akıttıkları suyun nedeni norton* olanı olsa gam yemeyeceğim kızlardır. hayır, beğenme konusundaki argünamlarının temelinde abaza kızların "ohmş, süt gibi" tabir ettikleri ten rengi olabilir. e herkesin esmer, yanık ten olduğu bir memlekette doğaldır, kuzeyin bu konuda o kadar takıntılı olmadığını biliyorum.
şimdi bunlar siz de "angelina jolie" diye ağzınızın suyunu akıtıyorsunuz diyecekler, haklılar. ancak farkında olmadıkları ise, biz "angelina" diyerek ağzımızın suyunu akıtmaktayız, "lara*" diyerek değil.
"robert*" diyerek sevenlerin gözlerinden öperim.
hepsi şüphesiz, dimdirekt gerzek olan; ancak edward'ın hayaliyle yaşayabilen kızlardır. yakışıklı erkek arkadaşları yoktur, yakışıklı bir erkekle ilişkide bulunmayı akıllarının ucundan geçiremezler. gerçekten bir vampir zannettikleri, yiyip içip sıçan, tek suçu yakışıklı olmak olan robert pattinson'ın bir gün kendilerini gelip alacağına inanarak yaşarlar.
eksilemeden önce ağzını falan bi' sil, mausa yabışıyo, sonra çoluk çocuk oynuyo falan. bir vampir tarafından ıstırıldınız, öpüyon.
bahsedilen edward, edward norton ise doğruluk payı olabilecek önerme. nasıl erkekler angelina jolie' ye, adriana lima' ya uzaktan uzaktan ağızlarıın suyunu akıtarak bakıyorsa kızlar da edwardlara aynen öyle bakar. nasıl ki her erkeğin yanında bir adriana yoksa, her kızın yanında da bir edward olması beklenemez.
birinci gruba giren* hanımlar hayatında hiç mutlu olamamış, yakışıklı erkek nedir bilememiş, kıllı kırolardan, arabalı oğlanlardan hoşlanan buna rağmen kendini beğenmiş tiplerdir.
bunlardan fazla şey beklemeyiniz. zaten yeteri kadar donanımsız olduklarını cümleleriyle ve tercihleriyle belli ederler.
ikinci modeller ise erkek düşkünü, hangi ünlü erkeğin neresinde daha fazla kas varmış gibi saçma şeylerle oyalanan, libidosu tavanda gezen ezik psikolojili hanımefendilerdir.
bunlar içinse söylenecek söz dahi bulunmaz. hep ulaşamayacağı erkeklerin hayaliyle, saçma sapan bir şekilde gözüyle kaşıyla ilgili konuşan bu kızlar bu ezikliği hiç kabul edemez.
bize bu iki grubu birleştirip, ıslatıp, kızılcık sopasıyla dövmek düşer.
popmundo isimli online rpg oyununda, can sıkıntısıyla kendileri hakkında bir blog döşemiş bulunduğum güruhtur. sözlüğe uyarlamayı düşündüm fakat gerek görmedim, alınız okuyunuz efendim,
***
popmundo'ya fazla kaptırmış olacağım ki, milliyet'te sevgili ilanı verebileceğim bir bölüm aradım. tek şartım vardı, sevgilim edward cullen denen dallamaya aşık olmayacak, onu gördüğünde çığlık atmayacaktı. beğenebilirdi, ona bir şey diyemeyiz tabi ki; fakat bu, "yakışıklı çocuk vesselam" ile sınırlı kalmalıydı. dünyaca ünlü, yanından geçemeyeceğin adamla evlenip mutlu yuva kurma hayallerinin tam orta yerine sıçayım ben senin. abicim, edward'a da kızamıyorsun şimdi. cedric diggory rolünde az izlemedik, o zaman ufak tefek şirin bir adamdın, ailecek severek izlerdik. fekat şimdi kızkaçırana dönmüşsün.
yediremiyorum bir de ben, edward aka robert pattinson'dan daha karizmatik birisi olduğum halde, onun benden fazla hayranı olmasını. sokakta beni gören kızların "ayh lars senin büllüğünü koparırım canım ya!" diye çığlık atmalarını bekliyorum, ama yapmıyorlar. mahzun mahzun geçiyorum oradan, başım önüme düşüyor; önümde taş olduğunu görüp biraz sağa seyirtiyorum, çotank diye direğe giriyor kafam. "ayh lars senin kafanı zkiyim ahaha" diye çığlık atıyor kızlar, güneş sistemi girmiş götüme, kafamda yıldızlar dolaşıyor, ben bilmiyorum. bir kola kutusunu tekmeliyorum, taş çıkıyor içinden. hemen sonra, karga ceviz fırlatıyor kafama, terliği çıkarıp fırlatamıyorum beyninin orta yerine.
hak ettiğim ilgiyi göremiyorum, edward allah belanı versin, seninle uğraşmak istemiyorum ben. stephanie'ye de iki çift sözüm var. modem kablosuyla boğayım seni, adam mı yoktu başka? niye yazdın lan böyle vampirli gubidik hikaye? bilimkurgu yapma bana, indir o eli. böyle böyle abazan oluyor kızlarınız, böyle böyle aptallaşıyor evde kalmış, hiçbir bok olamamış kibirli uzun saçlı yaratıklar.
ben hayatın kendisine karşıyım lan aslında. senin kızın salaksa edward'ın suçu ne? kızlar benim için çığlık atmıyorsa benim suçum ne? aa bi' dakka lan, karıştı.
beni de sevin, ben daha gakışıklıyım. aslında tek derdim, edward'a aşık olmayacak akıllı bir kızdı, benim derdim kendimle.