istanbul'un bir mahallesinde geçen, karakterleri ile ün yapmış alaturka bir dizi. türk dizi tarihinin en baba yapımlarından birisi. yeniden yayınlanmaya başlasa güzel olur.
gelmiş geçmiş en başarılı dizilerden bir tanesi idi. cengiz gittikten sonra tadı bir nebze kaçmış olsa da,yine de seyrediliyordu.bir de bu dizi bittikten sonraki dönemlerde açılan açılmayan ne kadar fırın varsa adının ekmek teknesi olması çok ilginçtir.esnaf meğerse iş yerine isim arıyormuş da bulamıyormuş.
Kült bi dizi idi, pazartesilerimi ışıl ışıl yapan her karakteriyle cuk diye oturmuş ah keşke şu çengelköyümün şu güzelim köşesinde yaşasam dedirten, hatta (bkz: kirli'nin kulübesi)nde bile yaşamayı göze almayı düşündürten sevimli dizi. itiraf edeyim Fırıncı nusret babanın 5 tane melek gibi kızının olması gözümde onu ratinglerde birinci sıraya yükseltmiştir. severdim bu diziyi hemde çok.
gerek konularıyla, gerek karakterleri ve yaşamlarıyla tamamen bizimle özdeşleşen reklamlarında denildiği gibi* 'ekranların en alaturka dizisi' sabah 9.30 10.00 gibi tv açaıp kanalları gezerseniz eski bölümlerini seyredebilirsiniz.*
burak bora anad. lisesi öğrencilerinin lise hayatını oluşturan lezzetli(!) dürümcü.
neyle ve nasıl hijyenik ortamda yapıldığı merak konusu olsa da yenirken akla getirilmek istenmeyen öğle tenefüslerinin favori mekanı.
türkiyedeki yapılan dizilerin en güzellerinden olan dizi şiirlerle olan sohbetlerle dikkat çekmektedir. picanıyla, kirlisiyle herodotuyla, dayısıyla sıcak bir ortam oluşturularak çekilen dizidir.
üsküdar kuzguncuk'ta çekilmiş dizi.
geçtiğimiz günlerde bir arkadaşımla ziyaret edelim dedik. edindiğim izlenimler şöyle;
nusret baba 'nın ekmek teknesi şimdilerde kafeterya olarak işletiliyor. isminde bir değişiklik yok. işletmesini sırma saçlı genç bir müteşebbüs yapıyor.
ölünün berber dükkanında bir değişiklik yok. saç kesimi 7 ytl.
mahalle kahvesi ise çay demlemeye son sürat devam ediyor. kahvehane'de genelde yaşlı başlı emekli amcalar takılıyor. içeri daldığımız zaman kahvehane'nin işletmecisi şöyle bir gözucu ile bizi süzdü. kıllandı sanırım. iki çay istedik, tavşan kanı. oturduğum yer tam olarak heredot'un oturduğu masa olduğu için bir anda gaza geldim. toplanın yamacıma der gibi baktım. onlarda kim lan bu godoş der gibi birbirlerine baktılar. bende tırsıp ne var kardeşim der gibi baktım. bakışlar sertleşince bari bırakın hayal edeyim der gibi baktım. ve o esnada hayallere daldım.
sürekli korkut'un yanında gezen o bacaksız elinde tepsi ile çay ocağının bulunduğu alandan çıkıp " tüm bardaklar dolsuuun" diye bagıracaktı. o esnada kirli ile cengiz içeri dalıp hararetle bi konuyu tartışacaklardı. hava karardığı zaman heredot cevdet hiç eskimeyen siyah paltosu ile içeri girecek ve selamun aleykum kahve milletinin insanları diyecekti. sonrasında toplanın bakalım yamacıma deyip başlayacaktı anlatmaya.
sonuç olarak iki çaya 1 ytl verdik. ve nusret babanın evini ziyaret ettikten sonra oradan ayrıldık. ev görkemli ve şimdilerde bomboş. kendisini tekrardan canlandıracak birilerini arıyor.
açıkcası evin bakımsız halini görünce üzüldüm. kirasını sordum. belki ben tutarım diye ama fiyatı öğrendikten sonra " abi bi indirim olur mu öğrenciyiz biz " dedim. o da toz olun lan dedi. vesaire vesaire.
bir bölümünde heredot cevdet çok güzel bir hikaye anlatmıştı, hatırladığım kadarıyla hikaye şöyleydi:
bir çocuk genç ve güzel bir çingene kızına aşık oluyor ama kız çok fena çocuktan sürekli bişeyler istiyo. çocukta fena halde aşık ve kız ne isterse yapıyor. bir gün çingene kız bundan annesinin kalbini istiyor ve çocuk hemen anesine koşuyor ve durumu anlatıyor.annesi de ^^eğer istiyosan sen mutlu olacaksan al kalbim senindir oğlum^^ diyor ve oğlu bıçakla annesinin göğsünü yarıp alıyor kalbi. çocuk görevini yerine getirmenin edasıyla kıza koşuyor.koşarken ayağı taşa takılıyor, çocuk yere düşüyor ve kalp elinden fırlıyor o an kalp dile geliyor
^^yavrum bi yerin acıdı mı?^^
yazarken bile ağladığım bu hikaye anlatılırken fonda hastane önünde incir ağacı çalıyordu.yani bi hikayeye bi türkü bu kadar uyumlu olur.
çekimleri istanbulun hoş, samimi semti kuzguncukta yapılmış ekranların alaturka dizisi.* pek severdik her pazartesi izlerdik. son bölümlere doğru kıytırılması izleyenlerini derinden üzse de gönüllerin bir köşesinde saklanmaktadır hala bu dizi. eski bölümleri şu sıralar kanal 1 de gösterilmektedir.
ayrıca yönetmenliğini gırgır efsanesinin karikatüristlerinden hasan kaçan yapmıştır.
başlangıçta aile ilişkileri, mahalle hayatı, arkadaşlık, dostluk üzerine çok güzel mesajlar veren, içten, sıcak ve sempatik bir yapım olan dizi, zaman içinde aldığı beğeni üzerine, senaristin başarıyı başka şeylere tahvil etme hırsı ile, tarikat-cemaat ilişkileri kapsamında çaktırmadan dinci propaganda yapmaya dönüşünce, vehbinin kerrakesi görünmüş, işin suyu çıkmıştır. dizide böylece "cıvıtmış diziler" çöplüğü içindeki mutena yerini almıştır. çok iyi olmuştur, ama ders olmamıştır. takiben "fesüpanallah" da benzer deneme de aynı sona, çok daha çabuk ulaşmıştır vesselam.