makus talihim bana güldü bu sefer ve seni çıkardı karşıma.. sanki rüyadayım, güzellikler içinde, cennetteyim sanki.. nedenini sorma, gel, gir kalbime.. bana bıraksan kendini, yaşasak gönlümüzce ama önce hayata yeniden başlayalım seninle, yeni hayata uyanalım beraber, önce güneş doğsun, sonra sen kalbime nüfuz et.. aşkın tohumlarını ek kalbime.. hayat; incecik düğümleri olan bir kördüğüm, paylaş benimle hayatı, bahanesiz, saf ve temiz.. haydi hayatımın anlamı ol, gel bana, uzak değilim sana, yaklaş bana, duy sesimi..
Yıllar öncesinde Ugur dündar'ın genclik yıllarında cektigi bir program vardır..Hatay'da(yanılmıyorsam) bir efsun hocası vardır ve bu adamın efsunladıgı insanı zehirli örümcek,böcek,yılan gibi hayvanlar sokamamaktadır..Canlı yayında Ugur dündarın boncuk boncuk terleri arasında kolunun yarısını efsunlar,diger yarısını efsunlamaz..zehirli bir akrep efsunlu kısıma konulur.akreple oynanır bastırılır ama akrep hiç bişey yapmaz..daha sonra dahada terleyen ugur dündarın kolunun efsunlasmamıs kısmına akrep getirilir ve hayvan direk ugur dündarı sokar..Birden korkuyla panikleyen ugur dündarı ise akrepin soktugu yerden yukarı dogru giden zehiri, elini zehirin gittigi yönün tersine haraket ettirerek zehirin akrebin soktugu yerden fıskırmasına neden olan efsuncu hoca kurtarır..
olaya getirelecek yorum ise sudur..Efsun gercekten vardır yada ugur dündar kandırıkcının tekidir..
Efsun, füsûn olarak da kullanılır. Farsça'dan dilimize geçmiş olup, büyü ve sihir anlamındadır. Sihirbazların okudukları kelimelere olduğu gibi, hileye ve manasız şeye de denir.
Ayrıca Efsûn (büyü), eskiden beri insanları meşgul etmiş bir olaydır. Gerçeklerden habersiz olan insanlık, doğaüstü güçlerle, doğanın etkilenebileceği inancına kapılmıştır. Bu da, en küçük bir tabiat bilgisinden mahrum bulunulduğu çağlarda ve zamanlarda kendini göstermiştir. Meselâ, toprağa dökülen suyun yağmur yağdıracağına inanılmış, yılanın kötülüğünden kurtulmak için onun karşıtı ve yiyicisi olan leylekten etkileme yoluna gidilmiştir.