünde hareket ediyor yani bir nevi siz karakterin gözlerinden görüyorsunuz herşeyi. olaylar bir lise'de geçiyor. öncelikle bir karakterle (şu sarışın çocuk) başlıyorlar. bu karakter başka bir ana karakterle (ki bunların hepsinin bibirleriyle ilişkisi yok) görüştüğünde o karakterle devam ediyorsunuz. bu karakterlerin günlük okul yaşamında ne yaptığını izlerken (tiki kızların az bir şey yiyip tolete gidip yedklerini çıkarması, sevgililerin birbirleriyle takılmaları, kılzarın diğer kız ve erkek arkadaşlar hakkındaki dedikoduları vs.) okulu da görmüş oluyorsunuz ki burada da bir vay anasını diyorsunuz. çünkü adamların lisesi bizim üniversitelerden bile daha güzel. neyse film böyle giderken olacağını hiç tahmin etmediğiniz bir şey oluyor ve bu gösterilen karakterlerden ikisinin gay ilişki yaşamakta olduğunu öğreniyorsunuz ve film'in sonunda okulu basıp önlerine gelen herkesi öldürmelerini izliyorsunuz. ikili'nin biri diğerini de sebepsizce öldürüyor. sonunda arkadaşını da öldüren daha psikopat olan kişilik film'in en sonunda film'de gördüğümüz iki sevgiliyi bir oda'da kıstırıyor. önce hanginiz diyip "oo piti piti" diye söylenmeye başlarken gökyüzünü görüyoruz ve film biz sonunu göremeden bitiyor.
film'in ismi "fil" diye film'de fil olduğunu da zannetmeyin. yönetmenine neden film'in ismi film diye sorduklarında sebebinin aynı olayı farklı karakterlerle farklı açılardan izlememiz olduğunu söylemiştir. kör insanlara bir fil'i elleyip ne olduğunu sorduklarında hepsi elledikleri farklı yerleri anlatacaklarından yola çıkıp "fil" konmuş filmin ismi.
hüznü iliklere kadar hissettiren damien rice parçası.
this has got to die
this has got to stop
this has got to lie down
someone else on top
you can keep me pinned
it's easier to tease
but you can't paint an elephant
quite as good as she
and she may cry like a baby
and she may drive me crazy
'cause i am lately lonely
so why d'you have to lie?
i take it i'm your crutch
the pillow in your pillow case
it's easier to touch
and when you think you've sinned
do you fall upon your knees?
and do you sit within your picture?
do you still forget the breeze?
and she may rise, if i sing you down
and she may wisely cling to the ground
cause i'm lately horny
so why would she take me horny?
what's the point of this song? or even singing?
you've already gone, why am i clinging?
well i could throw it out, and i could live without
and i could do it all for you
i could be strong
tell me if you want me to lie
'cause this has got to die
this has got to stop
this has got to lie down, down
with someone else on top
you can both keep me pinned
'cause it's easier to tease
but you can't make me happy
quite as good as me
columbine katliamından esinlenmiş birer film. filmde eric ve dylan ikilisini eşcinsel göstermeye çalışıyor. ne bileyim filmin sonunda beraber duşa girmeler falan.
filme puanım 10 üzerinden 2