ego, insanın hayat sandalıyla içinde yüzdüğü göl gibidir. suyu tatlı gelir yudum yudum içersiniz. eğer uzaklarda çağlayan okyanus dalgalarına yönelmezseniz, gün gelir o gölün suyunu tüketirsiniz. üstelik o sandaldan da inemezsiniz. zira o sizin hayat bağınızdır ve terketmek istemezsiniz. yapayalnız kalırsınız kuru bir çölün ortasında. burun kıvırdığınız okyanus ise süperego gibidir. tuzludur suyu ancak sonsuzdur. en azından bir nehirle bağ kurup beslenmek gerekir. yeri gelir tuzlu suyun bile hasreti çekilir. *
id'le başa çıkamaz, süper egoya da yaranmak için savunma mekanizmalarını oluşturur.bir nevi oksijen odalarıdır bunlar id ve süper ego arasında sıkışan ego için.
benlik algımızın temelidir.idimizin insanlaşmış, süper egomuzunsa azizelikten kurtulmuş hali yani.
eski sevgiliye geri dönüş yaptığınızda karşılaştığınız şey. siz eski sevgilinizle konuştuğunuzu zannedersiniz fakat ona dair kuracağınız her cümle egosuna hitap eder.
kişinin kendisini bir nebze olsun daha üstün görmek adına başvurduğu tatmin yöntemidir. eğer sevgilinizde varsa bu meretten şu andan itibaren terk edebilirsiniz çünkü ilerde yağtığınız hiçbir şey onu memnun etmeyecek ve yetmeyecektir. kendimden biliyorum.
ince çizgilerin arasındadır. nokta nokta ile nokta nokta arasında ince bir çizgi vardır denilir genelde özgüven ve ego için aynı şeyde söylenebilir. ikisi bir yana egoda kendi içinde iyi ve ince bir seviyede çok kaliteli bir gösterim olabilir.
en çok eski sevgili olaylarında kendini gösteren arsızca davranış. sana hayır diyeni deli gibi arzular senelerce hayalini kurar yerine kimseleri koyamazsın. çünkü sana hayır diyordur. yıllar sonra geri döner ben burdayım yeniden başlayalım der bir anda gözünde değersizleşir yıllardır ağladığım insan bu muymuş peh dersin küçümser kabul etmezsin. peki der gider başkasını bulur bu sefer yine kahrından deliye dönersin. yine aynı sıkıntılara merhaba dersin. insan ne ederse kendine eder.