şahsiyet dizisinde alzheimer hastası olduğunu öğrenen agah bey'den gelsin; (haluk bilginer)
-bütün hatıralarım, yaşadıklarım, silinip gidecek. ben ne olacağım? yani, benim şahsiyetim ne olacak? o da silinip gitmeyecek mi? nasıl bir adam olduğumu unutacağım. yaşıyorsun ama, yoksun. insan nasıl dayanır buna?
"Dinleyin!
Diyelimki çok fazla çilekli süt içtiniz, ve gecenin bir yarısında tuvalete gitmek zorunda kaldınız.
...fakat yatağınızın dışı soğuk.
Kalkmak istemezsiniz, ama mesanenizdeki baskı çok güçlüdür!
Gitmeye karar verirsiniz!
Tuvalete koşarsınız, klozetin önünde durursunuz..... ve rahatlarsınız!
Bütün hayatınızı 'bu an' için yaşamış olduğunuzu düşünürsünüz!
Fakat sonra farkına varırsınız!
Orası tuvalet değildir, hala yataktasınızdır!
O lanet ıslaklık hissi kontrol edilemez bir ateş gibi yayılır!
Fakat durmazsınız! Durduramazsınız!
işte bundan bahsediyorum!
BU ÇiLEKLi SÜTÜN GERÇEK YÜZÜDÜR!
ANLADINIZ MI !?" gintama dan 3 dakika kahkaha attığım bir replik
bu sıra çok aklıma geliyor sanırım gerginim.
replikleriyle efsane dizi olan yedi numara'nın recep'inden geliyor. bizim oralarda erkekler kadınları döver. küçüktüm. babam anneme yumruk atmıştı. bunu görünce koşarak evden çıktım. etrafa baktım; samanlar, koçlar, kuzular. hiçbir hayvan dişisine gücünü ölçmüyordu. dişisine vuran insana hayvan demek bile yanlış, hayvana saygısızlık bir kere.
s: bir zamanlar, abim babamın kamyonetini kaçırıp, yolluk viskisini içtiğinde de, babam onu dizine yatırıp (kıçını) tokatlamaktan çekinmemişti.
a: (dik dik bakar) kıçımı tokatlamak istediğini mi söylüyorsun.
s: bana başka seçenek bırakmadın, yaptığın şey çok kötüydü.
a: evet, ben çok kötü bir kızım, cezalandırılmam gerek..
s: bunu anladığına göre dizime yat hadi... çattt..
a: aaah..
s: (duraksar) bundan zevk almaman gerekiyordu..
a: sen de daha sert vur..
s: çaatttt
a: oooohhhh
alim: ece gitti , ne yapacağım ben şimdi.
alim'in öğretmeni deniz: sil şu burnunu, aşık olacak kadar büyümüşsün, ayrılığın acısına katlanacak kadar da büyümüş olmalısın.
(bkz: süper baba).
resim dersindeyken ninja kaplumbağa bile çizemezdim. şimdi renk renk boyalar aldım. içimde bir çizme isteği belki hayallerimi gerçeğe dönüştürme hissi, bilemiyorum feride. bir kız çiziyorum resmin orta yerine, bembeyaz bir önlük giydiriyorum ona. öyle de yakışıyor ki hasbama... elini kimsenin eline değdirtmiyorum. yollarına papatyalar çiziyorum o kızın, ayaklarına dikenler bile batmasın diye. peki ben bu kızın yanına, bir de her şeyini paylaşabileceği birini çizsem, ne dersin feride? ben bir ahmet çizsem bu kızın yanına? biliyorum ki ahmet'i çizersem, resimdeki tüm papatyaları koparıp taç yapacak kıza. beklemediğin yerden geldi dimi soru? biliyorum biz arkadaşız, beraber büyüdük de, ben hep senli rüyalar görüyorum feride. senli şarkılar söylüyorum, senli cümleler kuruyorum, her yanımda sen varsın. sen benim en zorlu sınavlarımda aşağıdaki boşluğa en uygun kelimemmişsin meğer de ben farkında değilmişim, sana yakınken sensiz olmaktansa, senden uzak sensiz olmak daha az acı veriyor belki...