ezeli rakibinizin santraforunun tek maçlığına sizin takımınızda oynamak zorunda kaldığı bir durum düşünün. olmaz ya ola ki. ne yapar bu adam bir düşünelim şimdi.
kalabildiği kadar ofsaytta kalır, koşuyoluna atılan toplara koşmak bir yana dönüp bakmaz bile, ikinci sarı kartı beklemeden sahanın ortasına sıçar külliyen. işte böyle birşeydir elin eşeğini türkü çığırarak aramak aynen.
Efendim bu özlü söz Nasreddin Hoca'ya aittir. Hikaye aşağıdaki gibidir:
SUBAŞININ EŞEĞi
Eşeği kaybolan Subaşı, ateş püskürmüş:
-Çabuk benim hayvanımı bulun, yoksa karışmam! Diye bağırmaya başlamış.
Herkesi bir telaş , bir korkudur almış. Eşeği aramak için dört bir tarafa dağılan Akşehirliler , yolda Hocaya rastlamışlar:
-Aman Hocam, bize yardım et. Yolda sahipsiz bir eşek bulursan hemen yakala ne olur.
-Eşek kimin?
-Subaşının.
Demişler. Hoca da: Peki ararım; demiş ve türkü söyleye söyleye yolunu sürdürmüş. Karşısına çıkan bir köylü :
-Hocam, böyle türkü söyleyerek ne yapıyorsun?
Deyince ,Hoca:
-Subaşının kaybolan eşeğini arıyorum!
Demiş. Adam , yine sormuş:
-Peki , böyle türkü söyleyerek eşek mi aranır a Hoca?
-El elin eşeğini elbette türkü söyleyerek arar. Hele eşek zorla aranıyorsa. Üstelik Subaşınınsa...
yeni nesil kayıp arama durumunu düşününce..
ayşe özgün dü..
serap ezgü ydü gibi programlara çıkarak deyimi mecazlıktan çıkarabilirler. zaten örneklerine rastlıyoruz.
-serap apla bizim komşunun kızı kaçtı. o dönmez zaten geri dur ben hazır buraya gelmişken bir şarkı patlatayım. ünleneyim.. *
