--spoiler--
Uzun yıllardır emekli aylığının bağlandığı haberini bekleyen bir albayın hikayesi. Albay ve eşi oğulları öldürüldükten sonra ondan kalan dövüş horozuyla birlikte sefalet içinde yaşamaktadırlar. Tek umutları emekli maaşının bağlanması yada horozun dövüşlerde kazanıp eve para girmesini sağlamasıdır.
--spoiler--
Marquez şüphesiz en büyük yazarlardan biri. Hikaye insanı içine çekip sefaleti sonuna kadar hissetmenizi sağlıyor. Ve anlıyoruz ki umut acıyı uzatmaktan başka işe yaramıyor.
Adını söylemekte kısa bir süre kararsız kalmıştı. Belleğinin karanlıklarında onu aramış, bu dünyada olduğu gibi öteki dünyada da insanın birbirine karıştırabileceği adlar arasında, ilk bakışta onu buluvermiş, bir avcı ustalığıyla, alın yazgısı yaratılış gününde belirlenmiş bir kelebek gibi onu duvara çivileyivermişti:
tüm zamanların bence en büyük yazarlarından biri marquez. iddialı bir giriş oldu gibi ama bu adamın herhangi 3 kitabını okuduysanız -ki bunu yaptıysanız artık onu ve tarzını seviyorsunuzdur- siz de benzer şeyi düşünürsünüz eminim.
yalnızlık ve yalnızlığın anlatımı sıkıcıdır çoğu zaman. marquez işin içindeyse durum değişiyor ama. hemen hemen her hikayesi ve romanında yalnızlığa değinen marquez' in en güzel hikayelerinden biri bu, belki de en güzeli. bir günde hatta bir kaç saatte okunup bitirilen bu kitapta marquez tüm hünerlerini cömertçe sunmuş okuyucuya. bu cömertliğinden olsa gerek yüzyıllık yalnızlık gibi bir şaheseri bile bu kitabın gerisinde tutup diyor ki marquez ''herkes yüzyıllık yalnızlığın en iyi kitabım olduğunu düşünür oysaki benim en güzel kitabım albaya mektup yazan kimse yok adlı öykümdür''
kırmızı pazartesi için de ''her yazar son kitabının en iyi kitabı olduğunu düşünür, bu da benim son kitabım dolayısıyla en iyisi'' demişti marquez. kırmızı pazartesi bu kitaptan daha sonra yazıldı. şimdi ben de karar veremiyorum en iyisinin hangisi olduğuna ama şunu rahatça söylerim ki bu kitap marquez' in okuduğum ve okumadığım eserleri içinde en iyi üçte olacaktır ve değişmeyecektir bu eminim.
her ne kadar bu kitaptan sonra yazılmış olsa da yüzyıllık yalnızlığa yapılan göndermeler için önce yüzyıllık yalnızlığı okumanızı tavsiye ederim.
bu nasıl bir yalnızlık tarifidir;
--spoiler--
aylardan ekimdi. kendisi gibi buna benzer pek çok sabahı atlatabilmiş biri için bile geçirmesi zor bir sabahtı. neredeyse 60 yıldır beklemekten başka hiçbir şey yapmamıştı albay. gelen birkaç şeyden biri de ekimdi.
--spoiler--
çağımızın en büyük yazarlarından gabriel garcía márquezin en güzel uzun öykülerinden biri. ülkesi uğruna savaşarak yaptığı hizmetlerin karşılıksız kaldığını anlayan, emekliye ayrılmış yaşlı bir askerin öyküsü. bir türlü gelmeyen emekli aylığını her cuma günü karısı ve horozuyla birlikte bekleyen emekli bir albayın komik, ama komik olduğu kadar da trajik hikâyesi. gabriel garcía márquezin 1982de nobel edebiyat ödülüne değer görülmesinde, hiç kuşkusuz, albaya mektup yokun da payı var. büyülü gerçekçilik ustasının anlattığı her sahne, karakterlerin her davranışı, umarsız görünen bir dünyada yaşama sevincinin türküsünü söylüyor, ölüme ve yalnızlığa meydan okuyor. her cümle, yaşamın uçsuz bucaksız boşluğunun suskunluğunu kırıyor. imge, gerçekliğe ulaşmanın aracıdır, diyen gabriel garcía márquezin buruk bir alaycılık içeren bu öyküsü neredeyse görsel bir edebiyat başyapıtı.
tabi ki bu klasik kitap arkası yazısı.
--hafif spoiler--
Kitaba başladığınız zaman ilk aldığınız etki çaresizlik. hastalıklarla ve zamansız bir ölümle mücadele veren bir çiftin bitmek tükenmek bilmeyen bir bekleyişine tanıklık ediyor okuyan. gelmeyeni 15 sene bekledikten sonra yeni bir çare arıyorlar. o da olmazsa ne olacak. en güzeli de onu okuyarak görmek işte.
--hafif spoiler--