eğlenme olgusu, kişinin anlık sevinçleri doğrultusunda; bazen bir tebessüm, bazen iki elin birbirine hızla çarpması, bazen ışıldayan gözleri ortaya çıkaran güzel vakit geçirme sanatıdır. evet sanattır. çünkü eğlenme, herkesce tam olarak kavranıp, algılanamadığından; eşşeğin bir taraflarına su kaçıran kimseler tarafıdan gerek abartılmakta, gerekte başkaları üzerinden kendi eğlenmesine rant sağlamaktadır.
gerekli gereksiz eşşek şakaları, hakaretvari mahlas takmalar, kişinin kendi tercihlerini hiçe saymak gibi daha da arttırılabilecek olan birçok şey...
bu anlayışın en tehlikelisi; televoleyle yetişen kuşak olmamızın etkilerinden dolayı, eğlence denilince gece hayatının akla gelmesi... dışarıda bir dilim ekmeğe aç onlarca insan varken, istediği bir şarkı çalınsın diye, sahne alan sanatçıya onlarca şampanya patlattıran tipitipler... şimdi diyeceksiniz ki adam okumuş, çalışmış yahut miras kalmış, hakkıdır. evet hakkı olabilir, o tamamen kişinin vicdanına kalmıştır, oradan dışarı çıktığında anası babasının şerefsizliği yüzünden gece saat dörtlere, beşlere kadar çalışıp mendil satan çocuğu hor görmesi tamamen kendisinin inancıdır. bir nevi tok açın halinden ne anlar durumudur. o nasılsa içeride eğlenmiştir, dışarıda şöförüyle koruması hazırda beklemektedir. burdan geleceğimiz yer ise, eğlenmekle eğlencenin mukayese edilmesi. şöyledir ki elinizi vicdanınıza koyduğunuzda bu kişinin yaptığı eğlenmek midir? yahut '' eğlence'' midir ? bana göre eğlencedir. eğlencedir çünkü o benim eğlenme sebebimdir, her baktığımda bu kişilere, nefislerine nasıl bu kadar yenik düşebildiklerini, nasıl aşağılık kompleksi içinde olduklarını görüp, kendi yaşadığım ve içinde bulunduğum hayatı anlamama sebebiyet vermektedir. evet onlar eğlenmemdir benim, onları izledikçe eğlenirimdir. arasında ki fark buradan gelmektedir.
hazır izlemekten açılmışken söz; bizler bilmeyiz, ancak anlatılanlar bir kulağımızdan girip diğer kulağımızdan çıkmamıştır zamanında. dedelerimizin, ninelerimizin, onları bırakın annelerimizin, babalarımızın anlattıklarıyla; televizyonun aile yapısında ki eğlence anlayışına geçmek isterim izninizle. etrafımızdaki kuşakları, nesilleri şöyle bir ikiye ayıracak olsak; ben televizyondan öncekiler ve televizyondan sonrakiler diye ayırmak isterim. televizyondan önceki neslin, büyüklerimizin bir konuşma adabına, bir ağız yapısına bakın, bir de şimdi ki televizyon kuşağının ''oha filan olmasına''. direk olarak bizim ve bizden sonraki kuşağı etkisi altına alan televizyonun eğlence hayatımızda ki etkisi ise basite indirgenmeyecek kadar fazladır. hangi ailede artık oturup adam akıllı muhabbet edilmektedir, öyle bir hal almıştır ki artık, misafir geldiğinde bile açılır televizyon, eskiden ülkemizi kurtaran büyüklerimiz artık dizileri tartışır oldu. halbu ki bize bir şeyler öğretilmesi, yerli tavsilerde bulunulması, hiç olmazsa ailecek tombala oynanması daha bir hoş olmaz mıydı bindir gece'yi izlemekten, sorarım...