fransızların, sıklıkla elma şarabı yapmak için kullandıkları bir cins olduğundan piyasada 'fransız elması' tabir olunur. tazeyken, hafif mayhoş, kütür-kütür ve suludur. dayanıklı bir elma cinsi olduğundan soğuk depolarda saklanmaya elverişli bir türdür lakin, uzun süre depolarda kaldığında rengi sararır ve suyu azalarak kepeğe çalar.
ikide birde yazılarıma çemkiren yazar. beni kıskanıyor, çekemiyor biliyorum. adım gibi eminim şu an iş yerinde göbeğini yaymış, kirli sakalını okşayan, akşam meyhaneye gidip iki teklik atıp evdeki karımı dövsem diye düşünüyordur. yazık valla. klasik türk erkeği işte. oğlu varsa kesin apaçi'dir. baba-oğul entry girerlerken karşılıklı kolbastı oynuyorlardır...
(#11729618) kendisine çok geçmiş olsun demekten kendimi alamıyorum. onu, yine yeşil sahalarda onun o muhteşem ve quaresma'ya parmak ısırtan trivela golleriyle yeniden görmek toprak sahaların bir gün ansızın çimlendirilmesi kadar gözyaşartan bi' etki yaratacak bende.. bana anlattığına göre bu talihsiz olay şöyle gerçekleşmiş.
"o gün antremana doyamadan evime döndüm. içimden hala falsolu hareketler ve şutlar geçiyordu. mutfakta yemek hazırlarken bi' tane tombik dolmalık patlıcan yere düştü. yer pisti, temizlik yapmaya o günlerde fırsatım yoktu. madem öyle boşa gitmesin güzel bi' trivela fırsatı tam ayağının ucunda eksi yesil dedim kendi kendime. çöpe doğru yerde duran dolmalık patlıcana ayağımla kavisli bi' nişan aldım... kütürt diye bi' ses ve gözlerde cıvıldaşan kuşlar...ama başarmıştım!"
arkadaşları buraya yazınca çok mutlu olan yazar. bazen şımarıklığı tutuyor çocuk gibi, ilgi istiyor, ağlıyor zırlıyor ama bakmayın siz onun saçmalamalarına. her insan çok değerli burda. istisnasız hemde. uzun zamandır konuşamadığım görüşemediğim arkadaşlarım da çok değerli ve kalbimdeler. kızıyorlardır bana 'nerdesin sen?' diye. hepsini çok özledim... çookk. yeminle.
sohbeti hoş, tatlı kişilik. mükemmel bir dost. ve aynı zamanda rahmetli anneannemi hatırlatan bir nicki var. ( eksi yesil sulu elma ) bu elmayı anneannem çok severdi ve o zamanlar yani 7 yaşında falanken eteğinde sildiği elmayı uzatarak;
* gukla al şu elmayuda bana yol açver.
- ne aç verim anane.
* yol açver diyom, ıstır elmayu.
- anlamadım ki bişey.
hakketten şu an sizin de anlamadığınız gibi bende bi bok anlamıştım. öylece elimdeki elmaya bakıyor, anneannemden bir izah bekliyordum.
öğrendiğimde çok güldüm.
hehehe meğer anneannemizin dişleri olmadığından elmayı ısıramıyor ve haliyle yiyemiyormuş, yani elma ağzından kayıp kayıp duruyormuş. ben bi kere ısırırsam o gerisini getirirmiş. onun deyimiyle ona yol açmış olurmuşum.
huzur içinde yat anneanne yolun cennet olsun. eksi yesil sulu elmalar eteklerine dolsun...