Kutlu doğum haftasının yaklaştığı şu günlerde efendiler efendisine salavat getirmek mühimdir. Ahzab suresinde geçen şu ayet-i kerime efendimiz'e salavat getirmenin ne derece önemli olduğunu bize söyler. Mealen:
Allah ve Onun melekleri Peygambere hep salât ederler. Ey müminler, siz de Ona salât (ve dua) edin ve samimiyetle selam verin.
salât, tebrik, dua, istiğfar, rahmet gibi anlamlara gelmektedir. Salât kelimesinin çoğulu salavât gelir. Zikrettiğimiz âyet-i kerimeye göre, Peygamberimize salât ve selam getirerek, en azından Allâhümme salli alâ Muhammed Allâhım rahmet ve bereketin Efendimiz Hazreti Muhammedin üzerine olsun! diyerek hürmet arz etmek her Müslümanın yapması gerekli olan bir görevdir.
Bir hadis-i şerifte anlatılır ki: Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) bir keresinde minbere çıkıyordu. Merdivenden yukarı çıkarken birinci basamakta amin! dedi. ikinci basamakta yine amin! dedi. Üçüncü basamakta bir kere daha amin! dedi. Hutbeden sonra, sahabe efendilerimiz Bu sefer Senden daha önce duymadığımız bir şeyi duyduk yâ Rasûlallah! Eskiden böyle yapmıyordunuz, şimdi minbere çıkarken üç defa amin dediniz. Bunun hikmeti nedir? diye sordular. Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi ve sellem) şöyle buyurdular: Cebrâil aleyhisselam geldi ve Anne-babasının ihtiyarlığında onların yanında olmuş ama anne-baba hakkını gözetmemiş, onlara iyi bakarak mağfireti yakalama gibi bir fırsatı değerlendirememiş kimseye yazıklar olsun, burnu yere sürtülsün onun! dedi, ben de amin! dedim. Cebrâil, Yâ Rasûlallah, bir yerde adın anıldığı halde, Sana salât ü selâm getirmeyen de rahmetten uzak olsun, burnu yere sürtülsün! dedi, ben de amin dedim. Ve son basamakta Cebrâil, Ramazana yetişmiş, Ramazanı idrak etmiş olduğu halde Allahın mağfiretini kazanamamış, afv ü mağfiret bulamamış kimseye de yazıklar olsun, rahmetten uzak olsun o! dedi, ben de amin dedim. Bu hadiste geçen rağime enfuhû ifadesi bir idyumdur, dilin kendi yapısına has bir deyimdir ve Türkçede onu net ve tam olarak karşılayacak bir kelime yoktur. Belki, burnu yere sürtülsün (sürtüldü), canı çıkası, kahrolası gibi manalara gelmektedir.
Bununla beraber, Sâdık u Masdûk Efendimizin ismi her işitildiğinde veya anıldığında salât getirilip getirilmeyeceği hususunda; bazı âlimler, Bir yerde, Hazreti Peygamberin adı ne kadar anılırsa anılsın bir defa salât edilmesi yeterlidir derken, âlimlerin çoğunluğu, Efendimizin adı her anıldığında salât u selam getirilmesi gereklidir demiştir. Bazıları, insanın, ömründe bir kere salât u selam getirmesinin vâcib olduğunu söylerken, imam Şâfi gibi kimseler de nâm-ı celil-i Muhammedî (aleyhissalatü vesselam) ne zaman anılırsa anılsın hemen salât u selamla Ona senâda bulunmak gerektiği kanaatindedirler. Nitekim, hadis ilmiyle uğraşanlar, Hazreti Peygamberimizin hadislerini rivayet ederken, Onun adı ne kadar çok anılırsa anılsın, her anılışında, sallallahu aleyhi ve sellem diyerek hürmet ve vefalarını ifade etmişlerdir.
Hâsılı, salavâtın mânâsı rahmettir. Allah Teala, Efendimize bizzat salât etmiş, meleklerinin de Peygamberimize salât ve selâm ettiklerini bildirmiş ve bize de onu bir vazife olarak tahmil buyurmuştur. Bizim salâtımız Ya Rab! Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz olan reisimize merhamet et ki, bize sirayet etsin. manasına bir dua olmalıdır. Bununla beraber salât u selamın ayrı bir hususiyeti daha vardır. Salât u selam makbul bir duadır; yapılan diğer duaların başında ve sonunda salât u selam okununca, iki makbul dua arasında istenilen şeyler de makbul olur. Onun için hem duanın başında, hem de sonunda salât u selam okumak lazımdır.
Allahümme salli ve sellim ala seyyidinâ Muhammedin ve ala âlihî ve ashâbihî ecmaîne biadedi ilmike ve malûmâtike (Allahım, Efendimiz Hazreti Muhammede, Onun aile fertlerine ve ashabına ilmin ve malûmâtın adedince salât ve selam eyle.)