bir insan için "en kötü şey cahil olup, cehaletinin farkında olmamaktır" sözünü hatırlatmak istediğim yazar. iyi niyetli bir insan olduğunu düşünüyorum ama bazı hususları araştırması, öğrenmesi gerekli. kulaktan dolma bilgilerle ahkam kesmek yanlıştır.
Aileler, toplumları oluşturan en küçük yapılardır. en ilkel topluluklardan en gelişmiş topluluklara kadar bu yapıyla karşılaşırsınız. Bir insan gözünü dünyaya açtığı ilk dakikalarda ailesi ile tanışır ve aile bireyleri ile oldukça uzun süren hayat yolculuğuna başlar. Bu yolculuk bireyi geleceğe hazırlar, eğitir ve topluma adapte eder. Kişiye; hayat görüşü, ahlak anlayışı, toplumun diğer bireyleri ile olan ilişki şekillerini ve saygı kavramlarını öğreten aile toplumun temelidir ve çok önemlidirler.
Ülkeler aile kavramına çok önem verirler ve bu yapıyı yasalar ile korurlar. Burada yasa koyucular, bireyin eğitimini ilkokula başlayana kadar tamamen ana- babaya bırakırlar. Öğrenmenin en yoğun gerçekleştiği dönemde bu zaman aralığıdır. ana- baba bu dönemde bireyi en iyi şekilde yetiştirmekle görevlidirler. bu bir bakıma ana- babanın toplum karşısında da en büyük sorumluluğudur. Çünkü, yetiştirilecek birey hayatı boyunca aile içerisinde kalmayacak, toplum ile birleşecektir.
Aile tarafından bireye dikte edilen görüşler, ilerleyen yıllarda bireyin beynini sarmaşık gibi sararak düşünme yetisini elinden alır, dogmatizmin yapışkan ununa bular. Dogmatizmin hastalıklı kollarında savrulan birey, karşı görüşlü tüm insanlara ağzından salyalar saçarak saldırır, ısırır ve yok etmeye çalışır. Bu durum ailedeki sevgi ve saygı yoksunluğu ile birleşince tahammülsüz, kendisine dikte edilmiş fikirlerin kesin doğruluğuna inanan, budala ve angut bireylerin oluşumuna neden olur. Birey zamanla toplumda yer edinmek adına daha çok saldırır, gittikçe terbiyesizleşir. Toplumlardaki hoşgörüsüzlük ve kutuplaşmanın nedeni bu bireylerdir. Bu kişiler aile ve çocukluklarından gelen hazımsızlıkların gazını çıkarabilmek için dini de çok güzel kullanırlar. Tanrısı ve kişi arasında en temiz ve saf duygular ile yaşanması gereken dini alıp, son derece kirli bir bataklık olan siyasetin içine sinsice sokarlar. Bunu yapmasını kolaylaştıran etken, toplumda dine verilen büyük değerdir. Çünkü yalnız kalmaktan korkan budala birey, toplumun en ince damarlarından biri olan dinin eteklerinin altına saklanarak saf insanları yanına alır ve hastalıklı fikirlerini çok daha rahat bir şekilde kusmaya başlar. Kustukça kusar, kustukça kusar sonucunda kusmuğu ile bir çok insana zarar verir. Hatta o kadar kusar ki, kullandığı dinin ( amaçlarına ulaşmak için riyakarca kullandığı, kesinlikle inanmadığı) başka bir mezhebine inanan insanları pervasızca ateşe verebilmiştir (bkz: sivas katliamı) .
Sonuç olarak bu bireyler toplumu birleştirmeyen, sinsice bölen ve kutuplara ayıran budalalardır. Bu kişiler tetkçidir ve bir bakıma beyinleri uyuşturulduğundan düşünemezler, sadece hedef gösterilen varlığa tetiği çekebilirler. Azmettirici ise ailelerdir. Çünkü bireyin bu kadar budala olmasının nedeni ailenin çocuğu hastalıklı yetiştirmesidir.
cunta anayasası ağzıyla islamcı burjuvazi şivesi kullanan resmi konuşmalara takıntılı yazardır.atatürkle ne derdi var anlamış değilim.kendi bile bilmiyordur ya.