bir kaç kez gittiğim ve öğrenciler için ideal bir şehir olduğuna kanaat getirdiğim trakya şehri. sokakta hayat var isimli, cafelerin olduğu bir sokağı da bulunmaktadır.
Yeşili bol, kaosunda bile huzur kokan ve sokakları tertemiz olan bir şehirdir. Bir de istanbula yakınlığı açısından olsa gerek 22'den çok 34 plakalı araçlar göze batıyor.
Edirne'deyim ve ne vakit Edirne'de olsam, ne Selimiye'yi, ne Meriç Irmağı'nı, ne de şehrin serhatlığını düşünürüm. ilkin aklıma, M. Niyazi Akıncıoğlu'nun Edirne şiiri düşer...
"Bir yerde görürsen ki;
Ağır ve edalı akar
dal dal söğütleri öperek
samur üç belik gibi
üç koldan sular;
müjdeler olsun efendim:
Edirne'desin."
belediyecilik dışında türkiye'nin en avrupai şehridir. yayalara gerçekten diğer illere göre daha bir fazla saygı var. bazen karşıdan karşıya geçerken sanırım almanya'ya geldim diyorum.sadece yayalara saygı değil aynı zaman da insanlara saygı gerçekten diğer illere göre çok fazla.
Çarşı da eski camii'de cuma namazında imam kılıç kuşanıp namaz kıldırır.
padişahların emrini yad etmek için yapılıyor hala.
Osmanlı padişahlarından II. Ahmed ve II. Mustafa'ya bu camide kılıç kuşanma törenleri yapıldı. 1749 yılında yangından, 1752'de ise depremden zarar gören cami; I. Mahmud döneminde onarıldı. Cumhuriyetin kuruluşunun ardından, 1924-1934 yıllarında yeniden restorasyona uğradı.
II. Murat döneminde Edirne’ye gelen ve Camiye girerek vaaz verdigi Söylenen Hacı Bayram Veli'nin anısına duyulan saygı nedeniyle vaaz kürsüsü imamlarca kullanılmamaktadır.[1] Ayrıca Kâbe'den getirildiği rivayet edilen ve mihrabın sağında bulunan Kâbe tası, özel bir ziyaret noktasıdır.[1]
kaynak vikipedi.
4 senemin nasıl geçtiğini anlamadığım şehirdir.
Tam bir öğrenci şehri, acaba kiralar ne kadar oldu şuan, hep kiradan şikayet ediyorduk hele bir apart vardı 2+1 i 3+1 olarak kiraya veriyordu kadın bildiğin antreyi oda olarak sayıyordu.
selimiye, saraçlar caddesi, meriç, tabya, kırkpınar, eski camii, 3 şerefeli camii gidenler için görülmeye değer yerlerdir.
Dün yaşadığım şehir kocaeli' ne dönmeden kısa bir gezme fırsatım olan şehir. Öncelikle şehir Selimiye camisi' nin müze tarafının aşağısını siktir etmiş. istanbul' un terk edilmiș ara sokakları gibi. Şehir caminin meriç nehrine bakan çarşı kısmında toplanmıș. Aslında selimiye camisi' den sonra yapacak pek şey yok. Yapacak az şeylerden biri ciğer yemek. inanılmaz bir ciğerci rekabeti var şehirde. Hatta ciğerci aydın ile ciğerci kazım arasında el ciğeriko kapışması var sanırsam. Dün daha saat 16.00-17.00 sularındayken ciğerci kazım' da satacak ciğer kalmadı herifler dükkanı kapatmıș. Öteki ciğerci aydın' da ise lunapark sırası gibi sıra var. Çekilecek dert değil. Ciğer yedikten sonra yapacak tek şey kalıyor o da bisiklet kiralayıp meriç nehri' nin oralardaki köprüleri turlamak. Aslında faytona binip gezecektim oraları ama canım hayvanların nasıl koşullar altında çalıştırıldıklarını görünce vazgeçtim. Sizde sakın binmeyin. Hatta hayvanlar üzerinden para kazanılan hiçbirşeye prim vermeyin. Yazık günak amk onlarda birer canlı. Belediye faytonların kontrolünü daha sık hale getirmeli. Neyse zaten deli gibi trafik vardı dün o yüzden pek uzatamayacağım entrymi.