kaçtır -yaklaşık 3 ay- şu başlığa iki kelime birşeyler karalayayım diyorum, elim varmıyor klavyeye o kadar hissizim...
bu orospu çocuğu hayata çok yalvardığım oldu. kendi orospuluğundan beni de orospu yapmıştı. savaşıyordum...
terliğimin ayağımı saran kısmı kopardı benim. ayaklarımı yere sürte sürte gider, bu işkenceye dayanamaz hale gelince de elimi alır terlikleri çıplak ayakla yürürdüm yollarda. ucuzdu terliklerim; salı pazarından alınmıştı. evde çorba olmazdı sıcak, tüp bitmişti. odunu idareli kullanma telaşından az yakılan sobanın ılıklığında ısınmış su ile banyo yapar, battaniye altına koştururdum hemen. herkes üzülürdü bana, acırlardı. gurur nedir bilmezdim ya ben. ama üzülmesini bilirdim. ufacık ellerim göz yaşlarımı silmeye çalışır, yetişemez akan hüzünlere, minnacık bedenim uyuyakalırdı iki kat yorgan üst üste atılmış yatağımda.
aç karınla, yolları yürüyerek kat etmekle, savaşmakla geçti yıllar. kocaman adamlar olduk. babanın hakkını ödeme isteğiyle dolu bir ruh hali ile yaşayacak yaşlara geldik. ufak hediyeler aldık aileye; anneye bulaşık makinesi, kardeşe playstation, babaya ince uçlu mürekkep kalemler... belki tatmin ediyorduk egoyu; ehe işte ne kadar mutlular, içim rahat artık. hediyeleriyle ne kadar da memnunlar...
kandı yüreğim, kendimin ince oyunlarına. aldattım beni. ve günler geçti.
haftalar çabucak yaratıverdi ayları. iş dünyası kaplıyordu koca hayatı. sabah kalk, akşam gel. esnek çalışma saatlerine uygun olma telaşı. yaşamı feda etmeler. işe git, gel, git, gel.
tit, tak, tiki tak.
gece, gündüz, gece, gündüz.
uyu, uyan, uyu, uyan.
yaz, kış, yaz, kış.
iş, uyan, iş, uyu.
monoton, köle, zavallı, monoton.
öyle bir boşluktaydım ki artık, öyle savaşmaya alışmış, üzülmeyi hayatının bir parçası olarak kabullenmiştim ki kaldıramadı aşk ile dolmuş bu duygusuz tempoyu.
uzaklardaki, eskiden tanıdığım adamlara telefon açıyorum, "abi bir şarkı söyle bana ağlatsın beni, sevk etsin karanlık günlerime".
dinliyorum, nafile.
eskilerdeyken ben, babamın ölümü düşşe zihnime hüngür hüngür ağlardım. babamdı o benim. karnımı doyuran, giydiren, büyüten. şimdilerde sevdiklerimin ölebileceği düşününce tepki vermiyor ruhum. sıfırım, sıfır.
efkarlanamıyorum artık ben beni terk eden kadınları düşününce. terk edilmişliğin zifiri karanlık mahzenlerini hayal ediyorum, tepki yok. sıradanlığım duygularımı köreleltti.
ağlayamıyorum artık ben geceleri. gözyaşlarım dökülmüyor.