bana fransız şansonlarının dinlenebileceğini gösteren muhteşem sesli, insanı mest eden fransız yorumcu. sokaklarda baslayan, iniş çıkışlarıyla çok ilginç bir yasam öyküsü de vardır. 982'de gülriz sururi kaldırım serçesi adlı oyunda piaf'in yaşamını sahnelemişti.
bir şeylerin eli onun hayatının üzerinden hiç gitmemiş gibidir...
kızını kaybeder... sevgilisini kaybeder... her şeyi bir bir alınır elinden ama o hiç susmaz...
hep o eşsiz sesiyle avutur yüreğini... yaralarına bastıra bastıra söyler l'hymne a l'amour u sanki...
ve hayatla dalga geçercesine söyler milord'u ... öyle neşeli... hayat dolu... acılıdır halbuki... yeterince değil fazlasıyla acılı.
göz önünde yitip gitti bu su dolu küre. oysa, biz bahçeyi bulduk. erteleyen çocuklar, bir lokma üzerinde. deliliğin arka bahçesinde. nasıl gerçektik. kafesinde yaşadık. eşlenikten açıklık. yabancıdan yakın yaptık, kadın. yaktık, kadın.
bir deli güldü. uyandım, uykuya dalacaktım, gözevinden vurulan.
sesi boğuldu. sesi boğdu. boynumu sıkan. eli narin, uzanamaz, geri alamaz. nasıl bekledik, bu kadar saat. gözlerimizi kapadık. hep, öyleydik. nefes nefese kaldık, yetişemedik, erkeklik bizde kaldı, üstü de kalsın.
kafka'da biz de tıkandık bea kadın!
nefes alamadık. kitabı attık.
er ryan'ı kurtarmak filminin sonlarında bir fransız kasabasını savunmaya calısan amerikalı askerlerin, saldırıyı beklerken ve bunalmıslarken "bakın hayatta güzel seyler de var" demek istercesine yıkık sehre sarkisini dinlettikleri, ve sarkılarını dinledikce rahatladıkları fransız şantöz.
fransa'nın efsanesi ve muzeyyen senar'ıdır.
(bkz: la vie en rose)
Dinlerken Kanadalı bir arkadaşımın "Kapat şu Fransız saçmasını" dediği;Jeux D'enfants isimli filme oturmuş film müziklerinden biri * sahibi, müthiş ötesi bir kaldırım serçesi.
1915'te doğmuş 1963'te ölmüş fransız şarkıcı. çocukluğunda bir genelevde yaşamış. ilerleyen yıllarda aşırı derecede alkol ve morfin kullanmaya başlamış. öldüğünde yaşam tarzı yüzünden psikopos cenazesini kaldırmayı reddetmiş. cenazede yüzbinden fazla insanın olduğu söyleniyor. hayatını anlatan " kaldırım serçesi" filmini izlemenizi tavsiye ederim.
zor bir hayatın ardından gelen şöhret, para ve yalnızlık. garip gelmiştir yaşantısı. yok 'kaldırım sercesi' yok 'acıların kadını' yok efendim yok. bu tuhaf görüşlü kadın zayıf, celimsiz ve korkunc görünüşünü, üzerinden atmadığı gecmiş acılarıyla harmanlayıp muhteşem sesiyle doz doz pompalamıştır etrafına.
bir rivayete göre, bu sürekli hasta ve acı ceker vaziyette ya... üzüm üzüm üzüyor ya milleti sonrada paralar cukka... neyse efenim, sahneye cıkmadan evvel kan renginde boyaları ağzına alır, her öksürdüğünde mendiline, ağzının kenarlarına bulaşmasını sağlarmış. sonra da aaaa, edith hasta vah zavallı vah, ölecek mi garip şeklindeki yansıyan acılarla beslenip daha da devleşir.
kadın işi biliyor, reklamın iyisi kötüsü olmaz durumunu teee o zamanlarda kavramış.
edith Piaf yaşadığı zamanın Fransa'sında en sevilen sanatçılardan biriydi.
Annesi Annetta Giovanna Maillard, yarı italyan, yarı Kabil asıllı bir göçmen ailesinden geliyordu. Babası Louis-Alphonse Gassion (1881-1944) ise sokaklarda gösteri yapan bir cambazdı. Annesi sokakta şarkı söyleyerek yaşamaya çalışmaktaydı, daha sonra babası tarafından bir geneleve kısa süreliğine bakılması için gönderildi.
Küçük yaşta, gözleri mikrop kapmış ve kör olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmıştı. Bu hastalığını yaşarken, bir genelevde oranın patronu ve kadınlarıyla birlikte yaşıyordu. Aradan aylar geçtikten sonra, tedavi sonucu gözleri düzelmiştir.
