abdullah öcalan'ın hala gündemde tutulan, meşhur kuramı. bu kuramın nasıl gündeme geldiğini, fatih altaylı, sabah gazetesinin yayın yönetmeni olduğu günlerde köşe yazısına şöye taşımıştı:
----------------------------
fatih altaylı'nın yazısı:
----------------------------
"uygarlıksal gelişme temelinde cinsiyet eşitlikçi ekolojik demokratik toplum paradigmasına dayalı demokratik konfederalizm"
bu uzun siyasi çözümlemenin ne olduğunu kimse anlamadı ama avukatları ve pkk yandaşları bir anda "cinsiyet eşitlikçi ekolojist demokratlar" haline geldi. bunun ne anlama geldiğini ne onlar anlayabildi, ne apo anlatabildi ama önemi yoktu.
bunu kimi devlet, kimi birlik sandı. oysa bookchin'e göre bu devletsiz, hükümetsiz, iktidar dışı "anarşist" bir yapıydı.
yani terörist öcalan, "eko anarşist" olmuştu ama farkında değildi. ama ekolojik toplum için silahlı teröristlere, devletin ordusuna saldırmaya, kan dökmeye gerek yoktu.
ama ne dtp ne de pkk bunu sorgulayamazdı. çünkü onlara göre öcalan'ın hikmetinden sual olmazdı.
öcalan galiba hâlâ bookchin okumaya devam ediyor.
çünkü şimdi de "komünal model" öneriyor.
anlamını pek bilmese gerek. çünkü bunun güneydoğu'da ne sonuçlar doğuracağını tahmin edemiyor.
avukatları yakında öcalan'a kaymak tabağı ve fırıncının kızı'nı götürürse, siz o zaman görün yeni "siyasal felsefeyi."
öcalan'ı bu konuda etkileyen yazarın adı:
murray bookchin
--------------------------
o yazarın söz konusu etkileyici kitabının adı:
the ecology of freedom (özgürlüğün ekolojisi) 1982 yılında yayınlanan kitabı, birleşik devletler ve diğer ülkelerde ortaya çıkan ekolojik hareketler üzerinde derin etkilerde bulundu.
yayınevi : ayrıntı yayınları
yazar : murray bookchin
basım yeri : istanbul
basım tarihi : 1994
sayfa sayısı : 523 syf
--------------------------
kitabın arka kapak tanıtım yazısı:
yazar, konformist/teknotratik çevreciliğe, kafaları mistisizmle bulanmış yeni çağ ekofeministlerine ve onu eleştirmek isterken ekonomist manyığını devralan marksizme karşı cepheden ve çok güçlü bir saldırıya girişiyor. bookchin e göre gezenemizdeki yoğun ekolojik tahribatın ardında, insanın insan üzerindeki tahakkümün insanın doğa üzerinde de hakimiyet kurma isteğine yol açtığı tahakküm mirası ve bu isteği tam anlamıyla gerçekliğe dönüştüren rekabetçi kapitalizm vardır. kapitalizmde her türlü kültürel, etik ve psikolojik mesele maddi bir ihtiyaçlar sistemi içinde massedilir.akıl rasyonalizme, etik tekniğe, bilim de niçin sorusunu nasıl sorusuna kurban eden bilimci bir kilise ye dönüşmüştür.