satın alınan mobilyalar düğüne bir ay kala eve teslim edildiğinde tv sehpası ve orta sehpa nın eksik çıkması üzerine mobilyacının 'abi, onlar şu an boyada, kurur kurumaz teslim ediyorum, en çok dört gün sürer' demesi ile başlayan olaylar zinciri.
akabinde, sözkonusu mobilyacının düğün telaşıyla bir ay boyunca aranmamış olmanın rahatlığıyla arandığı ilk seferde, 'abi, aradık bulamadık, döndüyseniz cumaya yolluyorum' sallaması.
cuma akşamı, muhtemel mobilyacı ziyareti beklentisiyle eve kapanma.
cumartesi açılan telefonda fırçalanan mobilyacının rahatlığından ürküntü ve umutsuzluğa kapılma ve fakat bir türlü kurumayan boyanın bir sonraki salıya allahına kadar kuruyacağına inanma.
Aynı döngünün tekrarlanması üzerine, evde hatunla 'beceriksizliğiniz' üzerine kavga etme*.
ikinci ayın sonunda bu kez telefonda mobilyacıya 'lan sizin yüzünüzden evde huzur kalmadı, karıyı boşuycam bu gidişle' dediğinizde, gevrek bir sırıtışla birlikte aldığınız 'abicim allah belamı versinki bu sefer söz, aha sehpalar şu an önümde duruyor, yalnız, daha boyasız. atölyeye yolluyorum, üç güne evinde. aha da sana söz, bizzat ben gelicem teslimata' cevabıyla donarak bir şey söyleyememe.
aradan geçen onbeş günün ardından, onca telefon konuşmasından sonra oluşan samimi ortamında yardımıyla mobilyacıya 'nerde lan bizim sehpalar? hala mı kurumadı anuna koyyum' deyişin ve aldığın 'abi, çıktı valla, işte şurda köşede duruyo, sizin oraya çıkacak ilk kamyonla getiriyorum' cevabı.
iki ay sonra, mobilyacıya 'getirme lan o sehpaları, gerek kalmadı orspu cocugu boşandık biz. son senedi de ödemiyorum. git nereye şikayet edersen et' deyişinle birlikte aldığın 'abi bırak şakayı ya, hem senedi ciro ettim ben. başkasında senin senet' cevabı.
günü gelen senedi ödemediğinde bu kez mobilyacının seni arayıp 'abi akşam evdeyseniz sehpaları getiriyorum, senet de yanımda' demesi.
akşam sehpaları getiren mobilyacının 'abi yenge yokmu?' demesiyle birlikte kafayı alnının ortasına yemesi durumu.