ölüm gelmedi bu ülkeye,
bu eksiksiz tepeler, günahla yumuşamadı
güzün tokmaklayışını bilmediler
kızarmış, izleriyle aşk görgüsünün.
bu ülkede ama, ayrıca,
zaman içinde büyümüş olan, büyüklüğünde ölmezleşmiş,
sözleriniz, bir şiddet kapanının içine kakılmış
bütün suçlarda bulur doğrulanan koşuğunu.
kararırken al bir sessizlikte
kan süzülür içeri, ağır, çalışkan,
cennet, cehennem, gelir mi aklınıza
kayalar sizi kucağına aldığında?
yoksa tepenin lekesiz biçimini mi hayallersiniz
doymayan yılların bekleyişiyle birlikte?
bozulmamış, amansız bir gönül mü hayallersiniz
döğülüp sessizlik, merhametle biçimlenmemiş?
yitirilmeyen bir cennet bilinmez
güvenilir, yerleşik mantığının ak mezarları
sessizliğe boğulmuş hareketi anlatır
gün bir yandan her adayı felakete boğarken.
kan umutsuz ulurken yalnız
öç sürüne sürüne geçerken öz ülkenizden
apaçık bütünlüğü içinde o, bulur, bilinmeyen ölümünüzü.