iskender palanın barbaros hayrettin paşayı anlattığı ve benim okumayı henüz bitirdiğim son romanı. her zaman ki gibi iskender pala cinayetler, savaşlar, padişahlar ve krallar arasındaki çekişmeler ve türlü entrikalarla bezediği kitabında aşkı yabana atmamış. bir yandan hızır reisin barbaros olma hikayesini anlatırken öte yandan saint alkala ile billurenin aşkını anlatmış. ve galiba barbarosa biraz haksızlık etmiş. çünkü birbirlerine itiraf etmeden ama genede birbirinin aşkından 25 yıl boyunca şüphe duymadan birbirini bulmayı umut eden iki sevgilinin hikayesi o kadar içine alıyor ki insanı barbarosun hikayesi biraz duvar süsü gibi kalıyor. eski bir deniz subayı olmasından mıdır nedir? iskender pala sanki bütün denizcilik terimlerini kitaba serpiştirmiş. fakat bu dile yabancı olan okuyucu hikayeden kopup acaba bu ne manaya geliyor telaşına kapılabilir. ben kapıldımda ondan söylüyorum. hasılıkelam kesinlikle okumaya değer bir kitap. keşke kitabın sonuna doğru heyecan düşmemiş ve son satırlar akıp giden fragman mahiyetinde olmamış olsaydı. bide 1. baskı 100.000 adet yazısı kapağa yakışmamış.
gecen gun arabanin birinde yuksek sesle calan hakan peker sarkisi, adam hala doksanlarda yasiyor. en guzelini yapiyor, birkac dakika sonra ayni yuksek seste baska bir arabadan demer akalin sarkisi duyarak beni doksanlar ruyamdan uyandiran adama da sevgilerle.
iskender pala'nın şu an için son romanı. romanın tarihsel temasını anladığım kadarı ile barbaros hayrettin paşa' nın muradi adındaki bir reisine yazdırdığı gazavat ı hayreddin paşa adlı gazavatnamesine dayanıyor. romanı bize anlatan seyid muradi ile gazavatnameyi bize yüzyıllar önceden yazmış muradi reis sadece isim benzerliği taşıyor sanırım. çünkü romandaki muradi'ye bir takım farklı kimlikler de yüklemiş pala. bu kadar yazmış iken romanı beğenmediğimi belirtmek isterim. 21. yüzyıl olmuş ama hala kavuşamayan aşıklar romanları edebiyatımızda yer işgal ediyor. bu artık gını getirdi bana. bu ne klasik bir konudur arkadaş ya. sonra bir de heykel meselesi var, kitabın sonuna kadar hayatın sırrını öğrenecekmiş gibi bekliyoruz fakat heykelin ne dediğini zaten rahip daha kitabın ikinci bölümünde zaten bize söylemiş meğersem. hayreddin paşa adeta bir yan kahraman kalmış. bir de edebiyatçılar bir romanı neden karakter bakış açısıyla anlatır ki yani şu kitap barbaros'un hayatını tanrısal bir bakış açısıyla anlatsa ne kadar süper olurdu. roman mı, anı defteri mi, günlük mü belli değil. her şeyi biz mi söyleyelim arkadaşım.
hiç de fena olmayan iskender pala romanı, yalnız kitabın baş kahramanlarının kitabın sonuna kadar eften püften sebeplerle buluşamaması okurken daral getirir. **
--spoiler--
not: bu yorum baştan sona spoiler içerir, kitabı okumayan arkadaşları önceden uyarayım sonra arkamdan küfretmesinler !
--spoiler--
geçen hafta d&r'da raflara bakarken, kapağındaki "bir barbaros romanı" başlığına aldanıp büyük bir zevkle aldığım;
okumaya başladığımda ise barbaros yerine klasik kavuşamayan bir çiftin hikayesinin anlatıldığı, -barbaros'un hayatına sadece değinildiği- iskender pala kitabı.
ha zevksiz miydi haşa, okurken keyif aldım. ama o kitabın başlığına "bir barbaros romanı" yazılması yanlış aga. neyse onu yazacaksın.tamam şimdi yiğidi öldür hakkını yeme. barbaros'un sahneleri de gayet güzel betimlenmiş, duygu çok iyi verilmişti. hele o son bölümdeki cenaze kısmı beni benden aldı. türbesinin bulunduğu yerden geçen gemilerin bugün bile fenerlerini kısması, yani bir nevi saygı gösterişinde bulunması acayip duygulandırıyor insanı. ama keşke ana konu sidi alkalayla beatrix'in aşk hikayesinden çok barbaros olsaydı.
herneyse, son bölüme kadar ağır ilerlese de beni benden alan son 25 sayfa oldu. bunun için bile okumaya değer bence.
Hangimiz
Uğrunda solmadık o sevda denen şeyin
Zehrini tatmadık aşkın
Hangimiz
Bir tek yalan bile söylemedi
Yara bere içinde kalmadı
Hangimiz
Ağrısın sol yanımda o yarin yokluğu
Keder benim dert benim
Derdimle ben bir çareyim
Tanır aşıklar beni
Sevmenin bedelini
Çilenin öyküsüyüm ben
Aşkım ben
Efsaneyim
Yalansın
Yalansın sende ettiğin o sözler gibi
Yanarsın sende tadarsın
Haramsın
Haram etmiş seni beni tanrı ziyan etmiş
Beni bu hayat
Perişan etmiş
Ağrısın sol yanımda o yarin yokluğu
Keder benim dert benim
Derdimle ben bir çareyim
Tanır aşıklar beni
Sevmenin bedelini
Çilenin öyküsüyüm ben
Aşkım ben
Efsaneyim
Iskender palanın kitaplarından biri yeni başladım güzel gidiyor.
sanırsam seyyid muradi diye bir levente barba rossa hızır Hayrettin reisin anıları kanuni sultan süleyman emriyle yazdırılıyor. Bunu da iskender pala günümüz türkçesine uyarlayıp aslına sadık kalarak tabi bazı tarihçiler ve yazarlar gibi değil misal Ermeni soykırımı yaptık diyen tarihi yalan yazanlardan değil yani yazmış.
iyi okumalar dilerim bir solukta.
efsaneler bazen denizden gelir.