şimdi şöyle komünist veyahut komünizm dediğimiz şeyin iddiası şudur; insanın emeği çalınır karın tokluğuna çalışırtırılır emeğinin büyük kısmı sermaye sahibine aktarılır. yani bir işçi ortalama ayda 5.000 tl'lik emek üretiyorsa ve bunun karşılığında 750 tl'lik bir karşılık alıyorsa ciddi bir sorun var demektir. diyelim sermaye sahibi risk almıştır sonuçta o da yatırım yapmış. bunun da makul bir karşlığı olsun 5.000 tl'lik rakamdan 500 tl'de bu yatırım payına ayıralım. işçinin net aldığı para 750 tl, artı sağlık sigortası + yemeği cartı curtu taş çatlasa 1.300 tl'ye patlar.
hesaplıyoruz,
5.000 tl emek
1.300 tl emek karşılığı
500 tl risk payı
500 tl harcadığı enerji (ki bunun işçiyle hiç bir alakası yoktur aslında ama dikkat ederseniz içşiden düşülüyor)
geriye ne kaldı? 2.700 tl. işte bu 2.700 tl sanırım artık değer oluyor. bu parada sermaye sahibinin cebine gidiyor. bu sadece bir işçi üzerinden sağlanan kar oranı. daha sonra bu para tek adamın elinde biriktikçe birikiyor. artık sermaye o kadar büyüyor ki adam kartelleşiyor hatta daha da büyüyüp palazlanıp tröst ve hatta daha da ileri aşaması olan konsorsiyuma kadar gidiliyor. bunları çok büyük ölçekli düşünmek gerekir. dünyaya yöne veren sermaye sahipleri gibi. işte bu adamların gözünde bu başlığı açan zır cahilin bit kadar değeri yoktur. aslında kendisi de komünizme muhtaçtır. ülkemizde komünizm öcü gibi görülür ama komünizm bu ülkenin (işin dini boyutunu bir tarafa bırakınca) en az %80'lik nüfusuna hitap eden bir yaşama biçimi sunar.
ikinci bir nokta. komünist sistemde hiç kimse oturmaz. bu büyük bir yanılgıdır. ayrıca sınıflar ve bireyler arası çelişki yoktur. mesela denir ya "herkesten yeteneğine göre, herkese ihtiyacına göre" burda söz şunu ifade ediyor. her birey yeteneğine göre üretecek ve her birey yeteneğine bakılmaksınız faydanalanacak. mesela bir dr. yeteneğine göre üretecek fakat bir ayakkabı boyacısı ile (ki, komünist düzende böyle bir sınıf olmaz muhtemelen) aynı şeyi alacak. ilk etapta korkunç gibi geliyor. evet doğru düşünülmeden verilen tepki gerçekten ilkeldir o açıdan kabul edilir tarafları var. ama bu fikir iyice irdelenince aslında çok makul yönleri olduğu da rahatlıkla görülebilir. çünkü aslında ne olursa olsun yeryüzünde eşitlik sağlanmalı.
peki insan olarak ihtiyaçlarımız nelerdir.
1- eğitim
2- sağlık
3- barınma
bunlar temel ihtiyaçlar. bütün insanlar için maksimum düzeyde sağlanması gereken ihtiyaçlar. işte kapitalist düzende bu ihtiyaçlar bireyin gücüne göre belirlenir. bu da toplum arasında uçurumlar açtığı gibi bir tarafı sürekli yoksullaştırırken öteki tarafı zenginleştirip durur. toplumun bir kısma hastalıktan ölür, evsiz kalır, eğitimden faydalanmaz ama beriki taraf bunların nimetlerinden olabildiğince faydalanır. sonra zenginleştikçe herkesin bir arabası olur muhtemelen. ama ben bisikletten yanayım. bugün yeryüzündeki bir çok gereksiz şey biz insanların bitip tükenmek bilmeyen aptalca sahip olma duyugusandan kanaklanıyor. ve bu sahip olma ve tüketim fetişizmi bir süre sonra bırakın insanlığı doğayı dahi yok ediyor...
yine oturmaya geliyorum. bana göre (komünizm böyle bir şey söylüyor mu bilmiyorum) bir insan günde 4 saat çalışmalı. evet bu kadar basit eğer biri çalıp çırpımyorsa 4 saat komünal bir düzende çok ideal. geri kalan zaman dilimi içerisinde istediği şeyi yapabilir. bunun sineması var, tiyatrosu var, dağı var bayırı var, özel hayatı var. insan için bunlardan daha değerli ne olabilir ki. olması gerekende bu değil mi? hayata gelip 50 yıl boyunca it gibi çalışıp gecesini gündüzünü fabrika köşelerinde çürüten insanların ne suçu vardı yani. kapitalizm böyle bir şeyken neden komünizme bok atılır.
ve daha da acısı neden komünizme ihtiyacı olanlar komünizme bok atar.
son bir not: ben insanlardan nefret eden biriyim. gerçekten insanları sevmiyorum. o yüzden komünizm gelmemeli. insanlar sonua kadar acı çekmeli vs.