Nusret babanın ekmek teknesindeki meşhur sözünü hatırlattı bana. "bu devirde ekmek iki yerde bulunur bir aslanın midesinde bir de ekmek teknesinde" o zamanlar tabi çocuktuk herkes yaşıyor aile tam falan. en büyük zevkimiz sobanın yanına dizilip ekmek teknesi izlemek ailece. o zamanlar diziler de saftı. vurdu kırdı olmadan tecavüz şiddet istenmeyen hamilelikler barındırmadan izlettiriyordu kendini. oyuncuları tv'den izlerken sanki evimize misafir eder gibiydik. bu akşam nusret baba var! der heyecanla yemeği yer dizilirdik ip gibi işte. şimdi bunları hatırlayınca evdeki televizyonu vizonteledeki siti ana gibi gidip toprağa gömmek istiyorum. şimdi anlıyorum harbiden aptal kutusu. o zamanlar ona aptal kutusu demek hakaret etmek gibi birşey bence. tertemiz saf aile bağlarımızla hep birlikte tek yürektik. çocuktuk gençtik. keşke hep o zamanda kalsaymışız. büyümek sancılı bir süreç el bile sallayamıyorsun çocukluğuna akıp giden zamana.
buğdaydır aslında karbonhidrattır insanın dayanabileceği düzeyde pişebilcek karakterdedir yani harbi karakterlidir herkese samimidir yenilir hep yenilir ve yenilince de hiç kımaz tek kızdığı kızardığı yerse pişmek hazırlanmak her ne acı olursa olsun o yaratanın halifesi insana hazırlanmaktır ve sonuçta her insana kutsaldır.
turk insani cok tukettigi ve cabuk duydugu icin en cok beynin ihtiyac duydugu mineral ve besinleri tedarik etme ihtimalini duşurerek sofradan kalkiyor.
eve yaklaşık 1 haftadır girmiyor oluşuyla kokusuna hasret bıraktıran... yiyoz hamburgeri, dürümü, pilakiyi, köfteyi göt büyütüyoruz. bugün artık "yeter!" dedim ve çıkıp ekmek almaya karar verdim.
geçen fırından alıyordum. yaşlıca bi kadın geldi. tam buğday olandan ver dedi. fırıncıyla tanışıyorlar belli. amcanda şeker çıktıda ondan bunu alıyorum dedi.
eh nispeten iyidir tam buğday ama şeker yükseltmeye etkisi açısından diğer ekmeklerden pek farklı değil. neredeyse aynı.
bi büyüğüm var şekerden muzdarip. ne zaman ekmeği azaltırıyoruz o zaman şekeri düşüyor. malum glisemiks index diye bişey var ve bu nimet şekeri, sofra şekerinden daha fazla yükseltiyor.
ekmek insanlık kadar eski bir yiyecektir. temel bileşeni un - su - tuz dur. un, su, tuz hali ile gerekli fermantasyonu doğaya yani ekmeği kendi haline bırakırsak yiyebileceğimiz en sağlıklı ekmeği yemiş oluruz. ekmek bana kalırsa en temel besin kaynağı ancak bim ekmekleri değil tabi ki. ekmekte normal ve sağlıklı şartlarda üç temel bileşen varken sanayi ekmeğinde 30 ila 37 arası bileşen bulunuyor. bu da sizi şişman sağlıksız ve hantal yapıyor.
beyaz unun ilk kullanımına başlanmasından sonra halk sağlığı ciddi oranda bozuluyor kapitalizm her zaman bir yol bulur derler aynen böyle oluyor beyaz unu elde etmek için buğdayın en sağlıklı tarafını çöpe attığımızı fark eden insanlar olduğunu görünce kapitalizm, o zaman eski usül daha sağlıklı ona dönelim madem demiyor. o zaman beyaz una vitamin protein ve eski usülde ne varsa onu katalım ama biz bunu yapay yollarla üretelim böylece o üretim içinde yeni iş kolları yaratalım ve biraz daha sömürelim diyor.
böylece biz sağlıksız ekmekleri yemeye devam ediyoruz.
ekmeği ekmek yapan şey içinde ki hava ve gazdır. hava ve gazı alırsanız geriye hiçbir şey kalmaz. güzel lezzetli bir ekmek yediğinizde bunun tadını genizin arkasından alırsınız çünkü fizyolojimiz bazı gazımsı tatları buradan alır.
ekmeğe maya katmak bile saçma bir adettir çünkü ekmeği maya ile mayalayamazsınız sadece bileşenlerini çözersiniz.
sağlıklı bir ekmek temel üç madde ile harmanlanır ve bekletilir asıl maharet bekletme süresindedir. bim ya da benzer marketlerdeki ekmeklere baktığımızda onu gerçek bir ekmekle kıyaslayabilirseniz gözle ve tadıyla hemen fark edersiniz. çünkü sanayi ekmekleri artık göze hoş gelmesi için üzerleri bile çizilmiyor bir ekmeğin üzerini çizmezseniz onun içinde ki gazı oksijen ile buluşturmazsanız o ekmek sadece sanayi ürünlerinden oluşmuş gaz olur ve bu durumu içinin yarısının boş olması gibi gözle görülür durumlardan tespit edebilirsiniz.
ekmek politikacılar içinde önemli bir noktada. herkes et alamayabilir herkes sebze alamayabilir ancak tarih boyunca ekmek herkesin ulaşabileceğini bir noktada olmuştur, eğer halk ekmeğe ulaşamazsa o zaman birkaç koltuk belki kelle elden gidecektir. tarihteki geçmiş dönem ülkelere bakabilirsiniz ya da yakın zamanlı savaşlara haberleri izleyebilirsiniz meydanlarda ekmek tutan yüzlerce öfkeli insanı. bu sadece bizim halkımız için böyle değildir. biz ekmekten çok biat etmeyi önemseriz çünkü eğer tarihine bağlı bir millet olsaydık bu toprakların buğdayını avucumuzun içine alabilseydik, bir buğday tanesine bakıp yaşamı görebilseydik bize sağlıksız bize fahiş fiyatlarla bize 200 gram ekmeği layık gören kimseyi alıp baş tacı etmezdik.