Babası, küçük Édith'i genelevden almıştır ve mesleği olan sokak akrobatlığı insanlara yetmeyince, kızını sokakta insanlara karşı akrobatlık veya numara yapması için zorlamıştır. Bunun üzerine Édith, en iyi bildiği şarkıyı yâni Fransa millî marşı La Marseillaise'i söylemiştir. 14 yaşındayken babasının yanında sokaklarda şarkı söylemeye başladı. Kısa bir süre sonra da babasından ayrı şekilde kenar mahallelerde şarkı söylemeye başladı. 17 yaşındayken ilk ve tek çocuğunu doğurdu. Marcelle adını verdikleri bu talihsiz kız çocuğu 2 yaşında menenjitten öldü.Gençliğinde, en yakın arkadaşı Momone ile birlikte Paris sokaklarında şarkılar söyler ve hayatını kazanmaya çalışır.
Kendisini keşfeden Louis Leplee öldürüldükten sonra, derin ve şüpheli sorgulamalara tâbî tutulur.
Bir kere, yağmurlu bir günde trafik kazası geçirmiştir. O yüzden hayatı boyunca boynu kambura benzer bir şekilde yürümek zorunda kalmıştır.
Alkolü aşırı derece kullanmaktaydı. Fransız ortasiklet boks şampiyonu, evli ve üç çocuk babası Marcel Cerdan ile tanışır ve ikisi de birbirlerine deli gibi âşık olurlar. Hayatında en çok sevdiği erkek orta siklet dünya şampiyonu boksör Marcel Cerdan'dı. Cerdan başkasıyla evliydi, Fransa'da zaten tanınan bir insandı. Marcel Cerdan, Fransa dışındadır ve edith Piaf, onu Fransa'ya gelmesi, onu çok özlediğini söylemek için arar. Ve Édith Piaf'la buluşmak üzere Ekim 1949'da Paris'ten New York'a uçarken uçağı düştü. Bu kazadan kurtulan olmamıştı.
Ertesi günün sabahında, Piaf bir halisünasyon görür. Cerdan'ın onun yanına geldiğini sanır ve ona aldığı hediye saati bulmak için evde dolanır. Evdeki bütün kişiler, sessizdir. Piaf'a Cerdan'ın öldüğünü haber verirler ve Piaf yıkılır. Bu olayın üzerine, morfin bağımlısı olur. Kendisini avutmak zorunda kalır.
Fransız rivierasındaki Plascassier'de 10 Ekim 1963'te karaciğer kanserinden ölür. Eşi Theo Sarapo'nun aynı gece cenazesini gizlice Paris'e getirdiği, böylece hayranlarının edith Piaf'ın kendi evinde öldüğünü, düşüneceğini umduğu söylenir. 11 Ekim günü Édith Piaf'ın öldüğü açıklandıktan kısa bir süre (aynı gün içinde) çok sevgili dostu Jean Cocteau da hayata veda etti. Cocteau'nun Piaf'ın acısına dayanamadığı için kalp krizi geçirdiği söylenir.
Katolik Kilisesi Paris Başpiskoposu 'sürdüğü hayat nedeniyle- edith Piaf'ın cenaze törenini yapmayı reddetti. Tabutu Pere-Lachaise mezarlığına götürülürken on binlerce hayranı korteje katıldı. Mezarlıktaki törende hazır bulunanların sayısı ise 100.000'i geçti.
Ünlü şarkıcı Charles Aznavour, Édith Piaf'ın cenaze törenini anlatırken "ikinci Dünya Savaşı sona ereli beri bütün Paris'in trafiğini tamamen kilitleyen başka bir olay yoktur." dedi.
Yine Momone ile sokakta şarkı söylerken, Fransa'nın ünlü müzikhollerinden birinin sahibi olan Louis Leplee ile tanışır. Louis Leplee, sesini dinler ve hayran kalır. Piaf'ın lâkabını "Küçük Serçe" yapacaktır, ancak bu lâkap kullanıldığı için "Kaldırım Serçesi" adına karar verilir.
Artık edith Piaf'ın kariyeri başlamıştır. Kısa süre içinde tüm Fransa tarafından bir "gurur" olarak kabul edilir.. *
nam-ı diğer kaldırım serçesi. kimse onun kadar içten ve buğulu bir sesle şarkı söyleyememiştir, kimse onun kadar güzel rien de rien, la boheme diyememiştir. yeryüzüne gelmiş en naif insanlardan olan bu fransız hanımefendi öldüğünde bir sürü sırrıda beraberinde götürmüştü.