1994'de 0,44 olan gini katsayımız 2011 yılında 0,41 olarak hesaplanmıştı.
gini katsayısı 0 ile 1 arasında değer alırken, sıfırdan uzaklaştıkça gelir dağılımı adaletsizliği artması anlamına gelmektedir. verilere baktığımızda 1994'e oranla gelir dağılımında minik bir iyileşme görülmektedir. lakin ülkemizde 2005 yılı gini katsayısı ise 0,38 olarak hesaplanmıştır,yanılmıyorsam cumhuriyet tarihinin en düşük değeridir. kıstas olarak 2005'i alırsak gelir dağılımı adaletsizliği artmaktadır. kapitalist dünyanın sonuçları...
ülkelerdeki kişi başına düşen milli gelir seviyesini arttırmak çok disiplinli ve uzman yöneticiler tarafından zor da olsa gerçekleştirilebilecek bir gelişmedir. fakat gelir dağılımındaki uçurumlar ancak ve ancak zamanla ortadan kalkacaktır, ekonomik planlar ile değil. devletin bu konuda halkına vereceği tek destek eşit eğitim haklarını herkese uygulaması olacaktır.
hakikat şura da ki,
büyümeyen ekonomide gelir dağılım ya statik ya da eksi doğrultudadır.
büyüyen ekonomide paylaşımın düzelme potansiyeli vardır.
oransal olarak artış, gelire yansıyabilir.
bir küçük nokta, yansıyabilirin gerçekleşmesi aklı başında hak arayış örgütlenmesinden geçer.
elbette burjuvazi küresel üretimin tüketilmesi peşindedir.
üstelik üretim hem miktar ve hem de periyot olarak akıl almaz boyutlardadır.
ama buna rağmen dağılımın insani ve eşite yakın olabilmesi örgütlülük derecesiyle de yakın alakalıdır.
gelir dağılımın etkileyen çok çeşitli sebepler vardır. kişi başına düşen milli gelir halkın günlük hayatta eline geçen para hakkında bilgiler verebilir. ekonominin büyümesi ve kişi başına düşen milli hasıla birbiriyle ilintilidir. ekonomik büyümenin artmasıyla artan milli gelir her kesimden insana eşit oranda yansıtılırsa refah seviyesinde bir artıştan söz edilebilir.